11. Hukuk Dairesi 2018/2 E. , 2019/2616 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 24/06/2016 tarih ve 2014/839-2016/460 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalılar vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin % 50 nisbetinde ortağı olduğunu, finansman sıkıntısı çekilen bir dönemde davalı ..."un paydaş olduğu Promed A.Ş.’nin ortaklığa alındığını, geçen zaman içinde bu şirketin daha önce gerçekte aktif olmayan bir şirket olduğunun, davalı şirkete taahhüt ettiği desteği sağlamadığının anlaşıldığını, davalı şirket müdürü ..."un da davalı şirketin çalışanlarını kendi şirketi olan Promed A.Ş."ye transfer ettiğini, şirket muhasebesinde hileli işlemlerle müvekkilini şirkete borçlu duruma getirdiğini, 6111 sayılı Af Yasası uyarınca müracaatta bulunmadığını, davalının Bağ-Kur primlerini yatırmaması nedeniyle davacının 6111 sayılı Yasa ile ilgili borç yapılandırmasının iptal edildiğini, aylardır malzeme ithalatı yapılmadığını, yapılan sözleşmelerin yerine getirilmediğini, bu nedenlerle ihalelerden yasaklama durumunun sözkonusu olduğunu, depo olarak kiralanan yerin davalı şirket adına değil Promed"ne A.Ş"ne tahsis edildiğini, Promed A.Ş."nin taahhüt ettiği sermayeyi yatırmadığını, müvekkilinin bilgi edinme hakkının engellendiğini ileri sürerek davalı şirket müdürünün yönetim ve temsil yetkisinin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, iddiaların gerçek dışı olduğunu, müvekkili şirketin 2010 yılı sonunda mali krize düştüğünü, şirketin kurtarılması ve sermaye açığının kapatılması için müvekkili ... ile görüşmeler yapıldığını, Promed A.Ş.’nin hisse devri suretiyle davalı şirkete ortak edildiği, müvekkili ..."un da müdür olarak görev yapmasının ödenmeyen sermaye taahhütlerinin 2011 yılı sonuna kadar yerine getirilmesi ile kamu ve özel borçların tasfiye edilmesinin kararlaştırıldığını, bu şekilde hisse devrinin ve ..."un müdürlüğünün gerçekleştirildiğini, iflasın eşiğine gelmiş olan müvekkili şirketin kısa sürede kurtarıldığını, davacının ise sermaye borcunu halen yerine getirmemiş olduğunu, cari hesaptaki borcunu ödemediğini, şirketi yönetme yeteneği olmayanın gerçekte davacının kendisi olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davalı yöneticinin şirket defterlerinin usulüne uygun kapanış tasdiklerini yaptırmadığı, 6111 sayılı Yasa kapsamında şirketin kamusal borçlarının yapılandırılması için müracaatta bulunmadığı, şirketin fiilen kapalı bulunduğu, faaliyetine son verdiği, zarar ettiği, Doğu Akdeniz Üniversitesi ile ilgili ticari münasebetten kaynaklanan edimlerin yerine getirilmediği, bu nedenle şirketin kat"i teminatına el konulduğu, davalı şirket müdürünün, iş ve işlemlerde gösterilmesi gereken dikkat, ciddiyet ve bilimselliği göstermediği, şirket menfaatlerini gereği gibi gözetmediği, Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2014/561 E. sayılı dosyasının tetkikinden; davacının bir kısım hissesini Promed Şirketine devrederek ve devir bedelini sermaye borcuna mahsup ederek sermaye borcunu yerine getirdiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, haklı nedenlerle limited şirket müdürünün azli istemine ilişkin olup, mahkemece, davalı şirket yönünden işin esasına girilerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, şirket müdürünün azli davalarında husumetin, azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, ayrıca limited şirketin dava edilmesi zorunlu değildir. Bu durumda, davalı şirket hakkındaki davanın, husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde işin esasına girilerek karar verilmesi doğru olmamıştır.
2- Dava dilekçesinde, tedbir mahiyetinde kayyım atanması talibinde bulunulduğu ve 02.04.2012 tarihli celsede ihtiyati tedbir istemi reddedildiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda davacının esasen netice-i talebinde kayyım atanması talebi bulunmamaktadır.
6100 sayılı HMK 26/1 hükmünde mahkemelerin taleple bağlılığı esas kural olarak belirlenmiştir. TMK’da kamu düzenini ilgilendiren bazı işleri düzenleyen hükümler ise buna istisna tutulmuştur. [PEKCANITEZ Hakan, ATALAY Oğuz, ÖZEKES Muhammet, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 2014, s.219.]. Somut olayda, istisnai bir durum bulunmamakla birlikte; talep dışında kayyım tayini kararı verildiği anlaşılmış ve yerinde görülmemiştir.
3- Davalı ... vekilinin esasa ilişkin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı taraf lehine BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin esasa ilişkin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 03/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.