Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/2515
Karar No: 2018/1391
Karar Tarihi: 02.10.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2515 Esas 2018/1391 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/2515 E.  ,  2018/1391 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi sıfatıyla) davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.05.2015 tarihli ve 2013/701 E. 2015/307 K. sayılı karar davalı ... Meş. Gıda ve Turz. Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 15.02.2016 tarihli ve 2015/18515 E. 2016/1992 K. sayılı kararı ile;
    "…1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni gerektirici sebeplere, temyiz edenin sıfatı ile temyizin kapsamına göre davalı ....Gıda ve Tur. Paz. San. Tic. Ltd. Şti. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine.
    2- Dava, 23.05.2007 tarihli iş kazasında yaralanarak %100 oranında malül kalan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
    Mahkemece; 309.475,71 TL maddi tazminat ile 60.000,00-TL manevi tazminatın davalılar Avrasya İnş. Taah. Nak. Turizm San. ve Tic. A.Ş., ....Gıda ve Tur. Paz. San. Tic. Ltd. Şti. ve ..."den kaza tarihi olan 23.05.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, Davalı Green Tur Otelcilik San. ve Tic. Ltd. Şti."ye karşı açılan davanın reddine, karar verilmiştir.
    6100 Sayılı H.M.K."nın 26.maddesi kapsamında mahkemeler taleple bağlılık kuralına göre tarafların talep sonuçları ile bağlı olup ondan daha fazlasına karar veremezler.
    Somut olayda, davacı vekili 05.07.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile 463.144,20TL"ye artırdığı maddi tazminat talebini 20.01.2012 tarihli dilekçesi ile 261.149,26-TL olarak daralttığı anlaşılmaktadır. Halin böyle olmasına göre karar yerinde bu hususun göz ardı edilerek davacı talebini aşar şekilde 309.475,71-TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmesinin doğru olmadığı açıktır.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, ....Gıda ve Tur. Paz. San. Tic. Ltd. Şti. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır…"
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili müvekkilinin 23.05.2007 tarihinde Green Nature Otel inşaatında usta olarak çalışmakta iken yüksekten düşerek felç kaldığını ve meydana gelen iş kazası nedeniyle maddi olarak zor duruma düştüğünü, manevi olarak yıprandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL maddi ve 60.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Daha sonra vermiş olduğu 05.07.2011 tarihli ıslah dilekçesiyle mahkemece alınan 01.07.2011 tarihli ek hesap bilirkişi raporuna istinaden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 463.144,20 TL maddi, 60.000 TL manevi tazminatın 23.05.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,
    20.01.2012 tarihli dilekçesi ile de mahkemece alınan 14.11.2011 tarihli ikinci ek hesap bilirkişi raporuna göre fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuşu ile 261.149,26 TL maddi, 60.000 TL manevi tazminatın 23.05.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalılar... Şti. ve ... vekili öncelikle yetkili mahkemelerin İstanbul mahkemeleri olduğunu, ayrıca kaza üzerinden 2 yılı aşkın bir süre geçtiğinden davanın zamanaşımına uğradığını,... Şti.’nin gayrimenkulün tapu sahibi olması dışında inşaat ile ilgili başka bir eyleminin bulunmadığını, davacının ... Ltd. Şti. işçisi olması nedeniyle ...’nin de olaydan sorumlu tutulamayacağını, meydana gelen kazada işçinin de kusuru bulunduğundan manevi tazminat talebinde de bulunulamayacağını, kaldı ki talep edilen manevi tazminat miktarının da çok yüksek olduğunu iddia ederek davanın reddini istemiştir.
    Davalı ... Ltd. Şti. vekili kusur oranını kabul etmediklerini, iş kazası geçiren ...’nun kusurunun %30’dan fazla olduğunu, kaza sonrası davacının tedavi giderlerinin karşılandığını, dava dilekçesinde maddi tazminatın neye ilişkin olduğunun anlaşılamadığını, talep edilen manevi tazminat miktarının ise çok yüksek olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ...’ye duruşma gününü bildirir tebligat çıkartılmış olup, davalı duruşmaya gelmemiş, esas hakkında bir beyanda da bulunmamıştır.
