
Esas No: 2019/5853
Karar No: 2020/1993
Karar Tarihi: 22.06.2020
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2019/5853 Esas 2020/1993 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı dava dilekçesi ile birlikte, davalının anataşınmaza ait aidatlarını ödemediğini ve sürekli olarak engel çıkardığını, davalının 2010, 2011, 2012 ve 2013 yılı Eylül ayı dahil olmak üzere 120,00.-TL"lik aidatlarını ödemediği için gecikme tazminatı ile birlikte 11.928,00.-TL ödemesi için Tekirdağ 2. İcra Müdürlüğünün 2013/7963 Esas sayılı dosyasından icra takibinde bulunduklarını, ancak haksız itiraz ile takibi durdurduğunu, bu nedenlerle 2010, 2011, 2012 ve 2013 yılı Eylül ayı dahil gecikme tazminatı ile birlikte 11.928,00.-TL aidat giderinin faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 27/02/2018 gün ve 2017/1145 E. - 2018/1516 K. sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ait kat malikleri kurul kararlarının içinde bulunduğu karar defteri celbedilip incelenerek bu toplantıların kanunun öngördüğü şekillerde yapılıp yapılmadığı, davalının toplantılarda hazır bulunup bulunmadığı, aidatların belirlendiği toplantıda alınan kararların davalıya tebliğ edilip edilmediği, tebliğ edilmişse tebliğ tarihinden itibaren gecikme faizinin hesaplanması aksi takdirde ödeme emrinin tebliğinden itibaren faizden hükümlü olacağının dikkate alınması, davalının sorumlu olacağı aidat miktarının belirtilen genel kurul evrakları ve işletme projesi incelendikten sonra hesaplanması gerektiği, bu hususta taraflardan tüm defter, genel kurul tutanakları ve belgeler toplanıp birlikte incelenerek bilirkişiden hüküm kurmaya elverişli rapor alınması gerekirken eksik inceleme ve yetersiz araştırmaya dayanan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi doğru görülmemiştir.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama sonucu davanın kısmen kabulü ile; 5.500,00.-TL asıl alacağın davalıdan alınarak davacı siteye verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 24/06/2019 gün ve 2019/2332 E. - 2019/4336 K. sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “6100 sayılı HMK"nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK"nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe
ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine, HMK"nın 298/2. maddesi gereğince de, gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün birbirine uyumlu olması gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2009/19-109 E. - 2009/123 K. sayılı kararında değinildiği üzere, 10.04.1992 gün ve 1991-7 Esas - 1992-4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki, içtihadı birleştirme kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Somut olayda, 26/12/2018 tarihli kısa kararın verildiği duruşma tutanağında, "HMK"nın 345. maddesi uyarınca iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen tefhim oldu", gerekçeli kararda ise “...Yargıtayda 8 gün içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi” denilmek sureti ile verilen hükmün tabii olduğu kanun yolu ve süresi açısından fark yaratılmak sureti ile çelişki oluşturulduğu anlaşılmakla, şimdilik diğer yönleri incelenmeksizin hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama sonucu davanın kısmen kabulü ile; 5.500,00TL asıl alacağın davalıdan alınarak davacı siteye verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ortak gider alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 22/06/2020 gününde oy birliği ile karar verildi.