Kasten öldürme suçundan sanık A. O. G..’ın 5237 sayılı TCK’nun 81/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 kez 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.05.2011 gün ve 361-169 sayılı resen temyize tabi olan hükmün katılan H. T. B.. vekili ve sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 16.05.2012 gün ve 539-3947 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 29.11.2012 gün ve 274145 sayı ile;
“...Ölümü meydana getiren silahın sanık A.O. G. tarafından değil, diğer sanık A. İ. A. tarafından kullanıldığı, diğer bir ifadeyle sanık A.İ. A.."nın hamili olduğu ele geçmeyen 7.65 mm çapındaki silahla ateş ederek maktulleri öldürdüğü kabul edildiğine göre, sanık A. O.G.."ın sorumluluğunun bu sanıkla olan ilişkisine ve bu sanıkla iştirak iradesi ile birlikte hareket edip etmediğine göre tespit edilmesi lazımdır. Gerek tanıklar ve gerekse de sanık A. O. G. ile aynı grupta bulunup beraatlerine karar verilen sanık beyanlarından, sanık A. O. G.."ın diğer sanık A.İ. A. ile adam öldürmek suçlarının işlenmesi hususunda iştirak iradesiyle birlikte hareket ettiğine dair bir ifade yer almamaktadır. Esasen olayımızda kullanılan silahın kullanıldığı önceki olaylarla ilgili bir araştırma yapılmadığı gibi bu yönde de bir araştırma yapılmamıştır. Gerekçeli kararda da bu hususta bir değerlendirmede bulunulmamış ve mahkemenin sanık A.O.G.."ın neden asli fail olarak meydana gelen ölüm neticelerinden sorumlu tutulduğuna; diğer bir ifadeyle sanığın sorumluluğunun dayanaklarına ilişkin bir gerekçeye yer verilmemiştir. Yerel mahkemece, sanık A. O. G. ile diğer sanık A.İ. A...arasında adam öldürme hususunda önceden bir anlaşma, bir iştirak iradesinin mevcut olup olmadığının araştırılması ve sonucuna göre sanık A.O. G.."ın hukuksal durumunun tayini yoluna gidilmesi gerekirken bu yönde bir araştırma yapılmadan; keza sanık A.O.G.."ın hangi nedenlerle atılı suçlardan dolayı cezalandırıldığına ilişkin yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden maktuller B. B.ve İ.Y.."yu öldürmek suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi hukuka aykırıdır” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün eksik soruşturma nedeniyle bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.01.2013 gün ve 5836-470 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık A.O.G.hakkında kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık A. O. G..’a yüklenen kasten öldürme suçlarının sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; öncelikle, aynı olayda öldürülen İ.Y..’nun duruşmalardan haberdar edilmeyen mirasçılarına gerekçeli karar tebliğ olunmadan temyiz incelemesi yapılmasının isabetli olup olmadığı değerlendirilmelidir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık hakkında B. B. ve İ.Y..’yu kasten öldürmek suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkûmiyetine karar verildiği, soruşturma aşamasında 31.05.2007 tarihli ölü muayene ve otopsi işleminde kimlik tanığı olarak dinlenilen dayısı S.Y.dışında, maktul İ.Y..’nun hiçbir yakınının dinlenilmediği, kovuşturma aşamasında da maktul İ. Y..’nun hiçbir yakınının duruşmalardan haberdar edilmediği, gerekçeli kararın da taraflarına tebliğ olunmadığı, S.Y..’ın ifadesinde yeğeni İ.Y..’nun ölümüne neden olan kişilerden şikâyetçi olduğunu beyan ettiği, dosya içerisinde maktul İ.Y..yakınları tarafından verilmiş herhangi bir şikâyet veya katılma dilekçesinin bulunmadığı, Özel Dairece maktul İ.Y.. yakınlarına gerekçeli kararın tebliği sağlanmadan temyiz incelemesinin yapıldığı,
Anlaşılmaktadır.
5271 sayılı Kanunun mağdur ve şikâyetçinin haklarını düzenleyen 234. maddesinin 1/1-b alt bendinde; mağdur ile şikayetçinin, kovuşturma evresinde, duruşmadan haberdar edilme, kamu davasına katılma, tutanak ve belgelerden vekili aracılığı ile örnek isteme, tanıkların davetini isteme, vekili yoksa, baro tarafından kendisine avukat atanmasını isteme, davaya katılmış olma şartıyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma haklarının bulunduğu hüküm altına alınmış,
Maddenin son fıkrasında da; bu hakların mağdur ve şikâyetçiye anlatılıp, açıklanacağı ve bu hususun tutanağa yazılacağı belirtilmiştir.
Aynı Kanunun “Suçun mağduru ile şikâyetçinin çağırılması” başlıklı 233. maddesinin birinci fıkrası ise; “Mağdur ile şikâyetçi, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hâkim tarafından çağrı kâğıdı ile çağırılıp dinlenir” şeklinde düzenlenmiş olup, fıkranın açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere, şikayetçinin Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hâkim tarafından belirtilen usulle çağrılıp dinleneceği hüküm altına alınmıştır.
