20. Hukuk Dairesi 2017/10771 E. , 2018/94 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
... köyü, 1553 parsel sayılı 7750 m² yüzölçümlü taşınmaz, susuz tarla vasfıyla, satış sebebiyle davalı adına tapuda kayıtlıdır.
Davacı Hazine vekili 29.07.2004 havale tarihli dilekçesi ile ... köyünde bulunan dava konusu 1553 nolu parselin davalı adına tespit gördüğünü ancak dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlardan olduğunu zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığını 10 yıllık hak düşürücü sürenin Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlere uygulanamayacağı iddiasıyla dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptaliyle orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile .... köyü, ... mevkii 1553 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişinin 08/07/2014 tarihli ek rapor ve krokisinde kırmızı boyalı (A) harfi ile gösterilen 6423,02 m2"lik kısmının davalı adına olan tapu kaydının iptali ile 1. derecede arkeolojik sit alanı olduğu beyanlar hanesine şerh düşülmek suretiyle davacı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, davacı Hazinenin fen bilirkişinin 08/07/2014 tarihli ek rapor ve krokisinde mavi boyalı (B) harfi ile gösterilen 959,81m2"lik kısmı yönünden davasının reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1972 yılında yapılmış ve kesinleşmiştir.
1)Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve dava konusu taşınmazın (A) harfi ile gösterilen 6423,02 m2"lik kısmının 1. derecede arkeolojik sit alanı kapsamında kaldığı belirlenerek hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
2) Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Mahkemece, çekişmeli parselin kadastro tesbitinin askı suretiyle ilânını takiben 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş ise de, 5841 sayılı Kanunun 2. maddesiyle 3402 sayılı Kanunun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen üçüncü tümcesinde yer alan “iddia ve taşınmazın niteliğine…” ibaresi Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 gün ve 2009/31-77 sayılı kararıyla
iptal edilmiş olup, gerekçeli karar 23/07/2011 tarihli ve 28003 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesinin sözü edilen iptal kararından sonra, “kamu malı” iddiasıyla açılan davalarda, 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinin uygulama olanağı bulunup bulunmayacağı konusuna gelince;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.12.2008 gün ve Esas 2008/7-717, Karar 2008/722 sayılı kararında da değinildiği üzere en geniş anlamıyla “kamu malı” kavramı, Devletin veya kamu tüzel kişiliğine sahip idarelerin, kamu hizmetlerini ifa ederken kullandıkları ve yararlandıkları malları ifade etmektedir.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 16. maddesinde “kamu malları” başlığı altında, kamunun ortak kullanımına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerler hakkında ayrıntılı düzenlemeler bulunmakta, eş düzenlemelere 743 sayılı Türk Kanunu Medenîsinde (madde 641, 912) ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununda (madde 715, 999) yer verilmektedir. Keza, 3402 sayılı Kanunun 16/D maddesinde Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlara da yer verilmiştir.
Kamu malları üzerinde özel mülkiyet kurulamaz. Bunlar kamu hizmeti yönünden tahsis edildikleri yetkili idarece kamu malı olmaktan çıkarılmadıkları sürece temlik edilemez; kazandırıcı zamanaşımı yoluyla da edinilemezler. Kamu malı niteliği kazanmış bir taşınmaz özel mülkiyete konu olamayacağından tapuya bağlansa bile Mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenîsinin 931 ve Türk Medenî Kanununun 1023. maddeleri bu durumda uygulanmaz. (Y.H.G.K. 30.09.1981 gün, E: 1979/1-167, K: 1981/656, 03.12.2008 gün ve 2008/7-717-722). Bu sonuçlara bağlı olarak, Hukuk Genel Kurulu’nun 21.2.1990 gün ve 1989/1-700 Esas, 1990/101 Karar; 18.10.1989 gün 1989/1-419 Esas, 1989/528 Karar sayılı kararlarında da açıklandığı üzere; kamu malı niteliği taşıyan bir taşınmazın her nasılsa özel mülk olarak tapuya tescil edilmesi bir yolsuz tescil olup, bu husus o yerin özde tescile tâbi bulunmama (kamu malı olma) niteliğini değiştirmez (Y.H.G.K.’nun 26.02.2003 gün ve 2003/12-116 E., 2003/111 K.; 25.12.2002 gün ve 2002/12-1101 E., 2002/1113 K. sayılı kararları). Kamu malları özel mülkler gibi devir ve temlik edilemezler. Böyle durumlarda, iyiniyet veya tapu siciline güven ilkelerinin uygulama yeri de yoktur (Y.H.G.K. ’nun 11.06.2003 gün ve 2003/13-414 E. ve 2003/410 K. Sayılı Kararı).
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 08.05.1987 tarih 1986/3 Esas ve 1987/4 Karar sayılı ilâmı da, 766 sayılı Tapulama Kanununun hak düşürücü süre ve kamu malına ilişkin 31 ve 35. maddeleriyle ilgili olup, içtihadı birleştirme kararı ile kamu mallarında hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı kabul edilmiştir. 766 sayılı Kanunun 31 ve 35. maddelerine koşut düzenlemeler 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12 ve 16. maddelerinde de yer aldığına göre, sözü edilen İçtihadı Birleştirme Kararı 3402 sayılı Kanunun yürürlüğü döneminde de uygulama olanağı bulacaktır.
Gerek 766 sayılı Kanunun 31/2. maddesi ve gerekse 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde, özel mülkiyete konu olamayacak, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler hakkında Hazine tarafından açılacak davaların 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı konusunda açık bir hüküm bulunmamakta ve özel şahıslar ile Hazine arasında bir ayrım da içermemekte ise de, “Kamu Malı” savıyla açılacak davalarda 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı konusundaki Yargıtay kararları yerleşik içtihat halini almıştır (Örneğin: Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/1-19 E. 2002/97 K.; 09.06.2004 gün ve 2004/1-335 E. 2004/354 K.; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 09.12.2006 gün ve 2006/4206 – 4268; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 11.03.2008 gün ve 2008/1911-3034; 20. Hukuk Dairesinin 03.04.2008 gün ve 2008/1564 - 5261 sayılı kararları), (Yargıtay 20 Hukuk Dairesi 12.05.2014, 2014/1216-5356 sayılı kararı).
Açıklanan hususlar gözetilerek, mahkemece yargılamaya devam edilip, tarafların sav ve savunmaları ile delilleri sorulup oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı olduğu biçimde, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: 1) Yukarıda birinci bentde açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin temyiz isteminin REDDİNE, temyiz harcının istek halinde iadesine,
2) İkinci bentde açıklanan nedenlerle; davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 15/01/2018 günü oy birliği ile karar verildi.