Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/6-1548
Karar No: 2013/346

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/6-1548 Esas 2013/346 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/6-1548 E.  ,  2013/346 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname : 2011/207716
    Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : BAKIRKÖY 14. Ağır Ceza
    Günü : 02.02.2011
    Sayısı : 182-23

    Yağma suçundan sanık S. Ö...in 5237 sayılı TCK"nun 149/1-a-d, 62, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca on yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 02.02.2011 gün ve 182-23 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 08.03.2012 gün ve 15633-4035 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 18.05.2012 gün ve 207716 sayı ile;
    "Ceza hukukunda tipiklik esastır. Gerçekleşen fiilin ceza maddesindeki tarife birebir uyması gerekir. Mevcut düzenlemelerle, olayın sabit olan oluş şekline bakıldığında; sanığın hırsızlık fiilini gerçekleştirmek için icra hareketlerine başladığı, bilezikleri bakmak amacıyla kuyumcudan isteyen sanığın aniden tezgahın üzerindeki bilezikleri alarak kaçmaya başladığı, kaçarken yakalanmasını engellemek amacıyla engel olmak isteyen müşteki ve görevini yapan güvenlik görevlisini tehdit ettiği görülmektedir. Hırsızlık olarak başlayan fiile zor kullanma unsuru daha sonra ve yakalanmamak amacıyla girmiştir. Zor kullanılmak suretiyle malın alınması veya alınmasına zor kullanarak karşı konulması söz konusu değildir. Fiil hırsızlığa teşebbüs ve tehdit olarak kabul edilmelidir" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılması ve yerel mahkeme hükmünün bozulması isteminde bulunmuştur.
    CMK"nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 19.11.2012 gün ve 16937-22033 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında yağma suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Sanığın yağma suçundan mahkumiyetine karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin yağma suçunu mu, yoksa tehdit ve hırsızlığa teşebbüs suçlarını mı oluşturacağının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya içeriğinden;
    17.04.2010 tarihli olay yakalama tutanağının; "polis memurunun kuyumcudan cam kırılma sesi duyduğu, üzerinde siyah mont, altında mavi renkli kot pantolon bulunan şahsın kuyumcudan çıktığı, elinde birkaç adet altın bilezik bulunduğu, hızla sağdaki sokağa koştuğu sırada yere düştüğü, tekrar kalkıp koşmaya devam ettiği, arkasından aynı dükkandan çıkan şahsın yardım istemesi üzerine şahısla polis memuru arasında kovalamaca başladığı, şahsın bir adet bilekliği düşürdüğü, polisin bilekliği yerden aldığı, "dur polis" ihtarında bulunmasına rağmen şahsın kaçtığı, belinden silah çıkarması üzerine polis memurunun aralıklarla havaya üç kez uyarı ateşi açtığı, şahsın uyarılara uymadığı, görevli ekiplerin güvenlik önlemi alıp şüphelinin başka bir yere kaçmasının önlendiği ve müdahalede bulunularak yakalandığı" şeklinde düzenlendiği,
    Ekspertiz raporunda; sanıkta yakalanan tabancanın ateş etmesine mani mekanik bir arızası bulunmadığı, laboratuarda mevcut fişeklerle yapılan deneme atışlarında, çap ve tipine uygun fişekleri patlattığı, bu nedenle yasak niteliği haiz silahlardan olduğunun belirtildiği,
    Mağdur; altın bakmak için önceden iş yerine gelen şahsın olay günü tekrar gelip teşhir reyonunda bulunan birkaç modeli gösterip bakmak istediğini, altınları tabla ile standın üzerinde koyarak gösterdiğini, şahsın dış cam teşhir bölümünde bulunan bir altını görmek istediğini, cama döndüğü sırada şahsın tablada bulunan altınları aldığını fark edince, hemen müdahale etmek isterken, şahsın kaçtığını, yakalamak amacıyla reyondan atladığı sırada camın kırıldığını ve elinden yaralandığını, peşinden koştuğu şahsın, işyerinin yanındaki sokağa girdiğini, sivil giyimli polisin de kendisi ile birlikte şahsın peşinden koştuğunu ve "dur polis" diye bağırdığını, şahsın yere düştüğünü, polisle birlikte şahsı yakalamak için hamle yaptıklarında, şahsın elindeki tabancayı kendisine doğrultup, ateş etmeden, kaçmaya devam ettiğini, polis memurunun "dur polis" diye bağırarak havaya üç kez ateş açtığını, kaçan şahsın altınların bir kısmını sağa sola attığını, polis memuru ile birlikte kovalamaya devam ettiklerini, bir süre sonra yorulduğunu ve işyerine döndüğünü, çevrede bulunanların, şahsın çalmış olduğu dört adet bileziği bularak getirdiklerini, kısa süre sonra polislerin şahsı yakaladıklarını, şahsı kovalayan polisin de işyerinden çalınan altın künyeyi yerde bulduğunu belirterek teslim ettiğini, çalınan altınlarını aldığını, şikâyetçi olmadığını beyan ettiği,
    Tanık N.B..; polis memuru olarak görev yaptığını, olay günü kuyumcudan cam kırılma sesi duyduğunu, elinde altın bulunan bir şahsın çıktığını ve koşmaya başladığını, sokağa girdiği sırada düştüğünü, "dur polis" diye bağırdığını ancak şahsın kaçtığını, belinden siyah renkli bir silah çektiğini, arkasını dönerek; "gelmeyin" diye bağırdığını, bunun üzerine havaya üç kez uyarı ateşi açtığını, kuyumcunun kendisi ile birlikte olduğunu, şahsın kaçarken ara sıra kendilerine tabanca doğrulttuğunu, bir süre sonra durup kuyumcuyu hedef aldığını, bunun üzerine silahını şahsa yönelttiğini, şahsın "gelmeyin" diyerek altınların bir kısmını attığını, elinde yalnızca künye kaldığını, yirmi otuz metre sonra künyeyi de attığını, başka bir sokağa girdiği sırada polislerin yolu kestiklerini ve "dur" ihtarında bulunarak şahsı yakaladıklarını belirttiği,
    Sanık; kumaş astarı alım satımı yaptığını, bir süredir işlerinin kötüye gittiğinden borcunu ödeyemediğini, dükkanına icra geldiğini, evinin haczedileceğini öğrendiğini, çaresiz kaldığı için altın bakma bahanesi ile kuyumcudan bir miktar altın alıp kaçabileceğini ve borç yönünden az da olsa rahatlayacağını düşündüğünü, kuyumculara gidip alma bahanesiyle altın baktığını, olay sabahı başka çaresi kalmadığını düşünerek babasından kalan şarjörü bozuk tabanca ile birlikte bir gün önce de altın bakmak için gittiği kuyumcuya girerek bilezik almak istediğini söylediğini, kuyumcunun da bilezikleri tezgâhın üzerine çıkardığını, dalgınlığından faydalanarak bilezikleri alıp kaçtığını, daha sonra kuyumcu ve çevrede bulunan iki üç kişinin kendisini kovaladığını, bunun üzerine bilezikleri attığını, üç yüz metre kadar kaçtıktan sonra arkadan gelen şahıslara baktığında birisinin elinde tabanca gördüğünü, bunun üzerine silahını çıkarıp kendilerine doğrulttuğunu ve altınları bıraktım gelmeyin dediğini, ardından kaçmaya devam ettiğini, iki yüz metre sonra polislerin kendisini yakaladığını, silahı peşini bırakmaları için gösterdiğini, pişman olduğunu savunduğu,
    Anlaşılmaktadır.
    TCK"nun 148. maddesinde yağma suçu; "bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" şeklinde hüküm altına alınmıştır.
    Madde gerekçesinde; "Hırsızlık suçundan farklı olarak yağma suçunun oluşabilmesi için mağdurun rızasının cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir. Yağma suçunun tamamlanabilmesi için kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya alınmasına karşı koyamamalıdır. Malın teslim edilmesi veya alınması, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesini, mağdurun bu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesini ifade eder. Mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür. Örneğin evin içindeki eşyayı alıp kapıdan çıkarken mal sahibi ile karşılaşan hırsız, ona karşı cebir veya tehdit kullanacak olursa, yağma suçu oluşur. Mal alındıktan yani hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra, bunu geri almak isteyen kişiye karşı cebir veya tehdide başvurulması hâlinde, yağma suçundan söz edilemez. Hırsızlık suçuna konu malın geri alınmasını önlemek amacına yönelik olarak kullanılan cebir veya tehdit ayrı suçların oluşmasına neden olur. Bu durumda gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekir" açıklamasına yer verilmiştir.
