3. Hukuk Dairesi 2020/3511 E. , 2020/6381 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; kayınpederine ait taşınmazın 1973-1985 yılları arasında kardeşi olan dava dışı ... tarafından işgal edildiğini, kardeşinin 1973 yılında taşınmazda 2 odalı bir ev yaptığını, tapusuz olan taşınmazı şifahi sözleşme ile davalıya sattığını, davaya konu taşınmazın 1990 yılından itibaren kendi kullanımına geçmesi sonrasında kardeşinin yaptığı evi yenilediğini, evin etrafına perde beton yaptırdığını ve yüklü miktarda harcama yaptığını, davalının bu taşınmaz için ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/927 Esas-2014/418 Karar sayılı dosyası ile el atmanın önlenmesi davası açtığını ve söz konusu davanın davalı lehine sonuçlandığını, bu nedenle ev ve müştemilatının elinden alındığını ileri sürerek; taşınmaz üzerine kendisi tarafından inşa edilen ev ve müştemilatların dava tarihindeki değerinin tespit edilerek şimdilik 10.000 TL’nin davalıdan alınarak tarafına ödenmesine karar verilmesini talep etmiş, 23/10/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini ev için 36.949,50 TL, samanlık için 4.860,00 TL ve çevre duvarı için 8.850,00 TL olmak üzere toplamda 50.659,50 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece; davanın konusunu oluşturan parselle ile ilgili kadastro mahkemesi tarafından verilen kesinleşmiş hüküm bulunduğu gerekçesiyle, dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usûl yönünden reddine dair verilen karar; davacı tarafın temyizi üzerine Dairece verilen 10.12.2018 tarihli ve 2017/13857 E., 2018/12581 K., sayılı kararla; kadastro mahkemesinin kadastro tespitine itiraza ilişkin dava dosyası ile yine dosya kapsamında yer alan el atmanın önlenmesi ve tapu iptal tescile ilişkin diğer dava dosyalarının tarafları, dava konuları, hüküm fıkraları incelendiğinde, eldeki bu davada kesin hüküm teşkil etmeyeceği, bu nedenle mahkemece, eldeki davada davacının iyiniyetli olup olmadığının saptanması, dosya kapsamında yer alan ve taraflar arasında görülen dava dosyaları da incelenmek suretiyle işin esasına girilerek inceleme ve değerlendirme yapılması gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasında görülen kadastro tespitine itiraz, tapu iptali ve tescil ile müdahalenin meni davalarında yapılan yargılamaya göre taşınmaza dava dışı ... tarafından 1987 yılında ev inşa edilip,
1991 yılında davalıya devredildiği, davacının 1995 yılına kadar herhangi bir itiraz ve niza çıkarmadığı, davacının kendisi tarafından yapıldığı iddia edilen ev ve müştemilat ile ilgili olarak haklılığını hiçbir davada ispatlayamadığı gibi müdahalesine de devam ettiği, bu nedenle davacının talep edilen enkaz bedeli yönünden iyiniyetli olmayan/kötüniyetli malzeme sahibi/zilyet kabul edilerek keşifte davacı tarafından yapıldığı tespit edilen bahçe duvarı ve samanlığın zorunlu masraf niteliğinde olmadığı ancak evin zorunlu masraf niteliğinde olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 36.949,50 TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Uyuşmazlık; davacı tarafından yenilenen ev ve yapılan müştemilatlar yönünden davalının sebepsiz zenginleşip zenginleşmediği, hangi oranda zenginleştiği ve davacının iyiniyetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının geçerli (haklı) bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması (zenginleşmesi) demektir. Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için borçlunun mal varlığından bir başkasının aleyhine olarak bir zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ve zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır.
TMK"nın 722. maddesinde de; "Bir kimse kendi arazisindeki yapıda başkasının malzemesini ya da başkasının arazisindeki yapıda kendisinin veya bir başkasının malzemesini kullanırsa, bu malzeme arazinin bütünleyici parçası olur.
Ancak, sahibinin rızası olmaksızın kullanılmış olan malzemenin sökülmesi aşırı zarara yol açmayacaksa, malzeme sahibi, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere bunların sökülüp kendisine verilmesini isteyebilir.
Aynı koşullar altında arazinin maliki de, rızası olmaksızın yapılan yapıda kullanılan malzemenin, gideri yapıya yaptırana ait olmak üzere sökülüp kaldırılmasını isteyebilir."
Aynı kanunun, 723. maddesine göre de; "Malzeme sökülüp alınmazsa arazi maliki malzeme sahibine uygun bir tazminat ödemekle yükümlüdür.
