3. Hukuk Dairesi 2020/3736 E. , 2020/6407 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacının mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 22/05/2004 tarihinde uğradığı trafik kazası neticesi davalı şirkete ait hastaneye kaldırıldığını, görevli doktor diğer davalı ... tarafından hiçbir rahatsızlığı bulunmadığı gerekçesiyle ayakta tedavi edilerek taburcu edildiğini, kalçasında meydana gelen kırığın doktor tarafından tespit edilemediğini, olayın üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen halen yürüyemediğini, bu nedenle çalışamadığını, maddi manevi çöküntü içerisinde olduğunu beyanla, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 6.000,00 TL maddi, 2.500,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiş, 20.05.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 12.000,00 TL’ye çıkartmıştır.
Davalılar, olay günü hastaneye başvuran davacıya hayati tehlikeye ilişkin tetkik ve müdahaleleri yapıldıktan sonra hastanın durumu acil servis kapsamı dışında kaldığından ertesi gün ortopedi polikliniğine gelmesi gerektiğinin bildirildiğini, ertesi gün ise davacının kontrole gelmediğini,hasta yakınının hastaneye gelerek, davalı hastanede tedavisinin yapılmasını tercih etmediklerini, davacıya ait röntgen ve dokümanların kendisine teslim edilmesini istediğini söyledikten sonra belgelerin 24/05/2004 tarihinde davacı yakınına teslim edildiğini belirterek davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, genel mahkemenin görevli olduğuna ilişkin bozma ilamına uyularak sübut bulmayan davanın reddine, karar verilmiş; hüküm, dahili davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava, trafik kazası neticesinde yaralanan ve daha sonra kalçasında kırık olduğu anlaşılan, yargılama devam ederken 01/05/2006 tarihinde kalp damar hastalığı ve gelişen komplikasyonlar sonucu vefat eden ..."nün, kaza sonrası müracaat ettiği ... Hastanesinin acil servisinde Dr.... tarafından yapılan ilk müdahalede kalça kırığının tespit edilemediği ve vefat eden davacının o haliyle evine gönderilmesinden kaynaklı maddi ve manevi zararlar oluştuğu iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, vefat eden ..."ye ilk sağlık müdahalesini yapan Dr...."ın kusurunun olup olmadığı hususunda yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu tanzim olan Yüksek Sağlık Şurası ve Adli Tıp Kurumu raporunda davalıların herhangi bir kusurunun olmadığı yönünde görüş açıklandığı üzere, vefat eden davacıda yada mirasçılarında oluşan maddi ve manevi zararlar yönünden davalıların kusurları olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Küçükçekmece 9.Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/1259 E. sayılı ceza dosyası ile yapılan yargılama sırasında alınan 26.06.2006 tarihli Adli Tıp Kurumu Raporunda; 22.05.2004 tarihinde çekilen grafide femur intertrokanterik kırığın bariz olarak görüldüğü, bu kırığın saptanması gerektiği, kırık farkedilmese bile hastanın kliniği ile radyolojik bulguların birlikte değerlendirilmesi sonucunda hastanın, ertesi gün radyoloji uzmanı ve ortopedi uzmanı gelip hastayı değerlendirene dek yatırılması gerektiği dikkate alındığında, pratisyen doktor ...’ın eyleminin tıp kurallarına uygun olmadığının oy birliği ile mütalaa olunduğu, 25-28 Mart 2009 toplantı tarihli Yüksek Sağlık Şurası kararında ise; Dr...., meslekte acemilik gösterip hastanın ilk muayene ve filmlerindeki kırığı göremeyip teşhis edememiş olmakla birlikte,ertesi gün hastayı ortopedi muayenesine çağırmış olması, intertrokanterik patolojinin radyoloji uzmanı tarafından rapor edilmiş olması ve hastaya ait film-raporların ertesi gün hasta yakını tarafından alınmış olması ve hastanın durumundan haberdar olması sebepleri ile Dr. ...’ın hastanın geleceğini etkileyebilecek nitelikte bir kusuru olmadığına şuraca oybirliği ile karar verildiği görülmüştür.
Yargılama sırasında alınan 19.10.2016 tarihli, aralarında ortopedi ve radyoloji uzmanı olmayan Adli Tıp Kurumu raporunda ise; kişinin trafik kazası nedeniyle müracaat ettiği Doğan Hastanesi acilinde görevli Dr.... tarafından muayene edildiği, radyolojik tetkikleri istenildiği, kontrole gelmek üzere önerilerle gönderildiği, geçici rapor düzenlenildiği, kati raporun adli tabiplikçe verileceği belirtildiği, sabah radyoloji görüntülerine ait raporlarının radyolog tarafından değerlendirilmesi yapılarak grafilere ait raporların düzenlenildiği, hastanın tekrar aynı hastaneye müracaatının olmadığı ve 24.05.2004 tarihinde hastanın arkadaşı ... tarafından ... Hastanesi’nden ...’ye ait grafi ve raporlarının tutanak karşılığında teslim alındığı göz önüne alındığında; Dr ...’a kusur atfedilemeyeceği oy birliğiyle mütalaa olunduğu görülmüştür.
Her ne kadar Mahkemece, Yüksek Sağlık Şurası ve Adli Tıp Kurumu raporunda davalıların herhangi bir kusurunun olmadığı yönünde görüş açıklandığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiş olduğu görülse de, ceza dosyasında alınan Adli Tıp raporunda, davalı doktorun eyleminin tıp kurallarına uygun olmadığı, işbu yargılama sırasında alınan Adli Tıp raporunda ise Dr....’a kusur atfedilemeyeceği oy birliğiyle mütaalaa olunduğu görülmüştür. Raporlar bu hali ile çelişkili olmakla birlikte Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporu hazırlayan heyetin içerisinde ise Ortopedi ve Radyoloji Uzmanı bulunmadığı da açıktır.
O halde, Mahkemece yukarıda açıklanan hususlarla ilgili olarak inceleme yapılmak üzere, içerisinde iki Ortopedi Uzmanı, bir Radyoloji Uzmanı bulunacak şekilde Üniversite Öğretim Üyelerinden oluşturulacak, konusunda uzman, akademik kariyere sahip üç kişilik bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek, dosyada mevcut diğer bilirkişi raporları ile mukayeseli olarak davalıların kusurlu olup olmadığının belirlenmesi, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine açık, ayrıntılı ve gerekçeli rapor tanzim edilmesinin istenmesi, bundan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2- Kabule göre de, davacı asil ..."nün yargılama esnasında 01.05.2006 tarihinde öldüğü; mahkemece, veraset ilamına göre mirasçılarının davaya iştirakleri sağlanmak suretiyle yargılamaya devam edildiği halde, karar başlığında mirasçılar ... , ... , ...re ve ... adlarının gösterilmemiş olması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün dahili davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.