14. Hukuk Dairesi 2018/1702 E. , 2019/2998 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 16.05.2016 tarihinde verilen dilekçeyle satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ikinci kademede tazminat talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda davanın reddine dair verilen 28.09.2017 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacılar vekili tarafından talep edilmiştir. ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
KARAR
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ikinci kademede tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, dava konusu 53 parsel sayılı taşınmazın 500 m2’sinin ortak muris ... tarafından 19.01.1984 tarihli satış vaadi sözleşmesiyle müvekkillerine satışının vaadedildiğini, satış bedelinin müvekkilleri tarafından ödendiğini ve taşınmazın zilyetliğinin müvekkillerine devredildiğini ancak taşınmazın muvazaalı olarak davalı adına tescil edildiğini belirterek dava konusu taşınmazın müvekkili adına tescilini, mümkün olmaması halinde ödenen satış bedelinin günümüzdeki değerinin faiziyle birlikte müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin satış vaadi sözleşmesinin tarafı olmaması nedeniyle kendisinden tescil veya tazminat talep edilemeyeceğini, müvekkilinin dava konusu taşınmazı dava dışı üçüncü kişilerden satın aldığını ve satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh edilmediğini dolayısıyla müvekkilinin iyi niyetli olduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuş ve zamanaşımı itirazında bulunmuştur.
Mahkemece, davalının dava konusu taşınmazı üçüncü kişilerden satın aldığı ve davalının davacıların malvarlığından istifade ederek kendi malvarlığını arttırmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacılar vekilince talep edilmiş, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Hukukumuzda, kişilerin satın aldığı şeylerin ileride kendilerinden geri alınabileceği endişesi taşımamaları, dolayısıyla toplum düzeninin sağlanması düşüncesiyle, satın alan kişinin iyiniyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bir tanımlama yapmak gerekirse iyiniyetten maksat, hakkın doğumuna engel olacak bir hususun hak iktisap edilirken kusursuz olarak bilinmemesidir.
Belirtilen ilke, TMK’nun 1023. maddesinde aynen “tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde hükme bağlanmış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddede “bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde vurgulanmıştır. Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin iyiniyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.
Kayıt malikinin mülkiyeti kötüniyetle kazandığı ileri sürülmüşse, üçüncü kişinin ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken şahıs olup olmadığına bakılması gerekir. Çünkü, TMK"nın 1024. maddesi uyarınca bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmişse bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişilerin yolsuz olan bu tescile dayanma olanakları yoktur. Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan ve hukuki sebepten yoksun bulunan tesciller yolsuz tescil sayılacağından, hakkı zedelenen üçüncü kişinin iyiniyetli olmayan malike karşı doğrudan doğruya şahsi hakkına dayanması mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta; ortak muris ... , dava konusu 53 parsel sayılı taşınmazın 500 m2’sini 19.01.1984 tarihli satış vaadi sözleşmesiyle davacılara devretmiştir.
Tapu kayıtlarının incelenmesinde, ortak muris ...’ın dava konusu taşınmazın 1000/2156 hissesini 25.02.1987 tarihinde ... ’a, 1156/2156 hissesini ise 20.04.1989 tarihinde ...’a, ...’ın satın almış olduğu hisseyi 31.12.2004 tarihinde ... ’a, ... ’ın bu hisseyi 16.02.2005 tarihlinde davalıya, 1156/2156 hisse sahibi ... ’ın hissesini 28.10.2015 tarihinde davalıya satış yoluyla devrettiği anlaşılmıştır.
Mahkemece dinlenen tanıklar, davacıların dava konusu taşınmazı satış vaadi sözleşmesiyle teslim aldıkları tarihten bu yana üzerine ev yapmak suretiyle kullandıklarını beyan etmişlerdir.
Davacılar, muris ... tarafından yapılan devirlerle en son davalıya yapılan devirlerin davacıların alacağına kavuşmasını engellemek amacıyla el ve işbirliği içerisinde yapıldığını ileri sürmüşlerdir.
Mahkemece, davalının dava konusu taşınmazı üçüncü kişilerden satın aldığı ve davalının davacıların malvarlığından istifade ederek kendi malvarlığını arttırmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir.
O halde mahkemece, muvazaa iddiası yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceğinden, TMK’nın 1023. maddesi uyarınca tarafların delilleri değerlendirilerek dava konusu taşınmaz maliki olan davalının iyiniyetli olup olmadığı, söz konusu taşınmazın el ve işbirliğiyle devredilip devredilmediği belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Mahkemece belirtilen husus gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması ve bölge adliye mahkemesince de istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle HMK 373/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 02.04.2019 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onaması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun kararına katılamıyoruz.