    Mahkemece iş kazasının meydana gelmesinde sigortalının %30 oranında kusurlu bulunduğu, bu kaza nedeniyle oluşan maddi zararının 261.149,26 TL olduğu, öte yandan davacının geçirdiği iş kazası nedeniyle %100 malul kaldığı, çalışamaz hâle geldiği, bu nedenle manevi tazminat isteminin de haklı görüldüğü, ancak manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olmadığı gibi ceza niteliğinin de bulunmadığının göz önünde bulundurulması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 261.149,26 TL maddi tazminatın ve 20.000 TL manevi tazminatın davalılar ..., ... Ltd. Şti. ve ...’den müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin ve davalı... Şti. yönünden açılan davanın ise reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekili mahkemece hükme esas alınan bilirkişi hesaplamasının hatalı olduğunu, yardıma muhtaç olmasına rağmen yardımcı kişi hesabının 10 yıl eksik hesaplandığını, öte yandan manevi tazminatın az olduğunu, husumet yönünden verilen ret kararının ise yerinde olmadığını belirterek hükmün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı ....Gıda ve Tur. Paz. San. Tic. Ltd. Şti. vekili bilirkişi raporundaki kusur oranlarının hatalı olduğunu, hesap raporunda ise davacının aldığı ücrete yönelik yapılan hesaplamanın gerçeği yansıtmadığını ileri sürerek kararın bozulması talep etmiştir.
    Hükmün davacı vekili ve davalı ....Gıda ve Tur. Paz. San. Tic. Ltd. Şti. vekilince temyiz talepleri üzerine Özel Dairece manevi tazminat miktarının çok az olduğu, maddi tazminata gelince davacının sigorta müfettişine verdiği imzalı beyanında asgari ücret ile çalıştığını beyan ettiğinden maddi tazminat hesabının Ticaret Odası emsal ücret üzerinden değil asgari ücret üzerinden yapılması gerektiği, ayrıca davacı yardıma muhtaç olduğundan tazminat hesabında pasif devre yönünden de davacının bakım gideri ihtiyacının bulunduğunun gözardı edilmesinin hatalı olduğu, son olarak davalı... Şti. yönünden ret sebebi farklı olduğundan ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin maddi hata talebi üzerine Özel Dairece davalı... Şti.’nin temyiz talebi bulunmadığı gerekçesiyle davacının maddi hata talebinin kabulüyle bu davalıya yönelik olan bozma kararının kaldırılmasına karar verilmiş, bir önceki bozma kararında yer alan manevi tazminat miktarının çok az olduğu, maddi tazminat hesabının asgari ücret üzerinden yapılması ve pasif devre yönünden de davacının bakım gideri ihtiyacının hesaplanması gerektiğine yönelik temyiz nedenleri aynen tekrar edilmek suretiyle bozma kararı verilmiştir.
    Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde maddi tazminat hesabına dair en son alınan üç kişilik bilirkişi raporu gerekçe gösterilerek davanın kısmen kabulüne 309.475,71 TL maddi tazminatın ve 60.000 TL manevi tazminatın davalılar ..., ... Ltd. Şti. ve ...’den müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin ve davalı... Şti. yönünden açılan davanın ise reddine karar verilmiştir.
    Davalı ....Gıda ve Tur. Paz. San. Tic. Ltd. Şti. vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece davacı vekilinin 20.01.2012 tarihli dilekçesinin feragat veya talep daraltma dilekçesi olarak değerlendirilemeyeceği, dilekçede, davacı vekili tarafından “fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere” ifadesi kullanıldığı, feragat edilen kısmın dilekçede açıkça belirtilmediği, dilekçedeki beyanların kayıtsız şartsız olmadığı, maddi tazminata ilişkin verilen hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesinin de beyanının feragat iradesi taşımadığını gösterdiği, kaldı ki Özel Dairenin maddi tazminata ilişkin bozma kararı ve ilk derece mahkemesinin bu bozma kararına uymasıyla taraflar lehine usulî kazanılmış hak da oluştuğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı, davalı ....Gıda ve Tur. Paz. San. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacı vekilinin mahkemeye sunduğu 20.01.2012 tarihli dilekçesinin talep daraltma veya feragat dilekçesi olarak kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
    Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle ıslah kavramı üzerinde durmakta yarar vardır.
