Esas No: 2017/686
Karar No: 2018/1426
Karar Tarihi: 04.10.2018
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/686 Esas 2018/1426 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 1. Tüketici Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 20.03.2014 tarihli ve 2013/677 E., 2014/336 K. sayılı karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 09.06.2014 tarihli ve 2014/19569 E., 2014/18200 K. sayılı kararı ile;
"…Davacı, davalı banka şubesinden konut kredisi kullandığını, kullandığı konut kredisi sırasında davalı bankaca dosya masrafı,yapılandırma masrafı,sigorta bedeli ve ekspertiz masrafı adı altında 26.830,21 TL kesinti yapıldığını ileri sürerek haksız şekilde alınan toplam 26.830,21 TL"nin kesinti tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Taraflar arasındaki sözleşme 29.05.2008 düzenlenmiş olup, o tarihte davacı 10 yıl süre ile ferdi kaza sigortalısı olarak 3.759,00 TL. ödemiş ve 6 yıl süre ile bu sigortalılığa devam etmiş, böylece yapılan ferdi kaza sigortasına rıza göstermiştir. Aradan bu kadar süre geçtikten sonra talepte bulunulması hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir.Hal böyle olunca bu kalem yönünden isteğin reddine karar verilmesi gerekirken bu isteğin de kabul edilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, BOZMA nedenidir.
3-Davacı eldeki dava ile ekspertiz ücreti olarak tahsil edilen bedelin de davalıdan tahsilini istemiş olup, mahkemece, ekspertiz işlemi nedeni ile davalı banka tarafından tahsil edilen 367,50 TL"nin de davacıya iadesine karar verilmiştir.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu"nun 01 Kasım 2006 Tarihli 26333 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan "Bankalara Değerleme Hizmeti Verecek Kuruluşların Yetkilendirilmesi ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik"in geçici 1. maddesi uyarınca, bankalarca verilen kredinin teminatı olarak Konut ve diğer gayrimenkul değerleme işlemlerinin kimler tarafından ve ne şekilde yerine getirileceği hususu ayrıca ve açıkça düzenlenmiş olup, dairemizin yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, bankaların ancak davaya konu kredinin verilmesi için zorunlu, makul ve belgeli masrafları tüketiciden isteyebileceğinin kabulü gerekir. Davalı banka tarafından değerleme şirketine ekspertiz işlemi yaptırıldığına ve bu şirkete 236 TL. ödeme yapıldığına dair belge dosyaya sunulmuş olmakla, belgeli olan bu masrafın dava değerinden mahsup edilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup, BOZMA nedenidir…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda kısmen direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, yanlar arasında 29.08.2008 tarihli konut kredisi sözleşmesi imzalandığını, davalı tarafından gerek kredinin ilk kullanımı gerekse yapılandırma işlemi sırasında komisyon ücreti, hayat sigortası, konut sigortası, ekspertiz ücreti ve yapılandırma ücreti adı altında tahsilat yapıldığını, tahsil edilen bu bedellerin zorunlu masraflar olmayıp iadesi gerektiğini, söz konusu bedellerin kendisi ile müzakere edilmeden tahsil edildiğini ileri sürerek, davanın kabulü ile 11.302,20TL komisyon ücreti, 367,50TL ekspertiz ücreti, 206,51TL konut sigortası bedeli, 11.195,00TL yapılandırma ücreti ve 3.759,00TL hayat sigortası bedeli toplamı 26.830,21TL’nin kesinti tarihlerinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacıya teslim edilen sözleşme öncesi bilgi formunda kredi kullanımı hâlinde alınacak komisyon ve masraflar konusunda bilgi verildiğini, davacının satın aldığı konut için ekspere ödenen ücretin iadesini talep etmesinin yerinde olmadığını, davacıya verilen sözleşme öncesi bilgi formunda hayat sigortası ve konut sigortası ücretine ilişkin bilgilerin de yer aldığını, kredinin bu koşullara göre kullandırıldığını, davacının beş yıl boyunca sigortadan yararlandıktan sonra sigorta poliçe bedellerinin iadesini talep etmesinin yasal dayanağının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tüketici ile müzakere edilmeden tek taraflı olarak sözleşmeye konulan, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kurallarına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşullarının haksız şart sayılacağı, davacıdan alınan ücretlerin karşılığı olan hizmetlerin somutlaştırılmadığı, davacıya hayat sigortasının yapılması kararlaştırılmasına ve buna ilişkin işlem başlatılmasına rağmen on yıl süreli ferdi kaza sigortası yapıldığı ve ücretinin de on yıllık olarak alındığı, davacının talimatı olmadan ferdi kaza sigortası yapılarak on yıllık süre için peşin alınmak suretiyle zorunlu olmayan bu sigortanın tek yanlı tasarrufla zorunlu hâle getirildiği, davacının toplam 26.623,70TL’yi geri istemekte haklı olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, davacının konut kredisi kullanırken talebini hayat sigortası yapılması olarak belirttiği ve bu şekilde talep formu düzenlendiği, davalı bankanın davacının talebinin dışına çıkarak farklı sigorta işlemi yapamayacağı, davacının ferdi kaza sigortası yapılması için sonradan verdiği ek bir muvafakat veya bilgi de bulunmadığı, davacının kendisine hayat sigortası yapıldığını sandığı ve kendisinden istemediği ferdi kaza sigortası bedeli tahsil edildiği, talep edilmeyen bir işlem için kesinti yapan davalının bu hatalı işlemin sonuçlarına katlanmak zorunda olduğu ancak ekspertiz ile ilgili Özel Dairenin bozma kararı yerinde olduğundan 236,00TL’lik kısmın mahsubu gerektiği belirtilerek önceki karara kısmen direnmek suretiyle ekspertiz bedeli düşülerek 26.387,70TL’nin davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, yanlar arasında imzalanan sözleşmede hayat sigortası yapılması kararlaştırıldığı hâlde ferdi kaza sigortası yapılması ve aradan geçen süre dikkate anıldığında bu sigorta bedelinin iadesinin talep edilmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davacıdan tahsil edilen ferdi kaza sigortası bedelinin iadesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle ferdi kaza sigortası ile hayat sigortasına ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır.
Ferdi kaza sigortası, Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları’nda belirtilen kazaların meydana gelmesi hâlinde sigortalıyı sigorta müddeti içinde maruz kalacağı kazaların neticelerine karşı koruma temin eder.
Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları’nın 2. maddesinde “kaza” tanımı yapılmış olup, “Bu poliçedeki kaza tabirinden maksat ani ve harici bir hadisenin tesiriyle sigortalının iradesi dışında ölmesi
veya cismani bir arızaya maruz kalmasıdır.” şeklinde belirtilmiş olup, bu şartların gerçekleşmesi hâlinde sigortalı poliçede kendisine sağlanan teminattan yararlanabilecektir.
Hayat sigortası ise, bir kimsenin belirli bir süre içinde veya sözleşmede belirtilen şart ve hâller içinde ölümü veya o kimsenin sözleşmede belirtilen belli bir süreden fazla yaşaması ihtimalinin teminat kapsamına alınmasıdır.
Ferdi kaza sigortası yalnızca kaza sonucu vefat riskini teminat altına aldığından hayat sigortasına göre daha dar kapsamlıdır.
Burada, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nın 2. maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının irdelenmesinde de fayda bulunmaktadır.
TMK’nın 2. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hâkime özel ve istisnai hâllerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme olanağını sağlamaktır.
Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu, gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hâllerinde, TMK’nın 2. maddesi uygulama alanı bulur ve olağan üstü bir imkân sağlar; haksızlığı düzeltici, yasadaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 25.1.1984 tarih ve 1983/3 E., 1984/1 K. sayılı Kararı).
Ancak, önemle belirtilmelidir ki, bu kuralın taliliği (ikincilliği) de gözetilerek her soruna öncelikle kendisine ait kanun hükümlerinin uygulanması asıl olmalıdır.
Gerçekten de, hukukun tüm alanlarında, uygulama niteliğine sahip olan hakkın kötüye kullanılması ve özellikle çelişkili davranış yasağı, şekle aykırılığı ileri sürme hakkı içinde, bir sınır teşkil ettiği, buyurucu olması nedeni ile hâkim tarafından doğrudan gözetileceği; öğreti ve uygulamada tartışmasız kabul edilmektedir (Hukuk Genel Kurulunun 2.10.1974 gün ve 2/810-1043; 7.2.1983 gün ve 4/24-1276; 7.2.2001 gün ve 2000/13-1729-32 sayılı kararları ile 5.4.1944 gün ve 12/26 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Yanlar arasında 29.08.2008 tarihinde 31.200.000 Japon Yeni bedelli konut kredisi sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmenin 9/2. maddesinde, davacının açılan kredi nedeniyle bankanın belirlediği bedel ve şartlarda, kendisinin seçeceği sigorta şirketine hayat sigortası yaptırmayı, önceden yapılmış hayat sigortası bulunması hâlinde, ilgili sigorta poliçesinde bankanın dain ve mürtehin olarak gösterilmesi yönünde gerekli değişikliği yaptıracağını ve poliçeyi bankaya teslim edeceğini, ölümü durumunda ilgili sigorta sonucu ödenecek tazminattan o tarihte bankaya olan borcun mahsubundan sonra kalacak tutarın mirasçılarına ödenmesini beyan ve kabul ettiği belirtilmiştir.
Yanlar arasında imzalanan 26.08.2008 tarihli konut finansmanı sözleşme öncesi bilgi formunda davacıdan hayat sigortası poliçe ücreti 3.759,00TL’nin tahsil edileceği belirtilmiştir. Ancak davacıya sözleşme ve sözleşme öncesi bilgi formunda belirtilen hayat sigortası poliçesi yerine 03.09.2008 tarihli ferdi kaza sigortası poliçesi yapılmıştır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, yanlar arasında imzalanan konut kredisi sözleşmesinin 9/2. maddesine göre davacı hakkında hayat sigortası poliçesi düzenlenmesi için 3.759,00TL tahsil edildiği hâlde daha dar kapsamlı olan ferdi kaza sigorta poliçesi yapılmıştır.
Davacı tarafından imzalanan sözleşme öncesi bilgi formundan da anlaşıldığı üzere davacının iradesi, hayat sigortası poliçesi düzenlenmesi yönünde olduğu hâlde ferdi kaza sigorta poliçesi yapılmıştır. Ayrıca düzenlenen ferdi kaza sigorta poliçesinde davacının imzası bulunmamaktadır. Davalı bankaca ferdi kaza sigorta poliçesinin davacıya teslim edildiği ya da davacının bilgisi dâhilinde hazırlandığı da ispat edilememiştir. Bu durumda davacının kendisinden tahsil edilen ancak yapılmayan hayat sigortası poliçe bedelinin iadesini istemesi de hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunmamaktadır.
Bu nedenle davacı hakkında hayat sigortası poliçesi düzenlenmediği hâlde 3.579,00TL poliçe bedeli kesintisi yapılması yerinde değildir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, davacının kendisine hayat sigortası yerine ferdi kaza sigortası yapıldığını bildiği ve kendisinden daha az prim kesintisi yapıldığından bu poliçenin düzenlenmesine rıza gösterdiği, ferdi kaza sigortasının yapılmasının üzerinden altı yıl geçtikten sonra
davacının yapılan sigortanın türünden haberinin olmadığını, kendisine hayat sigortası yapıldığını düşünerek dava açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davalı bankaca tahsil edilen hayat sigortası poliçe bedelinin davacıya iadesi gerektiğine dair mahkemece verilen direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, Özel Dairece davacı lehine iadesine hükmedilen hayat sigortası poliçe bedelinin miktarına yönelik inceleme yapılmadığından, bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde olup iadesi gereken poliçe bedelinin miktarına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 13. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440-III/1. maddesi uyarınca direnme kararına konu miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 04.10.2018 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
Davacı, davalı banka şubesinden konut kredisi kullandığını, kullandığı konut kredisi sırasında davalı bankaca dosya masrafı, yapılandırma masrafı, sigorta bedeli ve ekspertiz masrafı adı altında26.830,21TL kesinti yapıldığını ileri sürerek, haksız şekilde alınan toplam 26.830,21TL"nin kesinti tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine özel dairece, "Taraflar arasındaki sözleşme 29.05.2008 tarihinde düzenlenmiş olup, o tarihte davacı 10 yıl süre ile ferdi kaza sigortalısı olarak 3.759,00TL ödemiş ve 6 yıl süre ile bu sigortalılığa devam etmiş, böylece yapılan ferdi kaza sigortasına rıza göstermiştir. Aradan bu kadar süre geçtikten sonra talepte bulunulması hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Hâl böyle olunca, bu kalem yönünden isteğin reddine karar verilmesi gerekirken bu isteğin de kabul edilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, BOZMA nedenidir." gerekçesi ile bozulması üzerine mahkemece bu hususta direnilmesi üzerine, davalı tarafça direnilmeye yönelik temyiz talebinde de bulunulmuştur.
Davacı tarafından Japon Yeni olarak tüketici kredisi çekilmiş, davalı banka tarafından ferdi kaza sigortası yapılmıştır. Davacı, hayat sigortası yapılması gerekirken, ferdi kaza sigortası yapıldığını ileri sürmüş ise de, uygulamada hayat sigortası bedelinin daha yüksek bir yekün tutması nedeniyle ferdi kaza sigortası yapılmaktadır. Tüketici de bundan haberdar olup, o an için kendisinden daha az bir kesinti yapıldığından bu hususa rıza göstermektedir. Dava konusu olayda da yapılan kesintinin on yıllık sigorta için yapılmış olması ve miktarının düşük olması karşısında davacı tüketicinin bundan haberdar olmadığının kabulü doğru görülmediği gibi, buna ilişkin altı yıl gibi bir zaman geçtikten sonra bundan haberi olmadığını, hayat sigortası yapıldığını düşündüğünü beyan ederek eldeki davanın açılmasının hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilerek direnme kararının bozulması gerektiğini düşündüğümden, çoğunluk görüşüne katılınmamıştır.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.