9. Hukuk Dairesi 2010/48480 E. , 2013/7089 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret alacağı ile yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, taşeron olarak kayıtlı ..."e ait işyerinde 20/05/2004 tarihinde, asıl işveren ... Amb. San. ve Tic. AŞ."nin çuval dikim işinde çalışmaya başladığını, iş akdinin 2007 yılı 6. ayında 4857 sayılı Kanunun 17. maddesi uyarınca feshedildiğini, son ücretinin net 1000,00 TL olduğunu, iş akdi feshedilirken kıdem tazminatı, ihbar tazminat ve son 5 aylık ücret alacağının ödenmediğini, yıllık izin kullanmadığını ve ücretinin ödenmediğini, asıl işverenin ... isimli işyeri olup, diğer davalı işyerinin taşeronu olarak gösterildiğini, uzun süre çalışmasının taşeron ... adına gösterildiğini ancak daha sonra BÇM müfettişlerince yapılan tespit neticesinde işyeri işvereninin Inko Tekstil şirketi olduğunun kabul edildiğini, çalışmaların kesintisiz bu şirkette geçtiğini iddia ederek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret alacağı ve yıllık izin ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının davalı işyerinde çalışan işçileri olmadığını, davacının davalı şirketin müteahhidi olan ..."e ait işyerinde çalıştığını, hatta bu işyerinde işçi olarak değil ..."in ortağı olduğunu, davacının işçi değil işveren olduğunu, bu nedenle davacı sıfatının bulunmasının mümkün olmadığını, davanın da ..."e yöneltilmesi gerektiğini savunarak davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C)Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davacının yanında çalıştığı tüm taşeronlar adına açılan işyeri dosyalarından yapılan sigortalılık bildirimlerinin, davalı şirket işyerine nakli gerektiği yönündeki müfettiş raporu, iş aktinin fesih sebebi olarak gösterilen, işyeri kapatmanın haklı fesih sebebi olarak kabulünün mümkün olmadığı, denetime elverişli bilirkişi raporu doğrultusunda davacının kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret ve izin alacaklarına hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.).
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda; davacı aylık 1.000,00 TL ücretle çalıştığını, davalı ise davacının kendi işyerlerinde çalışan işçileri olmadığını, davacının davalı şirketin müteahhidi olan ..."e ait işyerinin ortağı olduğunu iddia etmiştir. Dosyaya ücret bordrosu sunulmadığı ve herhangi bir emsal ücret araştırması da yapılmadığı anlaşılmakla mahkemece yukarıdaki ilke kararı doğrultusunda emsal ücret araştırması yapılması ve varılan sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken bu husususun gözetilmemesi hatalıdır.
3- Giydirilmiş brüt ücretin hesabında yemek ve yol yardımının 30 gün üzerinden hesaplandığı görülmüştür. İşçinin aylık fiili çalışma süresi saptanmadan yemek ve yol yardımının 30 gün üzerinden hesaplanıp ücrete eklenmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 27.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.