Katılmaya ilişkin hükümlere ise 237 ila 243. maddelerinde yer verilmiştir.
5271 sayılı CMK’nun "Kamu davasına katılma" başlıklı 237. maddesinin 1. fıkrasında; “mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler” hükmü ile kamu davasına katılma hak ve yetkisi bulunanlar üç grup halinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme, 1412 sayılı Kanunun 365. maddesindeki; “suçtan zarar gören herkes, soruşturmanın her aşamasında kamu davasına müdahale yolu ile katılabilir” hükmü ile paralellik göstermekte ise de, yeni düzenlemeye, önceki kanunda yer almayan malen sorumlu ve dar anlamda suçtan zarar göreni ifade eden mağdur da eklenmek suretiyle, madde, öğreti ve uygulamadaki görüşlere de uygun olarak, katılma hak ve yetkisi bulunduğu kabul edilenleri kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların kanunun kendilerine tanıdığı hak ve yetkileri haiz olarak davada Cumhuriyet savcısının yanında yer almasına öğreti ve uygulamada, “davaya katılma” veya “müdahale” denilmektedir. Davaya katılma talebinin kabul edilmesi hâlinde, davaya katılma isteminde bulunan kişi “katılan” ya da “müdahil” sıfatını alacaktır.
Katılma usulünü düzenleyen CMK"nun 238. maddesinde;
(1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.
(2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.
(3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.
(4) Sulh ceza mahkemesinde açılmış olan davalarda katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz” denilmek suretiyle, katılma isteminin şekli ve istem üzerine yapılacak işlemler ayrıntılı olarak düzenlenmiş,
Kanun yollarına ilişkin genel hükümlerin yer aldığı 260. maddesinde ise; “…bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette, suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır” hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, temyiz mahkemesince temyiz davasının görülebilmesi için, temyiz kanun yoluna başvuru hakkı olanların tamamının kararı tefhim veya tebliğ yoluyla öğrenmelerinin sağlanması kanuni bir zorunluluktur. Nitekim 5271 sayılı CMK’nun “Kararların açıklanması ve tebliği” başlıklı 35. maddesinin 2. fıkrasında; “Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur” hükmü yer almaktadır.
Yukarıdaki mevzuat hükümleri bir bütün halinde değerlendirildiğinde; mağdur, şikayetçi ve suçtan zarar görenin yargılama aşamasında öncelikle duruşmadan haberdar edilmesi gerekmektedir. CMK"nun 234. maddesinde düzenlenen bu hakkın kullandırılmaması kanuna aykırıdır. Kanun koyucu 234. maddesine aykırı davranılması durumunda anılan hukuka aykırılığın telafisine imkan sağlayacak şekilde bir düzenlemeye yer vermiş ve "katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlara" kanun yoluna başvurma hakkı tanımıştır. Bu hakkın kullanılabilmesi içinde yargılama sonucunda verilen kararın CMK"nun 35. maddesi uyarınca mağdur, şikayetçi veya suçtan zarar görene tebliği gerekmektedir. Gerekçeli kararın tebliğ edilmesiyle suçtan zarar gören geç de olsa davadan haberdar olmuş ve kararı temyiz etme imkanı bulmuş olacaktır. Gerekçeli kararın tebliğinden itibaren mağdur, şikayetçi veya suçtan zarar görenin hükmü temyiz edip, etmeme iradesine göre temyizin kapsamı belirlenecektir.
Duruşmadan haberdar olmayan mağdura, şikayetçiye veya suçtan zarar görene gerekçeli kararın tebliğ edilmesinden sonra, hükmün temyiz edilmesi durumunda CMK"nun 260. maddesi uyarınca "katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar gören" sıfatı ile temyizi incelenecektir. Tebliğe rağmen hükmün temyiz edilmemesi durumunda ise Özel Dairece diğer temyizler kapsamında dosya incelenecek ancak, CMK"nun 233 ve 234. maddelerine aykırı davranılması gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilemeyecektir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Maktul İ.Y.. mirasçılarının suçtan zarar gören olarak davadan haberdar edilmesi gerektiği konusunda tereddüt bulunmamakta olup, CMK"nun 260. maddesi uyarınca kanun yollarına başvurma hakkı bulunan ve katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar gören olarak kendilerine gerekçeli kararın tebliğ edilmesi gerekmektedir. Hükmü temyiz etmeleri durumunda Yargıtay C.Başsavcılığınca ek tebliğname düzenlenmesi ve tebliğnamenin tebliği zorunluluğu da doğacaktır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, gerekçeli kararın suçtan zarar gören maktul İsmail Yolcu mirasçılarına tebliğinin sağlanıp, gerekli işlemlerin yapılması için tevdi kararı verilmek üzere dosyanın Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 16.05.2012 gün ve 539-3947 sayılı onama kararının sanık sanık A. O.G..hakkında kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine ilişkin olarak KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.05.2011 gün ve 361-169 sayılı hükmünün suçtan zarar gören sıfatı ile maktul İ. Y..mirasçılarına tebliğinin sağlanması için tevdi kararı verilmesi amacıyla Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.07.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.