213 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık H.S.."in aynı kanunun 359/a-2 maddesi uyarınca 1 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Malatya 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.09.2006 gün ve 142-435 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 06.03.2009 gün ve 2925-2048 sayı ile;
“5237 sayılı TCK.nun 7/2. maddesi gözetilerek; 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 276. maddesiyle değişik 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359/a-2. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun takdir ve değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 23.06.2009 gün ve 350-402 sayı ile;
“...Sanığa uygulanan 213 sayılı Yasanın 359/a-2. maddesinin 5728 sayılı Yasanın 276. maddesi gereğince değiştiği ancak sanığın lehine bir düzenleme olmadığı halde Yargıtay Ceza Dairesi tarafından hükmün bozulduğu göz önüne alındığında mahkememizce önceki kararda direnilmesine karar verilmesi gerekmiştir" gerekçesiyle direnerek, ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “onama" istekli 31.05.2012 gün ve 11141 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren kanun nedeniyle yerel mahkeme hükmünün lehe kanun değerlendirmesi yapılması amacıyla bozulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve dava zamanaşımı yönünden lehe hükümler içeren 765 sayılı TCK"nun 102. maddesinde, kanunlarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin dördüncü fıkrasında da beş seneden fazla olmamak üzere hapis ya da para cezalarını gerektiren suçlarda bu sürenin beş sene olacağı hüküm altına alınmıştır. Kesen bir nedenin bulunması halinde kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak olan zamanaşımı, ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 16.04.2013 gün ve 1559-147 sayılı kararı başta olmak üzere pek çok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığa yüklenen ve 213 sayılı Kanunun 359/a-2 maddesinde düzenlenmiş olan defter ve belgeleri ibraz etmemek suçuna 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülmüş olup, suç 765 sayılı TCK"nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 5 yıllık asli, 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımına tabi bulunmaktadır.
Suç niteliği yönünden aleyhe temyizin olmadığı, daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve suç tarihi 29.12.2004 olan olayda, 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımı yerel mahkeme direnme hükmünün verildiği 23.06.2009 tarihinden sonra, inceleme tarihinden önce 29.06.2012 günü dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Malatya 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.06.2009 gün ve 350-402 sayılı direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.07.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.