![Abaküs Yazılım](/6.png)
Esas No: 2020/3383
Karar No: 2021/1150
Karar Tarihi: 03.06.2021
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2020/3383 Esas 2021/1150 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/3383
Karar No : 2021/1150
TEMYİZ EDENLER : I-(DAVALILAR) :
1- …
2- … Bakanlığı
VEKİLİ: Hukuk Müşaviri …
II-(DAVALILAR YANINDA MÜDAHİL) … Bankası A.Ş.
VEKİLLERİ: Av. …
Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) … Ziraat ve Hayvancılık Sanayi ve Tic. Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 21/04/2020 (Kararda sehven 05/02/2019 yazıldığı anlaşılmıştır.) tarih ve E:2019/10181, K:2020/1264 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 22/02/2012 tarih ve 28212 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2012/2781 sayılı ... Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerince Tarımsal Üretime Dair Düşük Faizli Yatırım ve İşletme Kredisi Kullandırılmasına İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı'nın 1. maddesinin 10. fıkrasının ikinci cümlesi ve devamının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 21/04/2020 tarih ve E:2019/10181, K:2020/1264 sayılı kararıyla;
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 01/03/2018 tarih ve E:2015/2126, K:2018/729 sayılı kararı ile, Bakanlar Kurulu Kararı'nın 1. maddesinin 10. fıkrasının 2. cümlesi yönünden davanın reddine ilişkin kısmının açıklamalı olarak onanması; anılan Bakanlar Kurulu Kararı'nın 1. maddesinin 10. fıkrasının 3 ve 4. cümlesi yönünden davanın reddine ilişkin kısmının ise bozulması üzerine, bozma kararına uyularak,
Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin Niğde İli, Bor İlçesi'nde yürüttüğü tarımsal faaliyete ilişkin olarak, 2011/1240 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca, % 100 faiz indirimli tarımsal kredi talebinde bulunduğu, bu başvuru üzerine … Bankası Bor Şubesi ile davacı şirket arasında 13/10/2011 tarih ve 387 sayılı genel tarımsal kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 2. maddesinde davacı şirket ile bankanın 7.500.000-TL limitli bir kredi açılması konusunda anlaştıkları hususunun yer aldığı, sözleşme ekinde yer alan ödeme planında kredi vadesinin ilk 2 yılı ödemesiz olmak üzere 7 yıl olarak gösterildiği, buna karşılık kredinin 2011/1240 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında tahsis edilen %100 faiz indirimi uygulanacak bir kredi olmasından hareketle ödenecek faize ilişkin herhangi bir bilgiye yer verilmediği, davacı şirketin kendisine tahsis edilen 7.500.000-TL'lik kredinin 628.000-TL'lik kısmını 04/11/2011 ve 09/12/2011 tarihlerinde; kalan 6.872.000-TL'lik kısmını ise 30/05/2012, 01/06/2012, 13/06/2012 ve 21/06/2012 tarihlerinde dilimler halinde kullandığı, … Bankası Bor Şubesi'nin davacı şirkete gönderdiği 31/10/2012 tarihli yazıda, kredinin kalan kısmının 2012 yılında kullanılmış olması nedeniyle 2012/2781 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında olduğundan bahisle 772.000-TL'lik kısmı için %50'lik faiz indiriminin uygulanarak 19.300-TL; kalan 6.100.000-TL'lik kısmının ise, davacı şirketin aynı yerde yatırım yapan ve her biri için ayrı ayrı 7.500.000-TL kredi tahsis edilip kullandırılan 5 firma ile aynı risk grubunda yer aldığı gerekçesiyle bu şirketlerin tek bir şirket sayılmaları sonucu, firmalara kullandırılan toplam kredinin 2011/1240 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan kararda belirtilen 7.500.000-TL'lik kredi üst limitini aşan tutar için (6.100.000-TL) %14'lük faiz oranı uygulanarak 278.100-TL faiz hesaplandığının davacı şirkete bildirildiğinin anlaşıldığı,
"Aynı risk grubunda olduğu halde, 2011/1240 sayılı Karar kapsamında ayrı ayrı kredi tahsis edilmiş işletmelerin, risk grubu toplamı için bu Kararda belirtilen kredi üst limitleri aşılmamak kaydıyla, mevcut kredileri 2011/1240 sayılı Kararda belirtilen indirim oranlarından yararlanmaya devam eder. Yeni kullanacakları kredilere ise bu Kararda yer alan kademeli indirim oranları uygulanır." hükmüne yer verilen dava konusu düzenleme incelenirken, hukuk güvenliği ve öngörülebilir olma ilkeleri, yatırıma hangi neden ve finansman koşuluna bağlı olarak başlanıldığı, kredinin hangi şartlarda kullanıldığı/kullandırıldığı, önceki yıllarda alınmış Bakanlar Kurulu Kararları ve aynı dönemlerdeki banka uygulamalarının üzerinde durulması gerektiği,
