Hukuk Genel Kurulu 2018/852 E. , 2018/1440 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 30.12.2011 tarihli ve 2001/666 E. 2011/716 K. sayılı karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 27.12.2012 tarihli ve 2012/4355 E. 2012/24855 K. sayılı kararı ile;
"…1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyizin kapsamı ve temyiz nedenlerine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 05.03.2000 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 17,20 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece istemle bağlı olarak maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne, kusur raporu ve sürekli iş göremezlik oranına yapılan itirazlar nedeniyle yargılamanın sürüncemede kaldığı ve hakkaniyet ilkeleri gereğince manevi tazminat isteminin kısmen reddi nedeniyle davacı tarafın yargılama gideri ve avukatlık ücretinden sorumlu olmadığına karar verilmişse de manevi tazminatın takdirinde yanılgıya düşüldüğü, manevi tazminatın fazla takdir edildiği gibi davanın kısmen reddi nedeniyle yargılama gideri ve avukatlık ücreti tayininde yanılgıya düşüldüğü anlaşılmaktadır.
Davacının iş kazası sonucu % 17,20 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığının kabul edildiği olayda davacının % 40 davalı işverenin ise % 60 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Gerek mülga B.K"nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır.Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hüküm altına alınan 15.000,00-TL manevi tazminatın fazla olduğu açıkça belli olmaktadır.
Davanın Kısmen reddi nedeniyle davalı yararına vekalet ücretine karar verilmemesine ve yargılama giderlerinin bir bölümünden davacının sorumlu tutulmamasına yönelik temyize gelince: Yerel mahkeme davacıda belirlenen sürekli iş göremezlik oranına ve dava konusu olay nedeniyle tarafların kusur durumlarına ilişkin olarak düzenlenen raporlara davalı tarafça yapılan itirazlar yargılamanın sürüncemede bırakılması olarak nitelendirilmiş ise de varılan bu sonuç hatalı olmuştur. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı HUMK’nun 417-418 ve HMK’nun 326 ve 327. Maddeleridir. HUMK 417 ve HMK 326. Maddelerinde, davada tarafların kısmen haklı çıkmaları durumunda yargılama giderlerinin tarafların haklılıkları oranında bölüştürüleceği düzenlenmiştir. Her ne kadar HUMK 418 ve HMK 327. Maddelerinde gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebep olan tarafın lehine karar verilse bile yargılama giderinden sorumlu tutulacağı düzenlenmiş ise de, anılan düzenleme davanın bilerek ve isteyerek, diğer bir deyişle dürüstlük kuralına aykırı biçimde uzatılması ve masraf yapılması hali içindir. Somut olayda davalı tarafın yaptığı itirazlar mahkemece ciddi bulunarak araştırılması yoluna gidilmiş olup, savunma hakkı kapsamındaki bu itirazların mahkemeyi yanıltma amaçlı kötü niyetli davranış olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Hal böyle olunca da HMK’nun 326. Maddesi gereğince manevi tazminat isteminin kısmen reddi nedeniyle yargılama giderlerinden bir bölümünün davacı üzerinde bırakılması ve davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesi gerekirken, Hakim tarafından da araştırmaya değer bulunan savunma hakkı kapsamındaki davalı taraf itirazların dürüstlük kuralına aykırı davranış olarak kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, manevi tazminatın takdiri ile davanın kısmen reddi nedeniyle yargılama gideri ve avukatlık ücreti tayininde yanılgıya düşülerek ve özellikle manevi tazminatın fazla takdiri suretiyle yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin 05.03.2000 tarihinde caraskal ile indirilen yükü tuttuğu sırada caraskalın çok eski olması ve değiştirilmemesi nedeniyle kaçırması ve salması sonucunda elinden yaralandığını, kaza nedeniyle sağ el 2., 3. ve 4. parmaklarının kesildiğini, meydana gelen iş kazasında davalı işverenin %100 kusurlu olduğunu, davacının üç parmağını kaybetmesi nedeniyle maddi yönden kayba uğradığını, derin manevi acılar içine düştüğünü ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 500 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Alke İnşaat San. ve Tic. A.Ş. vekili davacının müvekkiline ait İZSU Konak Gümrük Pompa İstasyonu şantiyesinde montaj ustası olarak çalıştığını, kaza tarihinde caraskalla yük kaldırılırken davacının yükü alt kısmından tuttuğunu, zincirin boşalması üzerine dalgıç motorunun davacının parmaklarının üzerine düştüğünü, davacının yaşı ve tecrübesi itibariyle pompanın emniyetli yerlerinden tutması gerekirken alt kısmından tutması sonucu kazanın meydana geldiğini, müvekkilinin iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili tüm önlemleri aldığını, bu nedenle kazanın meydana gelmesinde davacının tam kusurlu olduğunu, öte yandan davacının manevi tazminat talebinin yasal işlevini aştığını, fahiş olduğunu belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece tarafların kusur durumu, iş kazasının oluş biçimi ve davacının yaşadığı elem ve ızdırap gözetilerek 15.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı Alke İnşaat San. ve Tic. A.Ş. vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamında kullanılan fazla ölçütünün neye göre fazla olduğu ve indirimin hangi ölçüye göre yapılacağı konusunda veri bulunmadığı, manevi tazminat tutarları yönünden belirtilen ve tazminat gereğini doğuran hukuka aykırı eylemin gerçekleşmesini sağlanan kazanç nedeniyle özendirici hâle getiren bir tutar olup olmadığı, özendirici olmayan tutarın bir tarifesinin bulunup bulunmadığı; bozulan manevi dengenin yerine getirilmesinde parasal değerler yönünden ne tür bir hukuka uygunluk denetimi gerçekleştirildiği ortaya konulmadığı, yerel mahkeme tarafından yapılan olaya uygunluk denetimi sonucu da somut verilerle belirtilmediğinden bozma ilamı kapsamında yapılacak işlem ve hükmedilebilecek tutar yönünden bir sonuca varılması olanağı bulunamadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı, davalı Alke İnşaat San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından iş kazası nedeniyle davacı adına takdir edilen 15.000,00 TL manevi tazminat miktarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Manevi tazminat isteminin temelinde, davalının haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; zarar, kusur, fiil ile zarar arasında illiyet bağı ve fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir.
Öte yandan, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak taktirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, taktir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda taktir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Yine Borçlar Kanunu’nun 47. (TBK 56) maddesine göre; hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O hâlde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Taktir edilecek miktar, mevcut durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkân nispetinde iadesini amaçladığından hâkim, Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre taktir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.
Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 gün 2003/21-368-355; 23.06.2004 gün 2004/13-291-370 ve 19.06.2013 gün 2013/21-20-868 sayılı kararları).
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, 05.03.2000 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle sigortalı ...’ın % 17,2 oranında iş göremezliğe yol açacak şekilde yaralandığı, olayın meydana gelmesinde sigortalının % 40 oranında kusurlu bulunduğu anlaşıldığından tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki tutanak ve kanıtlar, direnme kararında açıklanan nedenler, tarafların kusur durumu ve davacının uğradığı zarar ile olayın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü dikkate alındığında yerel mahkemece davacı adına hükmedilen 15.000,00 TL manevi tazminat miktarı yerindedir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, somut olay itibariyle manevi tazminat miktarının fazla olduğu, bu yönüyle direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Buna göre yukarıda belirtilen ilkeler ve maddi olgular dikkate alınarak taktir edilen manevi tazminat miktarına ilişkin yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ: Davalı Alke İnşaat San. ve Tic. A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (784,25 TL) harcın temyiz eden davalıdan alınmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16.10.2018 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.