    149. maddede de yağma suçunun; "silâhla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle, birden fazla kişi tarafından birlikte, yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, gece vakti, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla" işlenmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
    Yağma suçunun oluşabilmesi için, suça konu malın, elinde bulunduran kişiden cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle alınması veya mağdurun malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur kılınması gerekir. Cebir ya da tehdit, bir kişiyi malını teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur kılmak amacıyla yapılmalıdır. Cebir ya da tehdidin belirtilen amaçla ve bu şekilde gerçekleştirilmesi, yağmayı mal varlığına karşı işlenen diğer suçlardan ayırmaktadır.
    Öğreti ve yargısal kararlarda benimsendiği üzere; malın taşınabilir olması, sahibinin rızasının bulunmaması, malın alınması ve faydalanma kastının varlığı gibi hususlar yönünden hırsızlık suçuna benzeyen yağma suçu, failin malı almak veya zilyedinin malın alınmasına rıza göstermesini sağlamak bakımından cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi nedeniyle hırsızlık suçundan ayrılmaktadır.
    Failin mağdura yönelttiği cebir veya tehdidi, kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya zorlamak amacıyla gerçekleştirmiş olması gerekir. Cebir veya tehdit ile malın alınması veya verilmesi arasında nedensellik bağı bulunmalıdır.
    Yağma suçunun oluşabilmesi için, baştan beri yağma amacıyla hareket eden failin, eylemin başında veya ortasında cebir veya tehdit kullanmasının bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan cebir veya tehdidi kullanmasıdır. Ancak bazı durumlarda fail, hırsızlık amacıyla harekete geçmesine karşın sonraki bir aşamada cebir veya tehdit kullanmaktadır. Bu durumda eylemin hangi suçu oluşturacağı hususunda tereddüt yaşanmaktadır.
    Yağma suçu, bir kişinin malını cebir veya tehdit kullanarak almak suretiyle işlenmiş sayılacağından, unsurları itibarıyla hem zilyetliğe, hem de kişi hürriyetine yönelik bir suçtur. Ancak kişi hürriyetine yönelen saldırı, mal aleyhine işlenen suçun gerçekleşmesi bakımından bir araç niteliğinde bulunduğundan, bu suç sonuç itibariyle "mal aleyhine" işlenen bir suçtur.
    Yağma gibi mal aleyhine işlenen suçlardan olan hırsızlıkta ise; taşınır mal, sahibinin rıza ve hatta çoğu zaman haberi olmaksızın bulunduğu yerden alındığı halde, yağmada fail, mağdura karşı cebir veya tehdit kullanarak malı bulunduğu yerden almaktadır. Bu nedenle hırsızlık suçunda korunan hukuki yarar zilyetlik hakları iken, yağmada zilyetlik haklarının yanında, aynı zamanda kişi özgürlüğü de korunmaktadır. Hırsızlık için malın alınmasından ve mağdurun bu eşya üzerindeki hâkimiyetinin sona ermesinden sonra gerçekleşen cebir ya da tehdit, hırsızlık suçunun yanında kasten yaralama veya tehdit suçunu da oluşturacaktır.
    765 sayılı TCK"nun 495. maddesinin ikinci fıkrasında; "bir malın yağması esnasında veya akabinde fiili icra veya itmam etmek veya malı kaçırmak yahut kendisini veya şerikini cezadan kurtarmak için mal sahibine veya vaka mahalline gelen başkasına karşı cebir ve şiddet veya tehdit icra eden kimse hakkında da aynı cezaya hükmolunur" biçiminde hüküm altına alınan "yağmaya dönüşen hırsızlık" suçuna; "mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür. Mal alındıktan yani hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra bunu geri almak isteyen kişiye karşı cebir veya tehdide başvurulması