18. Ceza Dairesi 2019/1867 E. , 2019/6373 K.
"İçtihat Metni"KARAR
Hakaret ve halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme suçlarından sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda; mahkumiyetine dair Ankara 32. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 01/12/2016 gün ve 2015/750 esas, 2016/70 karar sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 10/12/2018 gün ve 2016/18864 esas ve 2018/16714 karar sayılı ilamı ile her iki hükmün de bozulması kararına karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14/03/2019 gün ve 8-2016/326019 sayılı yazısı ile itiraz etmesi üzerine dosya Daireye gönderilmekle incelendi;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ilgili itiraz yazısında özetle; sanığın, katılana yönelik yapmış olduğu açıklamaların, sanığın amacı katılanın konumu ve görevi bir bütün olarak birlikte değerlendirildiğinde, muhatabın onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek nitelikte bulunduğu anlaşıldığından, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı alenen hakaret suçunun kanuni unsurlarının gerçekleştiği gerekçesiyle hakaret suçuyla ilgili 1 nolu bozma kararının ilamdan çıkartılması suretiyle düzeltilmesi talep edilmiştir.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP, DÜŞÜNÜLDÜ:
Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşlara yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
Siyasetçilere yönelik eleştirilerin izin verilen sınırlarının diğer kişilere nazaran daha geniş olduğu gerek iç hukukumuzda gerekse AİHM kararlarında yerleşmiş bir ilkedir. Bu ilkenin gerekçesi, siyasetçilerin, diğer kişilerden farklı olarak, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açık olan, kamuoyuna mal olmuş kişi haline gelmeyi bilerek tercih etmeleridir. Siyasetçiler bu nedenle basın ve gazeteciler tarafından getirilen eleştirilere daha geniş bir hoşgörü göstermek zorundadırlar.
Somut olayda, sanık tarafından söylenen ifadelerin söylendiği yer, zaman, katılan ve sanığın siyasi kişiler olması unsurları da gözetildiğinde katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, eleştiri niteliğindedir. Aksi düşünce, suçla korunmak istenen değeri ölçüsüz bir şekilde genişletmek ve ifade özgürlüğünü ön plana çıkaran evrensel hukuk düşüncesiyle bağdaşmayan bir yorum anlamına gelebilecektir. Bu itibarla, hakaret suçunun unsurları somut olayda oluşmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; Dairemizin 10/12/2018 gün ve 2016/18864 esas ve 2018/16714 karar sayılı bozma kararındaki gerekçeye göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görülmediğinden 6352 sayılı Yasa"nın 99/3. maddesiyle 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesine eklenen 3. fıkra hükmüne göre dosyanın Ceza Genel Kurulu"na GÖNDERİLMESİNE, 01/04/2019 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Ceza Genel Kurulu"nun 14/10/2008 gün ve 170-220 sayılı kararında da belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayda, sanığın söylediği "... adlı ..., ...in kılıçla yaptığını yönetmelikle yapıyor" sözlerinin bir bütün halinde mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici nitelikte olduğu, hakaret suçunun oluştuğu kanaatinde olduğumuzdan itirazın kabülune karar verilmesi düşüncesi ile sayın çoğunluğun görüşüne muhalifiz.