Esas No: 2021/35
Karar No: 2021/1174
Karar Tarihi: 03.06.2021
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/35 Esas 2021/1174 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/35
Karar No : 2021/1174
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Başkanlığı
VEKİLİ : Huk. Müş. Başkan V. Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : ...
İSTEMİN KONUSU : ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı emrinde başkan müşaviri olarak görev yapan davacı tarafından, maaşının, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin eki (II) sayılı Cetvel’in 5. sırasında yer alan ücret ve tazminat göstergeleri üzerinden hesaplanarak ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin ... tarih ve ... sayılı işlemin iptali ve bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla;
Dava konusu işlemin iptali istemi yönünden;
6253 sayılı Kanun'la Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının idari yapısındaki değişiklikler ile iki ayrı başkan müşavirliği kadrosunun ihdas edildiği, bu kadroların görev, sorumluluk ve yükümlülük anlamında aynı kadro olduğu ve davacının başkan müşavirliği görevini anılan değişiklikten önce de yürütmekte olduğu, şahsa bağlı kadro ihdasının esasen kazanılmış hakların korunması amacıyla oluşturulduğu, davacı aleyhine bir sonuç doğuracak şekilde yorumlanamayacağı, bu nedenle dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı,
Davacının işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenme istemi yönünden;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesinde dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, 12. maddesinde ise, ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilecekleri, bu halde de ilgililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma haklarının saklı olduğunun kurala bağlandığı,
Belli bir uygulama tarihi esas alınarak istekte bulunulan davalarda, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesine göre uygulama tarihinden itibaren 60 gün içinde, uygulama üzerine davacı tarafından idareye başvurulmuş ise 12. maddenin yollamada bulunduğu 11. maddeye göre, idarenin bu başvuruya cevap vermemiş olduğu hallerde uygulama tarihinden itibaren en geç 120 gün, idarenin cevap verdiği durumlarda ise uygulama tarihine kadar geçen süre de hesaba katılmak koşuluyla cevabın davacıya tebliğ edildiği tarihten itibaren 60 gün içinde idari davanın açılmış olmasının gerektiği,
Başka bir anlatımla dava, davacının idareye başvurduğu tarihten itibaren 120 gün içinde açılmış ise ilgiliye, başvuru tarihinden geriye doğru 60 günlük süre içindeki ilk uygulama tarihi esas alınarak parasal hakların verilmesi, idareye başvuru tarihinden itibaren 120 günlük ya da idarenin cevabının tebliğ tarihinden itibaren 60 günlük süreler geçtikten sonra açılmış olan davalarda ise ancak dava tarihinden geriye doğru 60 günlük süre içinde kalan ilk uygulamadan doğan parasal hakların ödenmesinin mümkün olduğu,
Bu itibarla, davacı tarafından, 18/06/2014 tarihinde davalı idareye yapılan başvurunun reddi üzerine, makam ve görev tazminatının hak ettiği tarihten itibaren ödenmesi isteminin 22/08/2014 tarihinde açılan bu davada, başvuru tarihinden itibaren 120 gün içinde davanın açılmış olması nedeniyle, başvuru tarihinden geriye doğru 60. gün olan 20/04/2014 tarihinden önceki döneme ilişkin parasal hak ödenmesi isteminin süre aşımı nedeniyle incelenme olanağı olmadığı,
Bu kapsamda; davacının tazminat talebinin idareye başvuruda bulunduğu 18/06/2014 tarihinden geriye doğru 60 gün içerisinde kalan ilk uygulamanın yapıldığı tarih olan 15/05/2014 tarihinden sonrasına ilişkin kısmının kabulüyle, 15/05/2014 tarihinden itibaren davacıya ödenmeyen fark tazminatının idareye başvuru tarihi olan 18/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerektiği, tazminat isteminin 15/05/2014 tarihinden öncesine ilişkin kısmının ise süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, parasal hak talebi yönünden ise kısmen kabul, kısmen süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onikinci Dairesinin 19/02/2019 tarih ve E:2018/6498, K:2019/1182 sayılı kararıyla;
Anayasa'nın 128. maddesi uyarınca, Devlet memurlarının mali ve sosyal haklarının kadro veya görev unvanları esas alınarak kanunla ve/veya toplu sözleşme hükümleriyle belirlendiği, bu nedenle Devlet memurlarına kanunlarla ve/veya toplu sözleşmelerle belirlenen ödemeler dışında ilave ödeme yapılamayacağı, mevzuat uyarınca söz konusu ücret ve tazminat göstergelerinden yararlanabilmek için belirtilen kurumlarda görev yapmanın yanı sıra, kadro unvanının da ekli cetvellerde yer alan unvanlardan olması gerektiği,
Bakılan uyuşmazlıkta, 6253 sayılı Kanun ile TBMM idari teşkilat yapısı yeniden belirlenerek ve iki ayrı "başkan müşaviri" kadrosu ihdas edildiği, hali hazırda başkan müşaviri kadrosunda bulunanların, Kanun'un geçici 2. maddesi uyarınca hiçbir işleme gerek kalmaksızın ekli (2) sayılı Liste'de yer alan aynı unvanlı şahsa bağlı kadrolara mali hakları korunarak atandığı, (1) sayılı Liste'de ise, ayrıca "TBMM Başkan Müşaviri" unvanında yeni bir kadro ihdasına gidildiği,
375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Ek 10. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamında yer alan personelin ücret ve tazminat göstergelerinin yer aldığı (II) sayılı Cetvel'de "TBMM Başkan Müşaviri" kadro unvanı bulunmakta iken "Başkan Müşaviri" kadro unvanına yer verilmediği,
Bu durumda, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Ek 10. maddesinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarının kadrolarında görev yapanlardan sadece kadro unvanları bu KHK'ya ekli (II) ve (III) sayılı Cetveller'de yer alanlara bu cetvellerde belirtilen göstergeler üzerinden ücret ve tazminat ödemesi yapılacağı, bu nedenle "Başkan Müşaviri" kadro unvanında görev yapan davacıya, "TBMM Başkan Müşaviri" kadro unvanı için belirlenen ücret ve tazminat göstergeleri üzerinden ödeme yapılmamasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Bu itibarla, Mahkeme kararının temyize konu edilen, dava konusu işlemin iptali ile 15/05/2014 tarihinden sonrasındaki parasal haklarının başvuru tarihi olan 18/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılarak ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının iptal ve kabule ilişkin kısmının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; dava konusu işlemin iptali ve yoksun kalınan parasal haklara ilişkin talebin, idareye başvuru tarihi olan 18/06/2014 tarihinden geriye doğru 60 gün içerisinde kalan ilk uygulamanın yapıldığı tarih olan 15/05/2014 tarihinden sonrasına ilişkin kısmının kabulü yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, TBMM Başkan Müşaviri ile davacının görev yaptığı Başkan Müşaviri kadrolarının birbirinden farklı kadrolar olduğu, bu nedenle davacıya 375 sayılı KHK’nın eki (II) sayılı Cetvel'in 5. sırasında belirtilen gösterge rakamları üzerinden ücret ve tazminat ödenmesinin mümkün olmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi ısrar kararının feragat nedeniyle bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacı tarafından, 18/06/2014 tarihinde, maaşının, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin (II) sayılı Cetveli'nin 5. kısmında yer alan ücret ve tazminat göstergeleri üzerinden hesaplanarak ödenmesi istemiyle davalı idareye başvurulmuş, davalı idarenin ... tarih ve ... sayılı işlemi ile bu başvurunun reddi üzerine işbu dava açılmıştır.
Yukarıda yargılama süreci kısmında özetine yer verilen yargılama safahatı sonrasında ısrar kararına konu dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere 05/01/2021 tarihli üst yazı ile Danıştaya gönderildiği, daha sonra davacı tarafından 21/05/2021 tarihinde Danıştay kaydına giren dilekçe ile davadan feragat edildiğinin bildirildiği anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesi ile yollamada bulunulan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Davadan feragat" başlıklı 307. maddesinde; feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmış, "Feragat ve kabulün şekli" başlıklı 309. maddesinin 1. fıkrasında; feragat ve kabulün, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Anılan Kanun'un "Feragat ve kabulün zamanı" başlıklı 310. maddesinde ise;
"(1) Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.
(2) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verilir.
(3) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir." kuralına yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı Kanun'un 31. maddesi uyarınca, idari yargılamada feragat konusunda 6100 sayılı Kanun hükümleri uygulama alanı bulmaktadır. Bu kapsamda Danıştayın yerleşik uygulaması, temyiz aşamasında davadan feragat edilmesi durumunda, temyize konu kararın feragat sebebiyle bozularak, feragat dikkate alınmak suretiyle yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi yönündedir.
Bununla birlikte, kanun koyucu tarafından 7251 sayılı "Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" ile 6100 sayılı Kanun'da bir kısım değişiklik yapılmış, bu kapsamda Kanun'un; Beşinci Kısmının İkinci Bölümünün başlığı “Hükmün Tashihi, Tavzihi ve Tamamlanması” şeklinde değiştirilmiş, “Hükmün tamamlanması” başlıklı 305/A maddesi ihdas edilmiş ve hükmün tamamlanması müessesesine paralel olarak "Feragat ve kabulün zamanı" başlıklı 310. maddeye yukarıda metinlerine yer verilen 2. ve 3. fıkralar eklenmiştir.
Anılan değişiklilere göre, dava dosyasının temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra davadan feragat edilmesi halinde, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderecektir.
İdari rejimin ve idari yargının varlık sebebi, kamu gücüne ve idarenin tek yanlı iradesine dayanan işlem ve eylemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların bünyelerindeki özellik, bunlara uygulanacak kuralların aynı zamanda hem hukuki ve hem de teknik bir mahiyet arz etmesidir. İdari uyuşmazlıkların bu niteliği, İdari Yargılama Usulünde uygulanacak temel ilkeleri, Hukuk Yargılaması Usulünden farklılaştırmaktadır.
İdari yargılamanın bu kendine özgü niteliği yanında, kamu gücüne ve idarenin tek yanlı iradesine dayanan işlem ve eylemlerin hukuki denetiminin yapılması, hukuk devleti ilkesinin tesisi bakımından da özel bir önem arz ettiğinden, bu farklılaşma kuvvetlenmektedir.
Bu durumun en belirgin sonucu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri asıl olarak taraflarca hazırlama ilkesine göre düzenlenmiş olmasına karşın, idari yargıda resen araştırma ilkesinin uygulanmasının kabul görmesidir. Bu temel farklılıkların tezahürü ise en çok 2577 sayılı Kanun'un 31. maddesi ile 6100 sayılı Kanun'a atıf yapılan konularda gündeme gelmekte, yerleşik Danıştay içtihatları ile "davanın ihbarı ve davaya katılma", "ehliyet" "feragat ve kabul" gibi konularda idari yargılamanın kendine özgü niteliği dikkate alınarak karar verilmektedir.
2577 sayılı Kanun'un 31. maddesinde belirli konularda Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış ise de, idari davaların nitelikleri de dikkate alındığında, ek karar müessesesinin görülmekte olan uyuşmazlık kapsamında uygulama imkânı bulunmamaktadır.
Bu bağlamda, bakılan uyuşmazlıkta, davacının davadan feragat etmesi üzerine ne şekilde hareket edileceği, yukarıda yer verilen ilke ve tespitler çerçevesinde değerlendirilmelidir.
6100 sayılı Kanun'da yapılan değişikliklerin idari yargılamada uygulanabilirliğini tespit ve tayin bakımından yeni düzenlemelerde yer alan "ek karar müessesesi" üzerinde durulması önem arz etmektedir. Zira anılan hükümlere göre, feragatin temyiz aşamasında gündeme gelmesinden sonra temyiz mercii gönderme kararı vererek dosyayı mahkemesine gönderecek ve mahkeme tarafından feragat hakkında bir ek karar verilecektir. Oysa idari yargılama usulünde ek karar müessesesi düzenlenmemiştir. Bunun doğal sonucu olarak, feragat hakkında verilecek ek kararın hangi usul ile alınacağı, kanun yollarına tabi olup olmayacağı, tabi olacaksa bunun süresi gibi pek çok konuda, ek karar müessesesi ile 2577 sayılı Kanun'un çelişmesi sonucu çeşitli sorunlar gündeme gelebilecektir.
Medeni Usul Hukuku açısından da geçerli olan bu sorunlar adli yargıda 6100 sayılı Kanun düzenlemeleri çerçevesinde hükmün tamamlanması kurumu için öngörülen usul uygulanarak çözülebilecektir. Ancak gerek 2577 sayılı Kanun'un 31. maddesinde gerekse feragate ilişkin düzenlemelerde hükmün tamamlanması müessesesine atıf yapılmadığından idari yargı mercilerinin 6100 sayılı Kanun'un 305/A maddesinde yer alan hükmün tamamlanması müessesesini ve bu düzenlemenin uygulanma usulünü gösteren 306. maddesini uygulama imkanı bulunmamaktadır. Zira, idari yargılamada hakimin adli esaslardan ilham alabileceği genel olarak kabul edilebilir ise de, Danıştayın 05/02/1954 tarih ve E:1952/154 K:1954/33 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, HUMK’un idari yargıda uygulanabilecek olan hükümlerinin “hasren tayin ve tahdit edilmiş” bulunduğu görüşünden hareketle HUMK'un yollama yapılmayan hükümlerinin idari yargıda uygulanamayacağı yolunda içtihada varılmış ve bu anlayış 2577 sayılı Kanun döneminde de Danıştay içtihatları üzerindeki etkisini sürdürmüştür. Nitekim benzer bir yaklaşımla, Anayasa Mahkemesinin 12/06/2008 tarih ve E:2004/103, K:2008/121 sayılı kararında da, 2577 sayılı Kanun'un 31. maddesinde sayılan hususların sınırlı olarak belirlendiği vurgulanmıştır.
Yine, 6100 sayılı Kanun'un 310. maddesine eklenen 3. fıkraya ilişkin gerekçede; "Düzenlemeyle, mevcut hükümden kaynaklanan ve feragat veya kabulün hükmün verilmesinden sonra gerçekleşmesi halinde yapılan farklı uygulamaların önüne geçilmesi amaçlanmaktadır." denilerek, hükmün getiriliş amacının Özel Hukuk yargılamasında mevcut olan farklı uygulamalara ilişkin sorunları çözmek olduğu açıkça ifade edilmiştir. İdari Yargılama Hukuku bakımından ise böyle bir sorun söz konusu değildir.
Bu itibarla, İdari Yargılama Hukukunda ek karar müessesesinin yer almaması ve bu kurumun adli yargıda mevcut olan bir kısım sorunu ortadan kaldırmak amacıyla düzenlenmiş olduğu dikkate alındığında, 6100 sayılı Kanun'un 310. maddesinin 3. fıkrasının, İdari Yargılama Hukukunda uygulanma imkanının bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Bu durumda, davacı tarafından, temyiz aşamasında verilen dilekçe ile davadan feragat edildiği anlaşıldığından, taraflar arasında uyuşmazlığı sona erdiren bu beyan dikkate alınarak, feragat nedeniyle Mahkemece yeniden bir karar verilmesini teminen temyize konu kararın bozulması gerekmektedir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ve işlem nedeniyle 15/05/2014 tarihinden sonra yoksun kalınan parasal hakların başvuru tarihi olan 18/06/2014 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine ilişkin ... İdare Mahkemesinin temyize konu ... tarih ve E:..., K:... sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3. Feragat nedeniyle yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... İdare Mahkemesine gönderilmesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/06/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Uyuşmazlık, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılan feragatin 6100 sayılı Kanun'un "Feragat ve kabulün zamanı" başlıklı 310. maddesine eklenen 2. ve 3. fıkralar uyarınca ne şekilde değerlendirilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
2577 sayılı Kanun'un 31. maddesinde belirtilen hususlarda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin (dolayısıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun yerine yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun) uygulanacağı emredici olarak düzenleme altına alınmıştır. Kanun'un bu açık hükmü karşısında yorum yolu ile hüküm daraltılarak belirtilen atfın uygulanmaması mümkün bulunmamaktadır.
Ayrıca kanun koyucunun bu açık iradesi karşısında idari yargılamada ek karar müessesesinin bulunmadığı söylenemez. Zira söz konusu değişiklikler ile ek karar müessesesi idari yargılama hukukuna girmiş bulunmaktadır.
Öte yandan, 6100 sayılı Kanun'un 310. maddesinde yapılan değişikliklerin yasama gerekçesi incelendiğinde; "Maddeye eklenen ikinci fıkrada feragat veya kabulün, ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince hükmün verilmesinden, bir başka ifadeyle anılan mahkemelerin dosyadan el çekmelerinden sonra yapılması hali düzenlenmektedir. Bu durumda hüküm aleyhine taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, hükmü veren ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek bir karar verileceği ve dosyanın kanun yolu incelemesi için ilgili merciye gönderilmeyeceği hüküm altına alınmaktadır.
Maddeye eklenen üçüncü fıkrada ise feragat veya kabulün dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılması halinde Yargıtay’ın temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye göndermesi gerektiği hüküm altına alınmaktadır. Düzenlemeyle, mevcut hükümden kaynaklanan ve feragat veya kabulün hükmün verilmesinden sonra gerçekleşmesi halinde yapılan farklı uygulamaların önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca Yargıtay’ın, davaya son veren taraf işlemleri olan feragat ve kabulün kanun yolu süresi içinde yapılması halinde, hükmü veren mahkemenin davadan el çekmiş olması sebebiyle dava hakkında bir karar veremeyeceği, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmesi gerektiği şeklindeki içtihadı ile feragat veya kabulün dosya Yargıtay’da iken yapılması halinde kararın bozularak gerekli kararın verilmesi için dosyanın hükmü veren mahkemeye gönderilmesi yönündeki içtihadından kaynaklanan usul ekonomisine aykırılığın da önüne geçilmesi hedeflenmektedir." denilerek değişikliğin temel gerekçesinin usul ekonomisi ilkesi olduğu belirtilmiştir.
Gerçekten de, uygulamada mahkemece karar verilmesinden sonra davadan feragat edilmesi halinde mahkemece dosyadan el çekilmiş olduğundan, dosya kanun yolu incelemesini yapacak merciie gönderilmekte, ilgili mercii tarafından feragat nedeniyle bozma kararı verilmekte ve dosya yeniden mahkemeye gönderilerek feragat beyanı dikkate alınarak yeniden karara bağlanmaktadır. Bu durum ciddi ölçüde zaman kaybına ve yargılamanın gereksiz şekilde uzamasına, ayrıca yargılama giderlerinin artmasına sebebiyet vermekte ve usul ekonomisi ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Söz konusu değişiklikler kapsamında özellikle 6100 sayılı Kanun'un 310. maddesine ikinci fıkra olarak eklenen hüküm ile yargılama merciine dosyadan el çekmiş olmasına rağmen bir ek karar ile feragat konusunu karara bağlama imkanı tanınması yukarıda belirtilen usul ekonomisine aykırılığı bertaraf edecek bir çözüm yoludur.
Bu itibarla, gerek 2577 sayılı Kanun'un yargılama yapan makamları bağlayan açık hükmü, gerekse hükmün getiriliş amacı dikkate alındığında temyizen incelenen dosyanın feragat konusunda ek karar verilmek üzere Mahkemesine gönderilmesi gerektiği oyuyla karara katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.