14. Hukuk Dairesi 2016/9638 E. , 2019/3034 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 16.04.2014 gününde verilen dilekçe ile TMK"nin 724. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 29.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili ve davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, temliken tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar vekili, 7522 ada 1 sayılı parselde kayıtlı taşınmazın Hazine arazisi mülkiyetinde ancak davalılardan ..., ..., ..."ün murisleri ... zilyetliğindeyken doğudan göç eden vatandaşlara parça parça haricen satıldığını ve parasının davalıların murisince tahsil edildiğini, arazileri satın alan şahısların bu arazi üzerine evler inşaa ettiklerini, evleri için belediyeden numarataj belgesi, su, telefon ve elektrik aboneliği aldıklarını aradan geçen zaman içerisinde kimi ev sahiplerinin öldüğünü kimisinin ise haricen taşınmazlarını başkalarına satarak bu taşınmazları terk ettiğini, aradan geçen zaman içerisinde tapuda tescil işlemlerinin yapılmadığını, ayrıca davalıların 2012 yılında ... . Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/488 Esas sayılı dosyası ile müdahalenin meni-kal ve ecrimisil davası açtıklarını, davanın halen derdest olduğunu belirterek davalılar adına kayıtlı 7522 ada 1 sayılı parselde kayıtlı taşınmazın tespit edilecek bedelinin ödenerek TMK"nin 724. maddesi uyarınca taşınmazda bina sahipleri olan müvekkilleri adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, müvekkillerinin ... İli, ... İlçesi, ... Mahallesi, 200-1A pafta, 7522 ada, 1 sayılı parselde kayıtlı taşınmazın maliki olduklarını, anılan taşınmazda gecekondu yapmak sureti ile el atan kişiler aleyhine ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/488 Esas sayılı dosyası ile meni müdahale, kal ve ecrimisil talepli dava açtıklarını ve davanın halen derdest bulunduğunu, taşınmazın 1960 yılında kadastrosunun yapılarak çapa bağlandığını, bu tarihten itibaren de gerçek kişilerin mülkiyetinde olup Hazine ile bir ilgisinin bulunmadığını, 17.01.1978 yılında ... isimli şahıstan ... ve bir kısım davalılar murisi ... ’nün taşınmazı satın aldığını, müvekkillerinin çapa bağlı ve tapulu bu taşınmazın kayden de maliki olduklarını, davacıların iddialarının gerçek dışı olduğunu davanın öncelikle ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyası ile birleştirilmesini ve esastan da reddini savunmuştur.
Mahkemece, ifraz ve imar mevzuatı açısından davaya konu taşınmazın infaza elverişli şekilde ifrazının mümkün olmadığı, davacılara ait yapıların davaya konu parselden ifrazının mümkün olmadığı, bina değerinin de arsa bedelinden daha düşük olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili ve davacılar vekili temyiz etmiştir.
TMK’nin 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nin 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde malzeme sahibinin iyiniyetli olması yanında diğer bazı koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
TMK’nin 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
Malzeme sahibinin TMK’nin 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nin 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nin 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır. (Objektif koşul)
c) Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
d) Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; her ne kadar ifraz şartları oluşmadığı ve arsa bedelinin bina bedelinden fazla olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de red gerekçesi doğru değildir. Dava, TMK"nin 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil istemi olup dava konusu taşınmazda kadastro tespiti 16.01.1960 yılında yapılmış taşınmaz bu tarihte çapa bağlanmıştır. çaplı taşınmazda iyiniyet iddiasında bulunulamayacağından davacıların iyiniyetli olduğundan bahsedilemez. Davanın bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmiş olması doğru değil ise de hüküm sonucu esas bakımından usul ve kanuna uygun olduğundan HUMK’nun 438/son maddesi gereğince hükmün gerekçesinin değiştirilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün gerekçesinin yukarıdaki şekilde değiştirilerek ve DÜZELTİLMİŞ bu gerekçe ile ONANMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 02.04.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.