Yukarıda belirtilen bu düzenlemeye göre, 2011/1240 sayılı kararın yürürlükte olduğu dönemde kredi tahsis edilip ayrı ayrı kredi kullandırılan işletmeler arasında doğrudan veya dolaylı bir ilişki bulunması halinde bunların aynı risk grubunda değerlendirildiği ve kullandırılan tüm kredilerin tek bir firmaya kullandırılmış kredi gibi kabul edilerek, bu kredilerin toplamı 2012/2781 sayılı kararda belirtilen kredi üst limitini geçmiş olsa bile, sadece kredi üst limitine kadar olan kısmın, 2011/1240 sayılı kararda yer alan indirim oranlarından yararlandırıldığı, 2012 yılında kullanacakları krediler için ise kademeli indirim oranlarının uygulandığı,
Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olan hukuk güvenliğinin, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını ve ilgililerin önceki yasal düzenleme kapsamında edindikleri haklarını korunmasını gerekli kıldığı, bu nedenle yasal düzenlemelerin, kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde yapılması ve olayın niteliğine göre değişmekle birlikte geçmişe etkili olarak ilgililerin edindikleri hakları ortadan kaldıracak hükümleri ihtiva etmemesi gerektiği,
Bu noktada, konuyla ilgili olarak 2011 yılı ve öncesinde alınan Bakanlar Kurulu Kararları ile banka uygulamasına bakıldığında, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 49. maddesine atıfla risk gruplarına yönelik bir düzenleme ve açıklamanın yer almadığı ve … Bankası A.Ş. tarafından da, ilgili kararlarda herhangi bir düzenleme bulunmadığından hareketle yatırım kredisi kullanma koşullarını haiz her bir üreticinin yaptığı kredi başvurusunun ayrı ayrı değerlendirilmek ve teminatları alınmak suretiyle, herbirine kredi üst limiti kadar kredi tahsis edilip kullandırıldığı; davacı şirket tarafından 2011/1240 sayılı karardan ve bu karardaki kredi üst limiti ve faiz indirimlerinden yararlanılacağı öngörüsüyle yatırıma başlanıldığı ve kredi başvurusunda bulunulduğu, bankanın da, herhangi bir kredi sınırlaması ve risk grubu değerlendirmesi yapmaksızın 7.500.000-TL'lik kredi için imzalanan sözleşme ve bu tutara uygun olarak alınan teminata istinaden 2011/1240 sayılı kararda öngörülen şartlarla, kredi üst limiti olan 7.500.000-TL'lik kredi tahsis ederek, 2011 ve 2012 yıllarında kullandırdığının görüldüğü,
Bu durumda, 2011/1240 sayılı karar kapsamında herhangi bir sınırlandırma getirilmek ve risk grubu değerlendirmesine tabi tutulmaksızın ayrı ayrı teminat alınmak koşuluyla kredi tahsis ve kullandırımı yapılan üreticilerin, yatırıma başladıkları tarihte geçerli olan kredi kullandırım koşullarını ve kredilerin tabi olacağı hukuki rejimi tamamen değiştiren ve ilgililerin mevcut olması halinde yatırım öngörülerini ortadan kaldıracak nitelikte olan ve bu haliyle hukuki güvenlik ilkesine aykırılık teşkil eden dava konusu düzenlemede hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle, 2012/2781 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nın 1. maddesinin 10. fıkrasının 3. ve 4. cümlesinin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davalı idareler tarafından, 5570 sayılı Kanun uyarınca tarımsal üretimin desteklenmesi amacıyla faiz destekli kredi kullandırılmasına ilişkin uygulamanın süresini, usul ve esaslarını, denetimini ve uygulamayı yönetecek olan bankayı veya bankaları belirlemeye Bakanlar Kurulunun yetkilendirildiği, bu yetki çerçevesinde çıkarılan Bakanlar Kurulu kararları ile … Bankası ve Tarımsal Kredi Kooperatifleri tarafından 2004 yılından itibaren tarımsal kesime düşük faizli kredi kullandırıldığı, sübvansiyona ilişkin olarak çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararlarının uygulanma süresinin bir yıl ile sınırlı tutulduğu, yatırımcıların daha çok desteklenmesi amacıyla 2012 yılı Kararı'na eklenen hüküm ile geçerlilik ve uygulanabilirlik süresi sona ermiş bir Karar'ın belirli şartların taşınması durumunda uygulanacağının düzenlendiği, dolayısıyla yıllık olarak çıkarılan Bakanlar Kurulu kararlarının geçerlilik süresinin ancak Bakanlar Kurulu kararına eklenecek yeni bir hükümle hukuken bir sonraki yıl da uygulanabileceği, bu kararlardan faydalananların tacir konumunda olduğu ve basiretli bir iş adamı gibi hareket etmeleri gerektiği, davacının da 2004 yılından 2012 yılına kadar aynı minvalde çıkarılan kararların nasıl uygulandığını bilmesi, sözleşme imzalamadan önce banka ile tüm şartlarda anlaşması, Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına yönelik olarak herhangi bir tereddüdünün hasıl olması halinde ise Bakanlıktan açıklama talep etmesi gerektiği, bu nedenle iyi niyet iddiasında bulunamayacağı, risk grubu tanımının 5411 sayılı Kanun'un 49. maddesinde yer aldığı ve Bakanlar Kurulu kararında yer alıp almadığına bakılmaksızın banka tarafından uyulması zorunlu bir kural olduğu, davacının risk grubuna girip girmediği yahut ilgili mevzuatında yer alan kredi limitinin kendisine uygulanıp uygulanamayacağının ise Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına yönelik başka bir dava konusu olduğu, iptali talep edilen hükümlerin hukuka ve mevzuata uygun olduğu belirtilerek Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idareler yanında müdahil tarafından, usul yönünden, temyize konu kararda iptali talep edilmeyen uygulama işlemi esas alınarak hüküm tesis edildiği, davacının bu davayı açmada menfaatinin bulunmadığı, esas bakımından ise, Bankacılık Kanunu'nun hukuki yardım alınmadan dahi kolayca anlaşılabilecek açıklık ve netlikte olan 49, 52 ve 54. maddeleri ile genel kredi sözleşmesinin düzenlemeleri karşısında, imzadan önce yapılmayan risk grubu değerlendirmesinin sonradan yapılamayacağının söylenemeyeceği, imzadan önce risk grubu değerlendirilmesi yapılmamış olsa dahi kredi kullananlara, risk grubuna dahil değilmiş gibi sağlanan faiz indirimini hesaplama yöntemi ile bu yönteme ilişkin hukuki durumun, onlar için kazanılmış hak olarak kabul edilemeyeceği, anılan hesaplama yöntemi ve hukuki durumun, kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte Kanun'a uygun olarak doğmuş olmaması sebebiyle 3. cümledeki düzenlemenin gerçek anlamda geriye yürümesinin söz konusu olmadığı, tacir sıfatını taşıyan kredi kullananların basiretli davranma yükümlülüğünün gereği olarak belirli ve öngörülebilir olan bu hukuki durumu önceden tahmin edip yatırım planlarını ona göre yapmak zorunda olduğu, bunu yapmayan işletmecilerin anılan düzenleme ile yatırım öngörülerinin kaldırıldığını ileri süremeyecekleri, dolayısıyla hukuki güvenlik ilkesine aykırı bir durum olmadığı, Devletin sağladığı sübvansiyon imkanlarından daha fazla yararlanmak için aslında tek olan firmasını muvazaalı olarak altı ayrı firma gibi gösteren, fiilen aynı kampüs içerisinde bulunan ayrı ayrı bağımsız olarak süt hayvancılığı işletmesi olarak çalıştırılması mümkün olmayan entegre nitelikteki tesislerin her bir bölümüne farklı bir isim vererek, Kanun'u dolanmak suretiyle haksız yere fazladan sübvansiyona ulaşmayı hedefleyen davacının kötü niyetli olduğu, söz konusu altı firmanın aynı risk grubunda olduğu ortadayken, anılan firmalar dolayısıyla davacı firma tarafından muvazaalı işlemler yapılmak suretiyle sınırlı olan sübvansiyon olanaklarından yararlanması gereken başkalarının bu imkandan mahrum bırakıldığı, söz konusu kötü niyetin korunması ve bundan menfaat temin edilmesine olanak sağlanmasının yasal olarak mümkün bulunmadığı, bunun kamu zararına da sebebiyet vereceği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, Bakanlar Kurulu Kararının geçerlilik süresi ile Kararın sonuçlarından yararlanma süresinin birbirinden farklı olduğu, basiretli tacir ilkesi ile geleceği görme yeteneği arasında fark bulunduğu, herhangi bir hile veya kanunu dolanmanın söz konusu olmadığı, hukuk güvenliğinin sağlanmasının hukuk devleti ilkesinin yerine getirilmesinin zorunlu koşullarından olduğu, Bakanlar Kurulu kararına dayanılarak sağlanan kredi için tip sözleşme hükümleriyle değerlendirme yapılamayacağı, Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçelerinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin ikinci fıkrasında, Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulmasının;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkün olduğu belirtilmiş; dördüncü fıkrasında, "Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde bu madde ile ısrar hariç 50. madde hükümleri kıyasen uygulanır." hükmüne yer verilmiş; 50. maddesinin dördüncü fıkrasında ise, Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesinin, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu kararı; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 01/03/2018 tarih ve E:2015/2126, K:2018/729 sayılı kararında belirtilen bozma gerekçesi göz önüne alınarak verilmiş bir karar olduğundan, usul ve hukuka uygun bulunmakta ve bozulmasını gerektirecek bir hukuka aykırılık taşımamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı idarelerin ve davalı idareler yanında müdahilin temyiz istemlerinin reddine,
2.Dava konusu Bakanlar Kurulu kararının 1. maddesinin 10. fıkrasının 3. ve 4. cümlesinin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 21/04/2020 tarih ve E:2019/10181, K:2020/1264 sayılı kararının ONANMASINA,
3.Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/06/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.