15. Hukuk Dairesi 2017/609 E. , 2017/2730 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili talebi ile yürütülen icra takibine itirazın iptâli talebinden ibarettir. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı yüklenici vekili; davacının harita mühendisi olduğu, yapılan ihale sonucunda....Muhtarlığı"nın 20.06.2005 tarihli sözleşme gereğince köyün yerleşim planı ve parselasyon işlerini m2 birim fiyatı 250,00 TL"den olmak üzere anlaşma sağladıkları, işlerin tamamının 15.01.2010 tarihinde bittiği, Çukurgil Muhtarlığı"nın edimini yerine getirmediği, başlatılan ilâmsız icra takibine olan borcumuzu arsalar satıldıktan sonra ödeyeceğiz, arsalarımızı hiç satamadık, bundan dolayı borcumuzu ödeyemeyeceğiz demek suretiyle tevil yollu borcunu ikrar ettiği, borçlu itirazında her ne kadar arsa satılamadığı için borcun ödenmediğini belirtmiş ise de; taraflar arasındaki sözleşmede ödemenin peşin olarak yapılacağının kararlaştırıldığı, alacağın eserin teslim anında muaccel olduğu, bu nedenle itirazın iptâli ile %20 oranında icra inkâr tazminatının ödenmesini talep etmiş, davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle zamanaşımı definde bulunduklarını, davanın esastan da reddinin gerektiğini, takibin dayanağının hukuken geçerli bir sözleşme olmadığını, sözleşmenin köy karar defterine işlenmesi devamında mülki amir tarafından onaylanması gerektiğini, her iki işleminde yapılmadığını, 6360 sayılı Yasa ile tüzel kişiliği kaldırılan köyün resmi evraklarını ve karar defterlerini teslim ettiğini, köyün borcu olduğuna dair herhangi bir belgeye rastlanmadığını, davacının alacaklı olduğuna dair kesmesi gerekli serbest meslek makbuzunu köy tüzel kişiliğine ibraz etmediğini, sözleşmenin geçerli olsa dahi sözleşmeye göre ücretin arsalar satıldıkça ödeneceğinden bahsedildiği, davacının tek taraflı hesapladığı 40.000,00 TL bedeli kabul etmediklerini mahkemece davanın kısmen kabulü yönünde verilen karar, davalı vekilince yasal süresinde temyiz edilmiştir.
Mahkemece ön inceleme aşamasında ön inceleme duruşması yapılırken bu aşama tamamlanmış ve tahkikata geçilmiş, keşif kararı verilerek duruşma ertelenmiş ve bir sonraki duruşma tarihi olan 27.01.2016 tarihinde esasa ilişkin hüküm verilmiştir.
Dava, 6100 sayılı HMK"nın yürürlükte olduğu 23.03.2015 tarihinde açılmıştır. 6100 sayılı HMK"da ilk derece yargılamasında yazılı yargılama usulü beş aşamadan oluşacak şekilde düzenleme yapılmıştır. Bunlar; 1-Davanın açılması ve dilekçeler aşaması (Madde 118,126-136), 2-Ön inceleme (Madde 137-142), 3-Tahkikat (Madde 143-293), 4-Sözlü Yargılama (Madde
184-186) ve 5-Hükümdür (madde 294). 1086 sayılı HUMK zamanında yazılı yargılama usulü 4 aşama (ön inceleme aşaması hariç) olarak düzenlenmiş ve bu aşamaların her biri bir diğerinin içine geçmiş şekilde olduğundan gereksiz işlem yapılmasına ve yargılamaların uzun sürmesine sebebiyet vermekte iken kanun koyucu bu sakıncaların önüne geçmek için bu aşamaları sıkı kurallara bağlamış ve bir aşama bitirilmeden diğer aşamaya geçmeyi engellemek istemiştir.
Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir (Madde 186).
Bu genel anlatımlar ışığında somut olaya gelince; mahkemece davalıya ön inceleme duruşmasına çağrı kağıdı tebliğ edilmiş, taraflar ön inceleme duruşmasına katılmış ve bu aşama tamamlandıktan sonra yapılan tahkikat duruşmasında 186. maddenin amir hükmüne aykırı bir şekilde sözlü yargılamaya davet zorunlu olmasına rağmen davacı tarafın bir karşı koyması sözkonusu olmadığı halde davalı tarafın mazereti yeterli gerekçe olmadan reddedilerek yargılamaya devam edilip hüküm kurulmuştur. Tahkikat aşaması sona erdiğine göre davalı tarafın 6100 sayılı HMK"nın 186. maddesi uyarınca sözlü yargılama duruşmasına davet edilmesi zorunludur. Bu yasal zorunluluğun gereği yapılıp davalının sözlü yargılama duruşmasına katılması imkanı sağlanmadan davanın esası hakkında hüküm kurulması Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır (HMK madde 27).
Bu nedenlere Mahkemece 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, ön inceleme duruşması ve tahkikat tamamlanıp sözlü yargılama aşaması atlanarak esasa ilişkin karar verilmek suretiyle davalının hukukî dinlenilme hakkına aykırı davranılması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün davalı yararına BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 04.07.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.