Yapıyı yaptıran arazi maliki iyiniyetli değilse hakim, malzeme sahibinin uğradığı zararın tamamının tazmin edilmesine karar verebilir.
Yapıyı yaptıran malzeme sahibi iyiniyetli değilse, hakimin hükmedeceği miktar bu malzemenin arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyebilir." hükümlerini içermektedir.
Aynı kanunun, 994. maddesinde ise; İyiniyetli zilyet, geri vermeyi isteyen kimseden şey için yapmış olduğu zorunlu ve yararlı giderleri tazmin etmesini isteyebilir ve bu tazminat ödeninceye kadar şeyi geri vermekten kaçınabilir. İyiniyetli zilyet, diğer giderler için tazminat isteyemez. Ancak, şeyin geri verilmesinden önce kendisine bu giderler için bir tazminat önerilmezse, kendisi tarafından o şeyle birleştirilen ve zararsızca ayrılması mümkün bulunan eklemeleri o şeyi geri vermeden önce ayırıp alabilir. Zilyedin elde ettiği ürünler, yaptığı giderler sebebiyle doğan alacaklarına mahsup edilir.
Somut uyuşmazlıkta; dava konusu edilen Kızılkese Köyü, 186 ada 31 parsel sayılı taşınmaz kadastro tespiti sırasında davacı ve davalı adına eşit hisseyle tespit edilmiş olup, davalının açtığı kadastro tespitine itiraz davası sonucunda hükmen davalı adına tapuya tescil edilmiştir.
Gerek kadastro tespit tutanağında taşınmazın belirlenen niteliğe göre, gerekse hükme esas alınan inşaat bilirkişi raporundaki tespite ve keşif anında dinlenen tanık beyanlarına göre, taşınmaz üzerine davacının kadastro tespit tarihinden ve taraflar arasında
görülüp kesinleşen davaların açılma tarihlerinden önce, diğer bir ifadeyle taşınmaz hakkında taraflar arasında niza bulunmadan önce davaya konu ettiği ev, samanlık ve bahçe duvarını yaptırdığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar mahkemece; taraflar arasında görülüp kesinleşen önceki tarihli davaların, aleyhine sonuçlanıp kesinleştiği gerekçesiyle davacının iyi niyetli olmadığı kabul edilmiş ise de, davacının tapusuz olan taşınmaz üzerine malik olmak arzusu ile kadastro tespitinden önce davaya konu edilen yapıları inşa etmesi ve bu yapılar üzerinde zilyet olması karşısında, iyiniyetli olmadığının kabulüne imkan bulunmamaktadır. Diğer bir ifadeyle, davacı taşınmaz üzerine ev, samanlık ve bahçe duvarını kadastro tespit tarihinden önce yaptığına göre, taşınmaz üzerine masraflar yaptığı, zilyet olduğu sürede iyiniyetli olduğu açıktır; bu durumda, taraflar arasında görülen ve davacı aleyhine sonuçlanan el atmanın önlenmesi davası kararının kesinleştiği tarih itibariyle davacı, TMK"nın 723. maddesi gereğince yaptığı zorunlu ve yararlı masraf bedelini davalıdan talep edebilecektir.
Öte taraftan, mahkemece; davacının taşınmaz üzerine ilave mesken, samanlık ve bahçe duvarı yaptığını tespit eden ve hükme esas alınan 27.09.2019 havale tarihli inşaat bilirkişi raporunda, taşınmaza yapılan yapıların hangi masraf türüne girdiği konusunda olumlu olumsuz bir değerlendirme bulunmamasına rağmen, evin zorunlu masraf olduğu, samanlık ve beton şeklinde yapılan duvarın yapılması elzem ve kaçınılmaz zorunlu masraf olmadığı görüşü ise mahkemece yapılan araştırmanın yetersizliği karşısında isabetli görülmemiştir.
Hâl böyle olunca, mahkemece; dosyanın yeniden aynı bilirkişiye tevdi ile davacının iyiniyetli olduğu ve dava konusu taşınmaza yapmış olduğu zorunlu ve yararlı masrafları isteyebileceği nazara alınarak, davacı tarafından yapılan imalatların hangisinin zorunlu ve yararlı masraf, hangisinin lüks masraf olduğunun ayrı ayrı belirlenmesi, belirlenen zorunlu ve yararlı imalatların Asliye hukuk mahkemesince verilen el atmanın önlenmesi kararının kesinleştiği tarihteki değerinin tespit edilmesi ve bu bedelden yıpranma paylarının düşülmesi suretiyle, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınması, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3- Bozma nedenine göre, davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenle davacı tarafın bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenle davacının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.