halinde artık yağma suçundan söz edilemez. Hırsızlık suçuna konu malın geri alınmasını önlemek amacına yönelik olarak kullanılan cebir veya tehdit ayrı suçların oluşmasına neden olur. Bu durumda gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekir" gerekçesiyle 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Kanunda yer verilmemiştir. Bunun sonucu olarak, mağdurun hırsızlığa konu mal üzerindeki zilyetliği sona erene kadar kullanılan cebir ya da tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürürken, hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra kullanılan cebir veya tehdit, eylemi yağmaya dönüştürmeyecek, hırsızlık ve kasten yaralama veya tehdit gibi iki ayrı suçun oluşmasına neden olacaktır.
    Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
    Sanığın, suça konu altınları aldığı anda bu durumu fark eden mağdur peşinden koşmuş, bu sırada olay yerinde bulunan polis memuru tanık da sanığı takip etmiştir. Sanık yakalanmasını ve altınların geri alınmasını önlemek amacıyla kendisini kesintisiz bir şekilde takip eden mağdur ile tanığa silah doğrultmuş ve takip etmemeleri hususunda tehdit etmiştir. Dolayısıyla sanığın mağdurun işyerinden aldığı altınlarla kaçarken, kendisini yakalamaya ve altınları geri almaya çalışan mağdur ile tanığa silah doğrultması fiili, bir bütün olarak yağma suçunu oluşturmaktadır.
    Öte yandan neticesi harekete bitişik bir suç olan yağmanın oluşabilmesi için cebir ya da tehdidin, malın alınmasını veya teslimini sağlamaya yönelmiş bulunması veya alınması ya da teslimini sağlama sırasında gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Yağma suçu; mağdurun zilyetliğine son vermek ve onu mal üzerindeki zilyetlikten doğan haklarını kullanamaz hale getirmekle oluşacağından, mal alındığında tamamlanmış olur.
    148. madde gerekçesinde de; "malın teslim edilmesi veya alınması, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesini, mağdurun bu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesini ifade eder. Mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür" denilmektedir. Buna göre yağma suçunun tamamlanabilmesi için mağdurun suça konu mal üzerindeki zilyetliğine son verilmesi gereklidir. Olayımızda sanığın, kuyumcu dükkanından aldığı altınları üzerinde bulundurduğu sırada silahını kendisini takip eden mağdur ve tanığa doğrulttuğunun, dolayısıyla yağmanın; "malın alınması" unsurunun gerçekleştiğinin anlaşılması karşısında, suçun teşebbüs aşamasında kaldığından söz etmek de mümkün değildir.
    Bu itibarla, sanığın eylemini yağma olarak vasıflandıran ve bu yönde uygulama yapan yerel mahkeme hükmü ile bu hükmü onayan Özel Daire kararı isabetli olup, itirazın reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi S. B..; "Olay tarihinde şikayetçiye ait kuyumcu dükkanına gelen sanığın, bileziklere baktığı, tezgahta bulunan altınları alarak kaçmaya başladığı, cam kırılma sesini duyan ve olay yerinden geçmekte olan polis memurunun sanığı kovalamaya başladığı, şikayetçinin de kovalamaya katıldığı, polis memurunun dur ikazında bulunup havaya ateş ettiği, durmayan sanığın "üzerime gelmeyin" diyerek silah gösterdiği elinde kalan altınları atarak kaçtığı ve polis memurunun kovalamaya devam ettiği, gelen polis ekibinin sanığı yakaladığı olayda uyuşmazlık suç vasfının tayinine ilişkindir.
    765 sayılı TCK"nun 495/2. maddesinde yer alan yağma fiilinin akabinde mal kaçırmak veya cezadan kurtulmak amacıyla olay yerinde bulunanlara cebir, şiddet veya tehdit icra edenlerin yağma suçuyla cezalandırılacağına ilişkin dolaylı yağma suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa alınmamıştır. Bu nedenle hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra cebir veya tehdit halinde hırsızlık ve tehdit suçu oluşacaktır. Bu nedenle somut olayda öncelikle hırsızlık suçunun tamamlanıp tamamlanmadığı, tamamlanmış ise tehditin hırsızlık suçunun tamamlanmasından önce mi, sonra mı işlendiği, yağma suçunun kabulü halinde bu suçun tamamlanıp tamamlanmadığı belirlenmelidir.
    TCK"nun 141. maddesinin gerekçesinde taşınır malın alınmasıyla hırsızlık suçunun oluşacağı belirtilmiştir. Failin yarar sağlamak amacıyla hareketi yeterli olup, fiilin çıkar sağlaması şart değildir. Almak fiilinden maksat, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hale gelmesidir. Bu tasarruf olanağı ortadan kaldırılınca suçta tamamlanır. Suçun tamamlanması için failin suç konusu taşınır eşyayı egemenliği altına alması zorunlu değildir.
    Öte yandan yağma suçu, kullanılan cebir veya tehditin etkisiyle mağdurun malı teslim etmesi veya alınmasına karşı koymaması halinde oluşur. Cebir-tehdit sonucu mal faile teslim edilmeli veya alınmalıdır. Mağdurun zilyetliğine zorla son verilmelidir. Eşya, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit hırsızlığı yağmaya dönüştürür. Taşınır mal alındıktan yani hırsızlık tamamlandıktan sonra eşyayı geri almak isteyene karşı cebir veya tehdit gösterilmesi halinde yağma suçu oluşmayıp hırsızlık ve cebir/tehdit suçu oluşacaktır.
    Somut olayda altınların alınıp dükkandan çıkarılmasıyla şikayetçinin zilyetlikten doğan tasarruf hakkını kullanması olanaksız hale geldiğinden hırsızlık suçu tamamlanmıştır. Eşyanın geri alınması için sanığın kovalanması ve bu esnada silah gösterilmesi ayrıca tehdit suçunu oluşturacaktır.
    Sayın çoğunluk, yağma suçunun oluştuğunu ve tamamlanmış bulunduğunu kabul etmiştir. Ancak yağma suçunun ne zaman tamamlandığı, suçun teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığı genel kuruldaki görüşmeler sırasında açıklığa kavuşturulmamıştır. Olayı bir film şeridi gibi aşağıdaki tabloda canlandırıp izlediğimizde;
    Sanık, dükkandan aldığı bileziklerle kaçmaya başlamış, sokakta bulunan polis memuru ve dükkandan çıkan şikayetçi, kısa süre sonra sanığı kovalamışlar, sanık kaçarken silahını gösterip tehdit ederek kaçmış, 200 metre sonra yakalanmıştır. TCK"nun 141 ve 148. madde gerekçeleri ve hırsızlık suçunun alma unsuru birlikte değerlendirildiğinde dükkandan çıktığında hırsızlık suçu oluşmuştur. Ancak "alma" unsurunun hakimiyet altında alma şeklinde kabulü halinde, devamlı takip nedeniyle hakimiyet altına alma gerçekleşmediğinden hırsızlık suçu tamamlanmamıştır ve hırsızlığa teşebbüs ile silahlı tehdit suçu oluşmuştur, yağma suçu gerçekleşmemiştir.
    Genel Kuruldaki görüşmelerde sayın çoğunluk tarafından yağma suçunun ne zaman tamamlandığı açıklanmadığı ve yağmanın tamamlandığı kabul edildiğinden silahla tehditden sonra suçun tamamlandığının kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, tehdit sırası ve sonrasında takip devam ettiğine ve sanık yakalandığına göre yağma suçu neden tehdit öncesi tamamlanmamış da tehdit sonrası tamamlanmıştır? Tehdit ederek kaçtığı için mi tamamlanmıştır? Yakalandığı için mi tamamlanmıştır? Dükkandan çıktığında ve silah gösterdiğinde almanın henüz gerçekleşmediği, dolayısıyla hırsızlık suçunun tamamlanmadığı çoğunluk tarafından kabul edildiğine göre tehdit fiilinden sonra da eylem aynı şekilde devam ettiği, devamlı takip olduğundan yağma suçu da tamamlanmamıştır. Bu nedenle hırsızlık suçunun tamamlanmadığı, hırsızlık ve tehdit suçlarının oluşmadığının kabulünde ise yağma suçunun da tamamlanmayıp teşebbüs aşamasında kaldığının kabulü zorunlu olduğundan çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir" düşüncesiyle,
    Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Genel Kurul Üyesi de; benzer düşüncelerle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.07.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

     

     

     

     

     

     

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi