
Esas No: 2017/1524
Karar No: 2018/1442
Karar Tarihi: 16.10.2018
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1524 Esas 2018/1442 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi ( Ticaret Mahkemesi sıfatıyla)
Taraflar arasındaki “istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (Ticaret Mahkemesi Sıfatı ile) “davanın kısmen kabulüne” dair verilen 25.12.2012 tarihli ve 2009/334 E., 2012/424 K. sayılı karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 07.10.2013 tarihli ve 2013/9370 E., 2013/13983 K. sayılı kararı ile;
"...Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının, 2008 yılının 2, 3, 4, 5, 7, 8, 9, 10, 12 ve 2009 yılının 1, 2, 3. aylarında reaktif tüketim oranlarını aştığı gerekçesi ile müvekkili şirketten toplam 321.596,67 TL talep ettiğini, müvekkilinin faturaya yasal süresi içinde itiraz ettiğini; itirazın sonuçsuz kalması üzerine elektriğin kesileceği tehdidi altında, 321.596,70 TL bedelli faturayı gecikme zammı ile birlikte ihtirazi kayıtla 10.07.2009 günü davalıya ödemek zorunda kaldığını; davalının reaktif bedellerini ilgili ayların faturasında göstermeyip sonradan düzenlenen faturayla talep etmesinin yasal olmadığını, zira; reaktif bedellerinin ilgili dönemlerde tahakkuk ettirip ilgili ayın faturası ile gönderilmesi halinde müvekkilinin gerekli tedbirleri alıp, oranları aşmayacağını, bu nedenle müvekkilinin aşılan oranlardan sorumlu tutulamayacağını, müvekkilinin yalnızca 01.01.2008 tarihinden sonraki ilk aylık dönem reaktif oranlarının aşılmasından sorumlu tutulabileceğini ancak bu bedelin de 1 yıllık zamanaşımı süresi içinde talep edilmemesi nedeniyle zamanaşımına uğradığını belirterek; davalının müvekkilinden haksız tahsil ettiği 327.162,46 TL"nin ödeme tarihi olan 10.07.2009 gününden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan istirdatına karar verilmesinin talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; reaktif oranlarının 01.01.2008 tarihinden itibaren değişeceğinin 09.01.2007 tarihli, 26398 sayılı Resmi Gazetede yayınlandığını; Resmi Gazetede yayınlanmış bir konunun yeniden ilgililere tebliğ edilmesi gerekmediğini, buna rağmen tüm abonelere olduğu gibi davacı firmanın otoprodüktör ortağına da bu konuda tebligat yapıldığını; mesken hariç 15 kW kurulu gücün üzerindeki her abonenin kompanzasyon yapma ve reaktif tüketimi ölçen ölçü sayaçları takma zorunluluğu olduğunu; EPDK Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğine göre, kompanzasyon sistemini kurmayan abonelere ölçü devresinde bulunan aktif ve reaktif sayaçların kaydettiği tüketim değerlerinin söz konusu oranları geçmesi halinde reaktif bedel tahakkuk ettirilmekte olduğunu; her abonenin kompanzasyon tesisini günlük veya kendisinin belirleyeceği belirli periyotlarla kontrol etmesi gerektiğini; davacı aboneye tahakkuk edilmesi gereken reaktif bedel nedeniyle eksik tüketim tahakkuk edilmiş olduğunu; bu durumda bu tür abonelere EPDK Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 19., 20. ve 21. maddeleri gereğince geriye dönük olarak o aylardaki birim fiyatlar üzerinden eksik tahakkuk miktarı hesaplanarak ek tahakkuk yapılmakta olduğunu; abonenin aktif ve reaktif ölçü sistemini, yönetmelikte belirtilen oranlarda aktif tüketime göre reaktif tüketimini ayarlamakla,sisteme zarar veren harmoniklere karşı kompanzasyon tesisi kurmakla ve bunu kontrol etmek veya ettirmekle mükellef olduğunu; fatura göndersin ya dagönderilmesin, yönetmelik gereği mesken harici 15 kW kurulu gücün üzerinde sözleşmesi bulunan her abonenin sistemden çektiği reaktif enerji bedelini kendisinin kompanze ederek kontrol etmek zorunda olduğunu; taraflar arasındaki ilişkinin sözleşmeye dayalı olduğunu, zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğunu, bu nedenle davacının zamanaşımı iddiasının yerinde olmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; reaktif oranlarının 01.01.2008 tarihinden itibaren değişeceğine dair yönetmeliğin 09.01.2007 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği, davalının, reaktif enerji tüketimini ilk kez 2008 yılı Şubat döneminde aşan davacıya fatura göndermeyerek davacının gerekli teknik ayarlamaları yapmasını önlendiği, bu nedenle geriye dönük olarak düzenlenen faturanın usulsüz olduğu, davacı firmanın yalnızca reaktif bedelini ilk kez aştığı Şubat 2008 dönemine ait faturadan sorumlu tutulabileceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulü cihetine gidilerek, 301.447,37 TL"nin ödeme tarihi olan 10.07.2009 tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan istirdatına karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.
Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Dava, davacının, davalıya ödediği toplam 327.162,46 TL"nin sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda davalıdan istirdatı istemine ilişkin alacak davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; aylık faturalarda reaktif tüketim bedeli tahakkuk ettirmemiş olan elektrik idaresinin, geriye dönük olarak davacı aboneden reaktif güç bedeli talep edip, edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Davaya konu ödeme, reaktif tüketim ile ilgili olup, davacı bu ödemeyi aktif tüketim nedeniyle değil, reaktif oranlarını aşması nedeniyle ödemiştir. Reaktif güç, elektrik enerjisi ile çalışan motor ve trafo gibi sistemlerin şebekeden çektiği faydalı çalışma yükü (aktif güç) yanında, sahip oldukları karmaşık yükleme etkileri nedeniyle aynı şebekeden çektiği faydasız ve zararlı bir yükü (gücü) ifade eder. Reaktif güç kompanzasyon sistemleri ile sisteme kapasitif güç eklenerek söz konusu olumsuzluk azaltılır ve tümüyle giderilir.
Somut olayda, davaya konu reaktif oranlarının değişeceği uygulama tarihi olan 01.01.2008 tarihinden yaklaşık 1 yıl önce 09.01.2007 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Resmi Gazetede yayınlanmış bir konunun ayrıca ilgililere tebliğine gerek yoktur. Bu husus mahkemenin de kabulündedir.
EPMH Yönetmeliğinin 16/4. fıkrasında; "Reaktif enerji miktarını ölçmek üzere gerekli ölçme düzeneği, mevzuat hükümleri çerçevesinde mesken abone grubu dışında kalan müşteriler tarafından tesis edilir. Bu müşterilerden, bağlantı gücü 50 kVA’nın altında olanlar, çektikleri aktif enerji miktarının yüzde otuz üçünü aşan şekilde endüktif reaktif enerji tüketmeleri veya aktif enerji miktarının yüzde yirmisini aşan şekilde kapasitif reaktif enerji tüketmeleri halinde; bağlantı gücü 50 kVA ve üstünde olanlar ise, çektikleri aktif enerji miktarının yüzde yirmisini aşan şekilde endüktif reaktif enerji tüketmeleri veya aktif enerji miktarının yüzde on beşini aşan şekilde sisteme kapasitif reaktif enerji vermeleri halinde, reaktif enerji tüketim bedeli ödemekle yükümlüdür. Endüktif ve kapasitif enerji tüketimleri itibarıyla söz konusu sınırların ikisini birden aşan veya reaktif enerji ölçme düzeneğini kurma yükümlülüğü bulunmasına rağmen kurmayan ya da mevzuat hükümlerine uygun olarak kurmayan müşterilerin ödemeleri gereken reaktif enerji bedeline ilişkin usul ve esaslar Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği ve ilgili tebliğleri çerçevesinde Kuruma sunulan tarife önerilerinde yer alır." hükmü yer almaktadır.
Buna göre; reaktif tüketimi ölçen sayaçları takma veya güncel oranlara göre kontrol ettirip, sistemini ayarlama abonelere ait bir görevdir. Kompanzasyon tesisi kurulması, çalıştırılması, kontrol edilmesi ve bu konu ile ilgili tüm sorumluluk aboneye aittir. Dolayısıyla elektrik sağlayacısının abonelerine fatura dönemi içerisinde reaktif güç kullanımı yönünde bildirim veya uyarıda bulunmamış olması abonenin bu yükümlüğünü ortadan kaldırmayacaktır. Bu bağlamda davacının ödediği bedel yönetmeliğin 16. maddesine uygun şekilde davacıdan tahsil edilmiştir.
Diğer taraftan, aynı yönetmeliğin 31. maddesindeki, her türlü bilgilendirmenin ilgili tüzel kişiler tarafından ilgili mevzuata uygun olarak yerine getirileceği hükmü, davalının davacı aboneye reaktif güç tüketimi konusunda bildirim yapma yükümlülüğü olduğu şeklinde yorumlanamaz. Her ne kadar elektrik sağlayıcı şirket ilgili fatura dönemlerinde reaktif güç tüketimini belirten fatura göndermekle yükümlü sayılsa bile bu yükümlülüğün yerine getirilmemiş olması, sonradan yapılan geç bildirim nedeniyle her hangi bir gecikme cezası veya gecikme zammı uygulamadığı sürece bedelin daha sonra talep edilemeyeceği anlamına gelmez.
Her ikisi de şirket olan taraflar arasında sözleşme olduğu dikkate alındığında, Borçlar Kanunu hükümlerince söz konusu reaktif güç tüketim bedeli 10 yıllık zamanaşımı süresince her zaman talep edilebilecek olup, faturaların ait olduğu fatura döneminde gönderilmemiş olması söz konusu tüketim bedelinden vazgeçildiği ya da talep etme hakkının kaybedildiği şeklinde yorumlanamaz.
Hâl böyle olunca; fatura gönderilsin ya da gönderilmesin, yönetmelik gereği mesken harici 15 kw kurulu gücün üzerinde sözleşmesi bulunan her abonenin sistemden çektiği reaktif enerji bedelini kendisinin kompanze ederek kontrol etmek zorunda olduğunun kabulü ile sebepsiz zenginleşmeye dayalı istemin yerinde olmadığı gerekçesi ile davanın reddi gerekirken, yangılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir…"
gerekçesiyle oy çokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDENLER : Davacı ... vekili ve
davalı ...Ş. vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, istirdat istemine ilişkindir.
Davacı vekili davalı ...Ş.’nin 2008 yılının 2., 3., 4., 5., 7., 8., 9., 10., 12. ve 2009 yılının 1., 2., 3. aylarında reaktif tüketim oranlarını aştığı gerekçesi ile müvekkili şirketten toplam 321.596,67TL talep ettiğini, müvekkilinin faturaya yasal süresi içinde itiraz ettiğini, itirazın sonuçsuz kalması üzerine elektriğin kesileceği tehdidi altında 321.596,70TL bedelli faturayı gecikme zammı ile birlikte ihtirazı kayıtla 10.07.2009 günü davalıya ödemek zorunda kaldığını, davalının reaktif bedellerini ilgili ayların faturasında göstermeyip sonradan düzenlenen faturayla talep etmesinin yasal olmadığını, reaktif bedellerinin ilgili dönemlerde tahakkuk ettirip ilgili ayın faturası ile gönderilmesi hâlinde müvekkilinin gerekli tedbirleri alıp, oranları aşmayacağını, bu nedenle müvekkilinin aşılan oranlardan sorumlu tutulamayacağını, müvekkilinin yalnızca 01.01.2008 tarihinden sonraki ilk aylık dönem reaktif oranlarının aşılmasından sorumlu tutulabileceğini ancak bu bedelin de 1 yıllık zamanaşımı süresi içinde talep edilmemesi nedeniyle zamanaşımına uğradığını ileri sürerek davalının müvekkilinden haksız tahsil ettiği 327.162,46TL"nin ödeme tarihi olan 10.07.2009 gününden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan istirdadına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ...Ş. vekili reaktif oranlarının 01.01.2008 tarihinden itibaren değişeceğinin 09.01.2007 tarihli Resmî Gazetede yayımlandığını, Resmî Gazetede yayımlanmış bir konunun yeniden ilgililere tebliğ edilmesi gerekmediğini, buna rağmen tüm abonelere olduğu gibi davacı firmanın otoprodüktör ortağına da bu konuda tebligat yapıldığını, mesken hariç 15 kw kurulu gücün üzerindeki her abonenin kompanzasyon yapma ve reaktif tüketimi ölçen ölçü sayaçları takma zorunluluğunun olduğunu, her abonenin kompanzasyon tesisini günlük veya kendisinin belirleyeceği belirli periyotlarla kontrol etmesi gerektiğini, davacı aboneye tahakkuk edilmesi gereken reaktif bedel nedeniyle eksik tüketim tahakkuk edilmiş olduğunu, bu durumda bu tür abonelere EPDK Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 19., 20. ve 21. maddeleri gereğince geriye dönük olarak o aylardaki birim fiyatlar üzerinden eksik tahakkuk miktarı hesaplanarak ek tahakkuk yapılmakta olduğunu, abonenin aktif ve reaktif ölçü sistemini, yönetmelikte belirtilen oranlarda aktif tüketime göre reaktif tüketimini ayarlamakla, sisteme zarar veren harmoniklere karşı kompanzasyon tesisi kurmakla ve bunu kontrol etmek veya ettirmekle mükellef olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin sözleşmeye dayalı olduğunu, zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğunu, bu nedenle davacının zamanaşımı iddiasının da yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece reaktif oranlarının 01.01.2008 tarihinden itibaren değişeceğine dair yönetmeliğin 09.01.2007 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği, davalının, reaktif enerji tüketimini 2008 yılı Şubat döneminde ilk kez aşan davacıya fatura göndermeyerek davacının gerekli teknik ayarlamaları yapmasını önlediği, bu nedenle geriye dönük olarak düzenlenen faturanın usulsüz olduğu, davacı firmanın yalnızca reaktif bedelini ilk kez aştığı Şubat 2008 dönemine ait faturadan sorumlu tutulabileceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile 301.447,37TL"nin ödeme tarihi olan 10.07.2009 tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan istirdadına karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece bozma kararındaki karşı oy gerekçelerinin somut olaya uygun olduğu belirtilerek önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; reaktif enerji bedelinin talep edilebilmesi için elektrik idaresi tarafından aboneye 4077 sayılı Kanun’un 1. maddesi, 2008 tarihli Enerji Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 31. maddesi ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) kararları doğrultusunda usulüne uygun bir şekilde bildirimde bulunulmasının gerekip gerekmediği, buradan varılacak sonuca göre somut olayda aylık faturalarda (2008 yılının 2., 3., 4., 5., 7., 8., 9., 10., 12. ayları ile 2009 yılının 1., 2., 3. aylarındaki faturalarda) aylık reaktif tüketim bedeli tahakkuk ettirmemiş olan davalı ... idaresinin, 25.08.2009 tarihinde davacı işletmeye gönderdiği faturayla aboneden geriye dönük olarak reaktif güç bedeli talep edip edemeyeceği noktasında toplanmıştır.
I-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.
II- Davalı vekilinin temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede ise;
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
Enerji Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nde aktif güç ve reaktif güç tanımlanmıştır. Buna göre;
“Aktif güç: Elektrik akımı ile aynı fazda iş gören ve kW birimi ile ölçülen gücü,
Aktif enerji: Aktif gücün zamanla çarpımından elde edilen ve kWh birimi ile ölçülen enerjiyi,
Reaktif güç: Elektrik akımının gerilime göre 90 derece faz farklı, iş görmeyen ve kVAr birimi ile ölçülen gücü,
Reaktif enerji: Reaktif gücün zamanla çarpımından elde edilen ve kVArh birimi ile ölçülen enerjiyi” ifade etmektedir.
2008 tarihli (mülga) Enerji Piyasası Denetleme Kurulu (EPDK) Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin;
19. maddesinde: “(1) Sayacın, müşterinin kusuru dışında herhangi bir nedenle tüketim kaydetmediğinin tespiti hâlinde varsa müşterinin aynı döneme ait sağlıklı olarak ölçülmüş geçmiş dönem tüketimleri dikkate alınarak, yoksa, sayaç çalışır duruma getirildikten sonraki müşterinin ödeme bildirimine esas ilk iki tüketim dönemine ait tüketimlerinin ortalaması alınarak geçmiş dönem tüketimleri hesaplanır ve tahakkuk ettirilir.
(2) Tahakkuka esas süre; doğru bulgu ve belgenin bulunması hâlinde 12 ayı, bulunmaması hâlinde ise 90 günü aşamaz.
(3) Perakende satış lisansı sahibi tüzel kişi tarafından yapılan tahakkuk işleminde sayacın tüketim kaydetmediği dönem birim fiyatları kullanılır ve gecikme zammı uygulanmaz. Müşterinin talep etmesi durumunda söz konusu miktar tahakkuk süresi kadar eşit taksitler hâlinde ödenir.
(4) İkili anlaşmalar kapsamında elektrik enerjisi tüketen bir müşterinin sayacının tüketim kaydetmemesi durumunda dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi tarafından bu madde kapsamında geçmiş dönem tüketimleri hesaplanarak TEİAŞ’a bildirilir.”
21. maddesinde :
“ (1) Ön ödemeli sayaç kullanılması gibi hâller dışında;
a) Ödeme bildirimine esas tüketim dönemi, ödeme bildirimlerinin hazırlanması ve müşteriye tebliği ile ilgili usul ve esaslar, perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşma hükümlerine göre düzenlenir.
Ön ödemeli sayaç kullanılması gibi hâller dışında;
b) Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, müşteri sayacından ödeme bildirimine esas tüketim dönemleri itibarıyla dönem sonu endekslerini okur ve birbirini takip eden iki dönem arasındaki endeks farkı müşterinin elektrik enerjisi tüketimi olarak kabul edilir.
c) Perakende satış lisansı sahibi tüzel kişi tarafından düzenlenen ödeme bildirimi, son ödeme tarihinden en az on gün önce müşteriye tebliğ edilir. Ödeme bildirimlerinin tebliği ile ilgili olarak, görevli perakende satış şirketi, dağıtım şirketinden hizmet alımı yapabilir. Bu kapsamdaki hizmet alımı, 4/8/2002 tarihli ve 24836 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin Geçici 44 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki süre sınırlamasına tabi değildir.
(2) Sayaç okuma bedeli, her yılın Ekim ayının sonuna kadar dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından belirlenerek Kuruma önerilir ve Kurul onayı ile yürürlüğe konulur.”
31. maddesinde:
“ (1) Müşterilerin yeterli, verimli, güvenli, sürekli ve ekonomik hizmet almalarını ve hizmet seçeneklerini öğrenmelerini teminen her türlü bilgilendirme faaliyeti, ilgili tüzel kişiler tarafından ilgili mevzuata uygun olarak yerine getirilir.
(2) Müşterilerin bilgilendirilmesi görevi, ilgili tüzel kişinin müşteri hizmetleri merkezleri tarafından yürütülür. İlgili tüzel kişiler, müşterilere ücretsiz olarak verilmek üzere film, kitap, broşür, katalog gibi araçlar hazırlar.
(3) Perakende satış lisansına sahip tüzel kişiler, bir önceki yıla ait satışları içerisindeki yenilenebilir enerji kaynaklarından olan alıma ilişkin bilgileri internet sayfalarında duyurur.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Yine 2008 tarihli ve 3002 sayılı (mülga) EPDK Kurul Kararında;
“ …Mesken aboneleri, aydınlatma aboneleri, tek fazla beslenen aboneler, bağlantı gücü 9 (dokuz) kW’a (dahil) kadar olan aboneler ile sisteme enerji veren üreticilere veriş yönünde 13.maddenin (A.2) bendinde belirtilen durumlarda reaktif enerji tarifesi uygulanmaz.
Yukarıda belirtilenler dışında, tüm dağıtım sistemi kullanıcıları ile sisteme enerji veren üreticilere çekiş yönünde 13. maddenin (A.3) bendinde belirtilen durumlarda aşağıdaki şartlar dahilinde reaktif enerji tarifesi uygulanır.
İlk defa reaktif enerji uygulaması kapsamına giren abonelere, yapılacak yazılı bildirim ile 30 (otuz) gün süre verilerek reaktif enerji ölçü sistemlerini tesis etmeleri istenir. Reaktif enerji ölçü sistemini tesis eden aboneye, Şirketçe yapılacak buna ilişkin tespit tarihinin içinde bulunduğu fatura döneminden sonraki ilk fatura dönemi itibariyle reaktif enerji tarifesi uygulanır. Yapılan bildirime rağmen reaktif enerji ölçüm sistemini tesis etmeyen abonelere, bildirimin yapıldığı fatura döneminden sonraki ikinci faturalama döneminde bu maddenin (A.2) ve (B.2) alt bentlerine göre reaktif enerji uygulaması yapılır.
A) Endüktif reaktif enerji (sistemden çekilen reaktif enerji):
A.1) Reaktif enerji uygulamasına tabi olan müşteri, sistemden çekeceği reaktif enerjiyi ölçmek için 1 (bir) adet geri dönmesiz reaktif enerji sayacını tesis etmek zorundadır.
A.2) Zorunlu olmasına rağmen, sistemden çekilen reaktif enerjiyi ölçme sistemi olmayan müşterinin o dönemde çektiği aktif enerjinin 0.90 (yüzde doksan) katı reaktif enerji çektiği kabul edilir ve buna göre reaktif enerji bedeli alınır.
A.3) Çekilen reaktif enerjiyi ölçmek üzere gerekli ölçü sistemini tesis eden müşteriden, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği 16. maddesinde belirtilen endüktif reaktif enerjiye ilişkin oranların aşılmaması halinde reaktif enerji bedeli alınmaz. Bu sınır aşılırsa, çekilen reaktif enerjinin tamamına (endüktif sayaçta ölçülen değer) reaktif enerji tarifesi uygulanır…” amir hükmüne yer verilmiştir.
Reaktif oranların 01.01.2008 tarihinden itibaren değişeceğine dair EPDK tarafından hazırlanan "Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" 09.01.2007 tarihli ve 26398 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Yönetmeliğin 1. maddesinde, "Reaktif enerji miktarını ölçmek üzere gerekli ölçme düzeneği, mevzuat hükümleri çerçevesinde mesken abone grubu dışında kalan müşteriler tarafından tesis edilir. Bu müşterilerden bağlantı gücü 50 kVA’nın altında olanlar çektikleri aktif enerji miktarının yüzde otuz üçünü aşan şekilde endüktif reaktif enerji tüketmeleri veya aktif enerji miktarının yüzde yirmisini aşan şekilde kapasitif reaktif enerji tüketmeleri hâlinde; bağlantı gücü 50 kVA ve üstünde olanlar ise, çektikleri aktif enerji miktarının yüzde yirmisini aşan şekilde endüktif reaktif enerji tüketmeleri veya aktif enerji miktarının yüzde on beşini aşan şekilde sisteme kapasitif reaktif enerji vermeleri hâlinde reaktif enerji tüketim bedeli ödemekle yükümlüdür. Endüktif ve kapasitif enerji tüketimleri itibarıyla söz konusu sınırların ikisini birden aşan veya reaktif enerji ölçme düzeneğini kurma yükümlülüğü bulunmasına rağmen kurmayan ya da mevzuat hükümlerine uygun olarak kurmayan müşterilerin ödemeleri gereken reaktif enerji bedeline ilişkin usul ve esaslar Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği ve ilgili tebliğleri çerçevesinde kuruma sunulan tarife önerilerinde yer alır.” Aynı yönetmeliğin ikinci maddesine göre 01.01.2007 tarihinden itibaren bağlantı gücü 50 kVA ve üstünde olan müşteriler çektikleri aktif enerji miktarının yüzde otuz üçünü aşan şekilde endüktif reaktif enerji tüketmeleri veya tükettikleri aktif enerji miktarının yüzde yirmisini aşan şekilde sisteme kapasitif reaktif enerji vermeleri hâlinde, reaktif enerji tüketim bedeli ödemekle yükümlüdür. Bu müşteriler için 01.01.2008’den itibaren Yönetmeliğin 16. maddesi hükümlerinde yer alan oranlar uygulanır." düzenlemesi yer almaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki bozma kararında yer alan karşı oy gerekçesinde ve mahkemece verilen kararın gerekçesinde 4077 sayılı (mülga) Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’a da atıf yapıldığı görülmüş ise de, davanın her iki tarafının şirket olması ve davacı Kurumun da 4077 sayılı Kanunu’un 4. maddesi anlamında tüketici sayılmaması karşısında uyuşmazlığın çözümünde bu Kanun’un uygulanma yeri bulunmamaktadır.
Yine davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu"nun 98. maddesi delaletiyle haksız fiillerde uygulanan 44. maddesindeki tazminatın tenkisi hâlleri akde aykırılık durumlarında da uygulanacağı düzenlenmiştir.
Tazminattan indirim veya ret sebepleri mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 44. maddesinde düzenlenmiş olup, bu madde daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hâl ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Zarar görenin kendi kusurunda, kişinin kendisine zarar veren bir hareket tarzı söz konusudur. Zarar görenin kendi kusuru, akıllıca iş gören, mantıklı bir kişinin, kendi yararı gereği zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçması gereken bir eylemi olarak nitelendirilmelidir. Zarar görenin kusuruna birlikte kusur, müterafik kusur da denilmektedir (Tandoğan H: Türk Mesuliyet Hukuku, Ankara 1961, s. 318, 319).
Zarara uğrayan kimse normal bir insanın kendi menfaatlerini korumak için sakınması gerekli bir eylemde bulunmuşsa “birlikte (müterafik) kusur” söz konusudur (Reisoğlu, S: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 19. Baskı, İst.2006, s.187).
Zararla sonuçlanan hukuka aykırı bir davranışta bu maddenin (44. madde) uygulanabilmesi için öncelikle ortak kusurun belirlenmesi gerekir. Bunun için de zarar görenin zarardan kaçınma görevini yerine getirmemesi ile ortaya çıkan davranışının objektif ölçütlerle (kusurun objektifleştirilmesi) bir kusur sayılıp sayılamayacağı ve bu kusurun zararın meydana gelip gelmemesinde bir payı (illiyet bağı) olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Ortak kusurun varlığı hâlinde, hâkim, ortak kusurun tazminata etkisini başka bir anlatımla bunun "bir tenkis sebebi" mi, yoksa zarar ziyan hükmünden tamamen sarfınazar edilebilecek bir sebep mi olduğunu takdir edecektir. Hâkim bu yolda takdir hakkını kullanırken hak ve adalete uygun sonuca varacak bir yol izlemelidir. Bunun için de, her şeyden evvel, maddenin amacının iyi bilinmesi gerekir. Türk pozitif hukukunda Borçlar Kanunu’nun 44/1. maddesinin (hiç bir kimse kendi kusurundan yararlanamaz) ilkesine dayandığı kabul edilmektedir. Bu ilke hak ve adalet düşüncesine de (Medeni Kanun md.2) uygun düşmektedir. Zarar gören kendi davranışıyla zarara neden olmuş ise bu zarar başkasına yüklenmemeli payı ayrılmak suretiyle zarar verenin sorumlu olacağı miktar tespit edilmelidir (Tandoğan H: Türk Mesuliyet Hukuku Sh.319; Oser Schönenberger, Borçlar Hukuku, Adalet Bakanlığı yayını, Recai Seçkin çevirisi sh.409).
Maddenin bu amacı göz önüne alındığında; gerçek amacın ortak kusur halinde zararın bu kusura isabet payının indirilmesi olduğu; zarardan tamamen vazgeçilmesinin ise, istisnai bir durum olduğu kabul edilmelidir (Oser Schönenberger, Sh. 411). İşte maddenin belirlenen bu amacı altında bir değerlendirme yapılırken, zarar verenin ve zarar görenin olay içindeki ortak kusurlu davranışlarının nedeni, çeşidi (kast-ihmal) ve zararlı sonuç ile birbirlerinin kusurlarına etki dereceleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bu şekilde yapılacak bir değerlendirme sonucu olayda ortak kusurun etki ağırlığı o derece olmalıdır ki, zarar verenin hukuka aykırı davranışını (illiyet bağını) tamamen kesmemekle beraber, ikinci plana itsin; istisnai amaç (tazminat hükmünden tamamen sarfınazar edilmesi) hak ve adalete uygun hale gelsin.
Genellikle haksız fiilin kasten işlenmesi hâllerinde; zarara etki ve ağırlığı ne olursa olsun ortak kusur, tazminattan tamamen sarfınazar edilmesini gerektirmemektedir. Zira zarar verenin kasti bir davranışının sonucu, meydana gelen zarardaki payını ikinci plana atabilecek, bir ortak kusurlu davranış olarak kabulü hak ve adalet duygularına uygun düşmeyecektir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 44. maddesi kapsamında yer alan indirim veya ret sebepleri şu şekilde sıralanabilir;
a)Zarar görenin zarara razı olması; burada sözü edilen rıza ile hukuka uygunluk sebebi olan Medeni Kanun md.24/f.II’deki rızayı biri biriyle karıştırmamak gerekir. BK. md. 44’de öngörülen rıza, hukuka uygunluk sebebinin koşullarını taşımayan rızadır.
b)Zarar görenin kusuru (Ortak Kusur); BK. md. 44’e göre zarar görenin “fiili zararın ihdasına veya zararın tezayüdüne yardım ettiği, zararı yapan şahsın hal ve mevkiini ağırlaştırdığı taktirde” bu durum tazminattan indirim ya da tazminat isteminin reddi sebebi olabilecektir. Haksız fiil failinin zararın doğumuna ya da artmasına yol açan fiili kusurlu olduğu için sorumluluğa yol açmaktadır. Ancak, bu durum zarar görenin davranışlarından kaynaklanmışsa, ortak kusurdan söz edilir.
Zarar görenin kusurlu davranışları derecesi açısından iki tür etki gösterebilir: zarar görenin kusuru ağır ise, bu durum illiyet bağını kesen bir sebeptir. Bu durumda, haksız fiilin illiyet unsuru gerçekleşmediği için sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Sorumluluğun koşulları gerçekleşmediğinde, tazminat gündeme gelmeyeceği için bundan indirim de söz konusu olmayacaktır. Zarar görenin kusurlu davranışları ağır nitelikte değilse, haksız fiil faili doğan zarardan sorumlu olacaktır. Ancak, bu durumda zarar görenin kusurlu davranışları hükmedilecek tazminat miktarının indirilmesine ya da tazminat isteminin tamamen reddine yol açacaktır. O hâlde, ortak kusur, haksız fiilde, zarar gören kişinin zararın doğumuna ya da artmasına neden olan kusurlu davranışlarını ifade eder. Zarar görenin ortak kusur teşkil eden davranışları, zararın doğumuna ya da artmasına ilişkin olabileceği gibi sorumlunun durumunu ağırlaştıran ortak kusur da olabilir.
c)Ağır kusurun bulunmadığı hâllerde zarar verenin zor duruma düşecek olması nedeniyle tazminatın indirilmesi; bu hâl BK. md. 44. f.II’de düzenlenmiş olup, zarar görenden hareket ederek özel bir indirim sebebi öngörmüştür (Kılıçoğlu, A: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 10.Bası, Turhan Kitabevi, s.312, 313, 314).
Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 08.04.2015 tarihli ve 2013/13-1592 E- 2015/1176 K., 01.07.2015 tarihli 2014/13-18 E.-2015/1754 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayın incelendiğinde;
Taraflar arasında imzalanan abonelik sözleşmesine göre bağlantı anlaşmasındaki kurulu güç 5970 Kw bağlantı gücü 2389,20 kW (müşteri tarafından talep edilen güç), aktif, endüktif ve kapasitif reaktif sayaç müşterinin sayaç ve ölçüm sisteminde yer almaktadır. Reaktif enerji tüketimi, dava konusu dönem içinde ilk kez 2008 Şubat döneminde aşılmıştır. Davacı aboneye gönderilen 31.03.2009 tarihli faturada geriye doğru 16 aylık dönemdeki tutar tahakkuk ettirilmiştir. Reaktif oranlarının 01.01.2008 tarihinden itibaren değişeceğine dair yönetmelik ise 09.01.2007 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Mahkemece yalnızca geriye yönelik eksik tahakkukun tahsiline yönelik davalı kurum tarafından yapılan işlemin ilgili yönetmelik maddelerine uygun olup olmadığı tartışılmış, Özel Dairece de fatura gönderilsin ya da gönderilmesin, yönetmelik gereği mesken harici 15 kw kurulu gücün üzerinde sözleşmesi bulunan her abonenin sistemden çektiği reaktif enerji bedelini kendisinin kompanze ederek kontrol etmek zorunda olduğunun kabulü ile sebepsiz zenginleşmeye dayalı istemin yerinde olmadığı gerekçesi ile davanın reddinin gerektiği belirtilmiştir.
Oysaki uyuşmazlığın çözümü için müşterinin sayaç ve ölçüm sistemindeki bilgileri ile reaktif enerji tüketiminin ilk kez ne zaman aşıldığının tespiti, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 31. maddesine göre; müşterilerin verimli, güvenli ve ekonomik hizmet almalarını ve hizmet seçeneklerini öğrenmelerini teminen yapılması gereken bilgilendirme faaliyetinin davalı tarafından ilgili mevzuata uygun olarak yerine getirilip getirilmediği, meri mevzuat ve EPDK kararları doğrultusunda davacının takması gereken reaktif ölçüm cihazlarını taktırmak için davalı kurum tarafından davacıya usulüne uygun şekilde bildirimde bulunup bulunulmadığı, bildirimin Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak yapılmasının gerekip gerekmediği, reaktif oranlarının 01.01.2008 tarihinden itibaren değişeceğine dair yönetmeliğin 09.01.2007 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanmasının davalının bildirim yükümlülüğü üzerinde etkisi olup olmadığı araştırılmalı, öte yandan davacı kuruluşun ilgili mühendislerinin şebekeden çekilen gücün büyüklüğü göz önüne alındığında kendiliğinden reaktif güç tüketimini düzenli olarak izleyip, sistem kontrollerini ve tüketim aşımı durumunda gerekli ayarları yapmalarının zorunlu olup olmadığı, bu çerçevede davalı kuruluşun da aylık faturalarda reaktif harcamayı tahakkuk ettirmeyerek görevlilerinin aylık ölçüm işleminde ihmalde bulunduğunun kabulü sonucuna varılıp varılamayacağı kül hâlinde tartışılıp değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Eş söyleyişle dava dosyasındaki veriler açıklanan tüm yasal düzenlemeler ile birlikte değerlendirilerek, B.K. 44. maddesinde düzenlenen müterafik kusur gereğince tarafların, zararın doğumuna ya da artmasına katkısının bulunup bulunmadığı, bulunduğunun kabulü hâlinde bu madde gereğince, tenkisinin gerekip gerekmediği denetime elverişli bir şekilde tartışılarak sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 31. maddesinde müşterilerin verimli, güvenli ve ekonomik hizmet almalarını ve hizmet seçeneklerini öğrenmelerini teminen bilgilendirme faaliyeti davalı tarafından ilgili mevzuata uygun olarak yerine getirilmediği gibi meri mevzuat ve EPDK kararları doğrultusunda davacının takması gereken reaktif ölçüm cihazlarını taktırmak için davalı kurum tarafından davacıya usulüne uygun şekilde yazılı veya sözlü bildirimde bulunulmadığı, uyuşmazlık asıl alacağa yönelik olduğundan müterafik kusurun tartışılamayacağı, bu nedenle de yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular dikkate alındığında; mahkemece eksik inceleme ve değerlendirme ile verilen karar doğru değildir. Bu nedenle direnme kararı bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE oy birliği ile,
(II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ...Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, tebliğ tarihinden itibaren on beş günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16.10.2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.