    Bilindiği üzere, davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 83. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan bir yöntem olup, iddia ile savunmanın genişletilmesi yasağının da bir istisnasıdır (Kuru Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, B.6.C.IV, İstanbul 2001, s.3965).
    Islah müessesesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkân olmakla; bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumunun yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir (Üstündağ Saim: Medeni Yargılama Hukuku, C.I.II.B,5, İstanbul 1992 s.534).
    Gerek öğreti gerekse Yargıtay, ıslah yoluyla davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini, aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine, müddeabihin (davada talep olunan miktarın) artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup ıslahın konusudur (Kuru: C.IV s.4035).
    HUMK’un 87. maddesinin “Müddei ıslah suretiyle müddeabbihi tezyit edemez.” şeklindeki son cümlesi, Anayasa Mahkemesi’nin 07.11.2001 günlü Resmî Gazete’de yayımlanan 20.07.1999 tarihli kararıyla iptal edilmiş ve böylece, davada istem sonucunun kısmi ıslah yoluyla artırılması usulen olanaklı hâle gelmiştir.
    Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonraki mevcut yasal durum itibariyle, kısmi davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş olan davacının, dilerse, ek dava açmak yerine, saklı tuttuğu alacak bölümü için o (kısmi) dava içerisinde ıslah yoluyla talepte bulunabilmesi mümkündür.
    Diğer taraftan HUMK’un 83/son maddesine göre her davada tarafların ancak bir defa ıslah talebinde bulunabilme hakkı vardır. Bu yüzden ıslah bir kez kullanılmakla tükenen (biten ve artık kullanılamayan) bir hukuksal çaredir (Yılmaz, Ejder: Islah, Ankara 2013, s.467).
    Diğer taraftan feragat kavramı üzerinde de durulmalıdır.
    HUMK’un “Feragat ve Kabul” başlıklı Yedinci Faslında yer alan 91. maddesinde; “Feragat, iki taraftan birinin neticei talebinden vazgeçmesidir.” şeklinde tanımlanmış; 93. maddesinde “Feragat ve kabul beyanı dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır”… 95. maddesinde ise “Feragat ve kabul, kati bir hükmün hukuki neticelerini hasıl eder.” hükmüne yer verilmiştir.
    04.02.2011 tarihinde yayımlanarak 01.10.2011 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndan (HMK); "davadan feragat" başlıklı 307/1. maddesinde ise; "Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir." şeklinde tanımlanmaktadır. Aynı Kanun"un 309/1. maddesinde; "Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır."; 311/1. maddesinde ise: "Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir." hükümlerine yer verilmiştir.
    Açıklanan bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere dava yoluyla bir hak talebinde bulunulabilmesi için, o hakkın maddi hukuk bakımından mevcut olması gerekir; hiç var olmayan veya başlangıçta var olmakla birlikte feragat nedeniyle bizzat hak sahibi tarafından ortadan kaldırılan (böylece, borçlu yönünden söndürülen) bir hak için, usul hukukunun kurum ve kuralları kullanılarak talepte bulunulması mümkün değildir.
    Feragat, davayı sona erdiren kesin bir usul işlemidir. Feragatten dönülmesi ve HUMK’un 83. maddesi ve HMK’nın 176. maddesine göre, ıslah yolu ile feragatin hükümsüz kılınması olanaksız ise de, irade bozukluğu hâllerinde feragat ve kabulün iptali istenebilir (Kuru, s.3646 vd.)
    Bilindiği gibi, feragat yalnız mevcut davadan değil, o dava ile istenen haktan da vazgeçme anlamına gelmektedir. Davadan feragat neticesinde, feragate konu hak tamamen düşer ve artık bir daha dava konusu yapılamaz (Postacıoğlu, İlhan E.: Medeni Usul Hukuku Dersleri, 6. Bası, İstanbul 1975, s.479).
    Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 22.05.1987 gün ve E:1986/4, K:1987/5 sayılı ilamının gerekçesinde ise, yasaların uygulanmasında, hakların korunması doğrultusunda hareket etme gereği karşısında, açık bir irade beyanı olmadan davadan feragat edildiği sonucunun çıkarılamayacağı kabul edilmiştir.
