Hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 23.06.2011 gün ve 13320-8405 sayı ile;
"Kararın niteliğine, sanığa atılı suça uygulanabilecek para cezasının miktarına ve müsaderesine karar verilen dava konusu eşyaların değerine göre 21.07.2004 gün 25529 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5219 sayılı Yasa ile değişik HUMK"nun 427 ve 1412 sayılı CMUK"nun 305/2 maddesi gereğince hükmün temyizi kabil olmadığından, katılan vekilinin temyiz talebinin aynı yasanın 317. maddesi uyarınca reddine" oyçokluğuyla karar verilmiş, Daire üyesi M. Öztürk; "CMUK"nun 305. maddesindeki açıklık karşısında, kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına ilişkin kararın, verilebilecek cezanın miktarına bakılmaksızın temyiz edilebilir olduğunu düşündüğümden sayın çokluğun kararına katılmamaktayım" görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 21.10.2011 gün ve 121608 sayı ile;
"...Sanık hakkında verilen zamanaşımı sebebiyle ortadan kaldırma kararı ve müsadere kanun yolu açısından hükümdür ve temyiz incelemesine tabi olduğu açıktır. Bununla birlikte 1412 sayılı Yasanın 305/1. maddesinin açıklığı ve 5271 sayılı Yasanın 223. mddesinin hükmün kesinliği açısından zamanaşımı sebebiyle bir sınırlama getirmemiş olması karşılığında, miktarına bakılmaksızın tüm zamanaşımı sebebiyle ortadan kaldırma hükümlerinin de esasına girilerek bir inceleme yapılması gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Dairenin temyiz isteminin reddi kararının kaldırılırak, hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 11.10.2012 gün ve 22551-25485 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; tazmini nitelikte adli para cezasını gerektiren kaçakçılık suçundan verilen "zamanaşımı nedeniyle düşme ve suça konu kaçak eşyanın zoralımı" kararının temyizinin mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 305. maddesi; "Ceza Mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir. Ancak, onbeş sene ve ondan yukarı hürriyeti bağlayıcı cezalara ait hükümleri hiç bir harç ve masrafa tabi olmaksızın Yargıtayca re"sen tetkik olunur.
1. İkimilyar liraya kadar ( ikimilyar dahil) para cezalarına dair olan hükümler,
2. Yukarı sınırı onmilyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri,
3. Bu Kanun ile sair kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümler, Temyiz olunamaz.
Bu suretle verilen hükümler tekerrüre esas olmaz. Ancak haklarında 343 üncü madde hükümleri dairesinde Yargıtaya başvurulabilir" şeklinde düzenlenmiş olup, maddenin 2. fıkrasının 1. bendi Anayasa Mahkemesinin 07.10.2010 tarihinde yürürlüğe giren 23.07.2009 gün ve 65–114 sayılı kararı ile iptal edilmiş,
14.04.2011 gün ve 27905 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Yasalarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 23. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 272. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde "hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen 3.000 Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı istinaf yasa yoluna başvurulamayacağı" şeklinde değişiklik yapılmış ve 6217 sayılı Kanunun 26. maddesi ile de 5320 sayılı Kanununa "bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçinceye kadar hapis cezasından çevrilenler hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı temyiz yoluna başvurulamaz" şeklinde Geçici 2. madde eklenmiştir.
1412 sayılı CMUK"nun 305. maddesinin açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere ceza mahkemesince verilen hükümler temyiz kanunyoluna tabi olup, hükümler ise, 5271 sayılı CMK"nun 223. maddesinde; beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi, davanın düşmesi ve adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları şeklinde belirtilmiştir.
1412 sayılı Kanunun 305. maddesi uyarınca, 5271 sayılı Kanunun 223. maddesinde belirtilen hükümlerden birinin verildiği ahvalde, kural olarak bu kararlara karşı başvurulabilecek kanun yolu temyizdir.
Ancak, kanun koyucu hüküm olmasına karşın bir kısım kararların kesin olduğunu belirtmek suretiyle de bu hükümlere karşı temyiz kanun yoluna başvurulamayacağını, yalnızca kanun yararına bozma yoluna gidilebileceğini yine aynı maddede belirtmiş ve bunları da;
1- 07.10.2010 tarihine kadar iki bin liraya kadar (iki bin lira dahil), 14.04.2011 tarihinden sonra ise yalnızca doğrudan hükmolunan üç bin liraya kadar (üç bin lira dahil) para cezalarına dair olan mahkumiyet hükümleri,
2 - Yukarı sınırı on bin lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri,
3 - Bu kanun ile sair kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümler,
Olarak sınırlandırmıştır.
Bu hükümden de anlaşılacağı üzere, 07.10.2010 tarihine kadar iki bin liraya kadar (iki bin lira dahil), 14.04.2011 tarihinden sonra ise yalnızca doğrudan hükmolunan üç bin liraya kadar (üç bin lira dahil) para cezalarına dair olan mahkumiyet hükümleri ile yukarı sınırı on bin lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri ve kanunlarda kesin olduğu belirtilen hükümlerin temyiz yeteneği bulunmamaktadır.
Görüldüğü üzere, hükümlere karşı temyiz yoluna başvurulması esas, kesinlik nedeniyle başvurulamaması ise istisnayı oluşturmaktadır.
Nitekim uyuşmazlık uygulamada da birçok yargı kararına konu olmuş;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.05.2008 gün 64-107 sayılı kararında; iki milyar liraya kadar (iki milyar dâhil) para cezalarına dair olan mahkûmiyet hükümleri ile yukarı sınırı onmilyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri ve kanunlarda kesin olduğu belirtilen hükümlerin temyiz yeteneğinin bulunmadığı,
CGK’nun 28.11.1983 gün 265-385 sayılı kararında; ehliyetin geri alınması cezasının 1412 sayılı CMUK’nun 305. maddesinde temyizi kabil olmayan hükümler arasında sayılmaması nedeniyle Yargıtay denetimine tabi olduğu,
CGK’nun 05.02.1990 gün 367-6 sayılı kararında ise, ön ödeme nedeniyle verilen düşme kararlarının ön ödeme miktarının kesinlik sınırında bulunmaması halinde temyiz edilebileceği vurgulanmıştır.
Diğer taraftan 01.07.1942 gün ve 25-42 sayılı İBK’nda kaçakçılık suçlarında müsadere edilen eşyanın değeri dikkate alınmak suretiyle, kesin olan hükümlerin zoralım kararına bağlı olarak temyiz edilebilecekleri belirtilmiştir.
Öğretide de, iki bin liraya kadar mahkûmiyet ve üst sınırı on bin lira adli para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümlerinin kesin olduğu belirtilmiş, ancak kesinlik sınırı ile ilgili olarak 5271 sayılı Kanunun 223. maddesinde sayılan diğer hükümler yönünden herhangi bir görüş serdedilmemiştir.
Kunter-Yenisey; Ceza Muhakemesi Hukuku isimli eserlerinin 11. ve müteakip basılarında "sonuçta ceza verilmediği için aynı düzeyde olan ceza davasının düşmesi kararı ile benzeri kararların da beraat kararı gibi kesin olarak verilebilmeleri yorumla kabul edilmelidir" şeklinde görüş belirtmişler ise de, 1412 sayılı Kanunun 305. maddesindeki açık düzenleme karşısında bu görüşe katılmak mümkün değildir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
1412 sayılı Kanunun 305. maddesi uyarınca kesin olan hükümler, 07.10.2010 tarihine kadar iki bin liraya kadar (iki bin lira dahil), 14.04.2011 tarihinden sonra ise yalnızca doğrudan hükmolunan üç bin liraya kadar (üç bin lira dahil) para cezalarına dair olan mahkumiyet hükümleri ile üst sınırı on bin lira para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat kararlarıyla sınırlı olup, 5271 sayılı Kanunun 223. maddesinde belirtilen diğer hükümler yönünden herhangi bir sınırlama getirilmemiş olduğundan, düşme kararının da beraat veya mahkûmiyet hükmüne kıyasen kesin olarak verilebilmesinin kabulü 1412 sayılı Kanunun 305. maddesine açıkça aykırılık oluşturacaktır.
Bu nedenle, Özel Dairenin yerel mahkemenin dava zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşürülmesine ilişkin kararının kesin olduğu gerekçesiyle vermiş olduğu temyiz isteminin reddi kararı isabetsizdir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin temyiz isteminin reddi kararının kaldırılmasına, hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Genel Kurul Üyesi; itirazın reddi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 23.06.2011 gün ve 13320-8405 sayılı temyiz isteminin reddi kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.09.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.