    HMK’nun 309/4 maddesine göre “feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.” Aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu"nun 13.04.2005 gün ve E:2005/11-242, K:2005/249; 29.04.2009 gün ve E:2009/13-76, K:2009/120; 29.04.2009 gün ve E:2009/12-112, K:2009/126; 7.1.1970 gün E:1969/2-681, K:1970/11; 13.1.1972 gün ve E:1970/8-773, K:1972/164; 1.11.1978 gün ve E:1977/575, K:1978/906 sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
    Öğretide de feragatin; açık ve kesin olması gerektiği belirtilmektedir (Belgesay, R. Mustafa : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Cilt:I, İstanbul 1939, s.254; Kuru s.3593; Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11.Bası, Ankara 2011, s.552-553).
    Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Davacı vekili 05.07.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile ıslah harcını da yatırmak suretiyle müddeabihi arttırarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 463.144,20 TL maddi, 60.000 TL manevi tazminatın 23.05.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yine 20.01.2012 tarihinde verdiği dilekçesi ile de fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 261.149,26 TL maddi, 60.000 TL manevi tazminatın 23.05.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Davacı vekili 05.07.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile yatırmış olduğu ıslah harcının iadesini talep etmemiş ve bilirkişi raporundaki maddi zarar hesabının hatalı olduğu gerekçesiyle mahkemece verilen kararı da temyiz etmiştir. Bu hâliyle davacı vekili ıslah harcının iadesini talep etmeyerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak ve mahkemece verilen kararı maddi tazminat yönünden temyiz ederek 20.01.2012 tarihli dilekçesindeki iradesinin feragat veyahut talebin daraltılmasına yönelik olmadığını açıkça ortaya koymuştur. Sonuç itibariyle davacı vekilinin mahkemeye sunmuş olduğu 20.01.2012 tarihli dilekçeyi feragat veyahut talep daraltma dilekçesi olarak kabul etmek mümkün değildir.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, HMK’nın 26. maddesi uyarınca mahkemelerin taleple bağlılık kuralına göre tarafların talep sonuçları ile bağlı olduğu, davacı vekilinin 20.01.2012 tarihli dilekçesi ile talebini daralttığı, artık mahkemenin davacının talebini aşar mahiyette karar vermesinin mümkün olmadığı, bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıdaki gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
    Hâl böyle olunca, yerel mahkemenin yukarıda açıklanan hususlara değinen direnme kararı yerindedir.
    Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.
    SONUÇ: Davalı ....Gıda ve Tur. Paz. San. Tic. Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (18.929,28 TL) harcın temyiz eden ....Gıda ve Tur. Paz. San. Tic. Ltd. Şti. nden alınmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.10.2018 gününde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.







    KARŞI OY

    Davacı taraf 05.07.2011 tarihinde talebini 463.144,20 TL"ye yükseltmek suretiyle ıslah etmiş ancak henüz karar verilmeden önce yeni bir dilekçe vererek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 261.149,26 TL"ye hükmedilmesini istemiştir. Davacı vekili bu dilekçesinde bir açıklamaya da yer vermiş ve aradaki farkın ilk raporda davacı yaşının 32, ek raporda ise 42 olarak hesaplanmasından kaynaklandığını bildirmiştir.. Mahkeme de ilk kararında 42 yaşa göre istenen miktarın tamamı olan 261.149,26 TL"ye hükmetmiştir.
    Davacı vekilinin bu beyanları birlikte değerlendirildiğinde davacının bu davadaki talebi ek raporda 42 yaşa göre hesaplanan 261.149,26 TL olup ıslah dilekçesinde fazla istenen miktarın 32 ila 42 yaş arası için raporda yaşın 32 alınmasından kaynaklanan miktara ilişkin olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Davacının saklı tuttuğu haklar ise 42 yaşa göre doğru hesaplama yapıldığında bulunacak miktara ilişkin olup, 42 yaşa göre hesaplanacak doğru miktara göre fazlaya ilişkin haklarından feragat etmiş değildir.
    Bozma kararı sonrası alınan rapor ile 42 yaşa göre istenebilecek miktar daha fazla bulunmuş ise de davacı fazla miktarı bu davada istemiş değildir. Fazla bulunan miktar dahi 42 yaşa göre olduğundan davacının 42 yaşa göre talebi olan 261.149,26 TL geçilemeyeceğinden bozma kararı yerinde olup bu karara direnilmesi doğru olmamıştır. Belirttiğim nedenlerle değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi