Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/14-147
Karar No: 2013/299

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/14-147 Esas 2013/299 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2013/14-147 E.  ,  2013/299 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname :   2012/282233
    Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : KARAMAN Ağır Ceza
    Günü : 09.03.2006
    Sayısı : 37-56

     Reşit mağdurenin zorla ırzına geçme suçundan sanık S.K.765 sayılı TCK’nun 416/1, 418/2, 59/2 ve 63. maddeleri uyarınca  8 yıl 9 ay hapis, sanık M.P."ın ise aynı kanunun 416/1, 418/2, 65/3 ve 59/2. maddeleri uyarınca 4 yıl 4 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ve mahsuba ilişkin, Karaman Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.04.2003 gün ve 171-51 sayılı hükmün sanık S.K. müdafii ve sanık M.P.tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 15.12.2003 gün ve 5471-7272 sayı ile;
     “Reşit olan mağdurenin olay akabinde olay tanığı M. A., S.G. ve annesi H. T."a ırzına geçildiğinden bahsetmediği gibi C.Savcılığındaki ilk ifadesinde de ırzına geçildiğinden söz etmediği, kızlığının bozulduğunun raporla anlaşılması üzerine C. Savcılığınca tekrar ifadesine başvurulduğunda ırzına geçildiğini iddia etmesi, oluşa ve tüm dosya kapsamına göre de; eylemin rızaya müstenit olduğunun anlaşılması karşısında sanıkların beraetleri yerine mücerret zor iddiasına dayanılarak yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmiş, Daire Üyesi İ. M.ise suçun sübuta erdiği görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
     Yerel mahkeme 23.03.2004 gün ve 37-56 sayı ile; suçun sübut bulduğu görüşüyle sanıkların ilk hükümdeki gibi cezalandırılmalarına karar vererek direnmiştir.
     Hükmün o yer Cumhuriyet Savcısı, sanık S.K. müdafii ve sanık M.P. tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 21.09.2005 gün ve 110224 sayı ile; 5320 sayılı Kanunun 8/2. maddesi uyarınca yeniden değerlendirme yapılmak üzere dosya mahalline gönderilmiştir.
     Yerel mahkemece yapılan değerlendirme sonucunda 09.03.2006 gün ve 37 – 56 sayı ile; sanık S.K.’nın 5237 sayılı TCK’nun 102/2 ve 62. maddeleri uyarınca 5 yıl 10 ay hapis, sanık M.P.’ın ise aynı kanunun 102/2, 39 ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 11 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
     Hükmün o yer Cumhuriyet savcısı, sanıklar müdafileri ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesi ile dosyanın gönderildiği Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 04.12.2007 gün ve 238-259 sayı ile; yeni hüküm niteliğindeki kararın temyiz incelemesinin Özel Dairece yapılması gerektiği belirtilerek dosya 5. Ceza Dairesine gönderilmiştir.
     İşbölümü nedeniyle dosyanın gönderildiği 14. Ceza Dairesince 17.04.2012 gün ve 2564-4474 sayı ile, hükmün onanmasına karar verilmiştir.
     Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 06.12.2012 gün ve 282233  sayı ile;
    “...Dosyanın incelenmesinde 18 yaşını bitirmiş mağdurenin evinin önünden kaçırılması sırasında bağırıp yardım istemediği, o sırada tesadüfen olay yerine yakın bir yerde bulunan M.A."nun mağdurenin sanık M.e hitaben "babama deyiveririm M." şeklinde konuşmasını duyduğu, bu sözün bağırma şeklinde değil konuşma şeklinde olduğu, daha sonra da baba şeklinde bir seslenişte bulunduğu Savcılık ifadelerinde sabittir. Mağdurenin başlangıçta kimseye ırzına geçildiğinden bahsetmemiş olduğu, kızlığının bozulduğunun sevk edildiği doktor tarafından verilen raporla ortaya çıkmasından sonra bu iddiada bulunduğu da gerçektir. Şikayet dilekçesi de olaydan 2 gün sonra verilmiştir. İlk incelemeyi yapan 5. Ceza Dairesi mahkumiyet kararını beraat kararı verilmesi gerektiğinden bozmuştur.
    Yargılamanın uzun seyri, aynı konuda 5. Ceza Dairesi ve 14. Ceza Dairesi tarafından onama ve bozma kararlarının verilmiş olduğu dikkate alındığında dosyanın Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunda incelenmesinin uygun olacağı, ayrıca sanığın müsnet suçu işlediğine dair mahkumiyeti için yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı sonucuna varıldığından mahkumiyeti yerine beraatına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 25.12.2012 gün ve 15128-13654  sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile YarCEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Ygıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suçun sübutuna ilişkindir. 
    İncelenen dosya kapsamından;
    Katılan S.T.’ın babası müşteki K.T.’ın 14.10.2002 tarihinde Ayrancı Cumhuriyet Başsavcılığına müracaatta bulunarak şüphelilerin 12.10.2002 tarihinde kızı S. T.’ı kaçırmaya teşebbüs ettiklerini iddia ederek şikayetçi olduğu,
    Katılan S.T. Cumhuriyet savcılığında ilk ifadesinde; 12.10.2002 günü saat 22.00 sıralarında köylerindeki düğünden döndüğü sırada sanıkların zorla kendisini kaçırmaya çalıştıklarını, anne diye bağırması üzerine bıraktıklarını, başka herhangi bir şey yapmadıklarını beyan ettiği,
    Katılan S.. T.’ın ifadesinin alınmasından sonra 14.10.2002 tarihinde saat 19.45 de düzenlenen ilk raporda; “Sağ göğüs üstünde 2-3 cm ebadında ekimoz ve altında çizik, sol göğsünde 4-5 cm uzunluğunda çizik, thorocal spıhal cordun 2 cm sağ lateralinde 2 cm uzunluğunda çizik, sağ scabulada 2 cm ebadında ekimoz, pupisde 1 cm lik cizik, sağ omuzda 2 cm ebadında 2 tane hiperemi, pupis üzerinde 1 cm lik çizik mevcut olup himen de saat 3 ve 9 hizasında taze kanamalı yırtık şüphesi” ve aynı gün saat 20.30 da kadın hastalıkları ve doğum uzmanınca düzenlenen raporda; “Cinsel organda sperme rastlanılmamıştır. Kızlık zarında saat 3 ve 9 hizalarında yırtık saptanmış ve yırtıkların 10 günden yeni olduklarına kanaat getirilmiştir. Mağdure bakire değildir" tespitlerine yer verildiği,
    Kovuşturma aşamasında Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Konya Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen 17.12.2002 tarihli raporda; “Hymen halkavi (annular) olup, normal enlilikte ve etlilikte olduğu, saat kadranına göre 3 ve 9 hizasında kaideye inen (penis veya penis ile aynı hacim ve sertlikte cisimle oluşması tıbben mümkün olan), kaidede sedefi beyaz renkli skatrist bırakan eski (10 günden daha önce oluşmuş) yırtık izi mevcut olduğu, yırtığın cinsel ilişki sonucu meydana gelmiş olabileceği” hususunun belirtildiği,
    Sanık S.K.’ya ait doktor raporunda ise; sağ göğüs altında 2 cm lik hiperemi olduğunun belirlendiği
    Katılan S.14.10.2002 tarihinde, doktor raporlarından sonra alınan ikinci ifadesinde; olay tarihinde düğünden döndüğü sırada sanıkların kendisini zorla kaçırdıklarını, S."ın sol kolundan tutarak ağzını kapattığını, M."in ise sağ kolundan tutarak gözünü kapattığını, bu şekilde sürükleyerek evlerinin arkasındaki bahçeye, ağılın yanına götürdüklerini, M."in oradan ayrıldığını, S.ın kendisini yere yatırdığını, üstündeki giysileri çıkarmaya çalıştığını, montun fermuarından tutarak buna engel olduğunu, etek giydiği için iç çamaşırını çıkardığını, sonra da kendi iç çamaşırını çıkararak ırzına geçtiğini, içine boşaldığını, sonra üzerinden kalktığını, hemen iç çamaşırını giydiğini, bu sırada M."in geldiğini ve "s.seni öpmek istiyorum" dediğini, bunu kabul etmediğini, M. ısrar edince M.e "M. babamı çağıracağım, bunu söyleyeceğim" dediğini ve peşi sıra "anne" diye bağırmaya başlayınca, sanıkların olay yerinden kaçtıklarını, ilk ifadesinde ailesinden çekindiği için bunları söyleyemediğini, mahkemede farklı olarak; S. ile herhangi bir duygusal ilişkisinin olmadığını, daha önce hiç konuşup görüşmediklerini beyan ettiği,
    Olayın gerçekleştiği yerin yakınlarında ahırı bulunan M.A.aşamalarda benzer nitelikte; olay tarihinde ahırda hayvanlarla uğraştığı sırada "babama deyiveririm M." şeklinde bir kız sesi ve sonrasında peşi sıra "baba" diye bağırmasını duyduğunu, sonrada kendisinin ne oluyor diye bağırdığını, bu sırada iki kişiyi kaçarken gördüğünü, birini gocuğundan M. P.olduğunu anladığını, diğerinin tanımadığını, mağdurenin yanına gittiğinde, mağdurenin M.P.ve S.K."nın kendisini kaçırmaya çalıştığını söylediğini, mağdurenin kılık kıyafetininde bir anormallik görmediğini, mağdurenin kendisini gördüğünde kılık kıyafetini düzeltme çabası içine de girmediğini söylediği,
    Mağdurenin annesi H.T. aşamalarda benzer nitelikte; olay tarihinde evinde oturduğu sırada kızının "anne" diye bağırmasını duyduğunu, hemen dışarı çıktığını, kızının bir ayağında terlik olmadığını gördüğünü, ne oldu diye sorduğunda ise sanıkların ağzının kapatarak zorla sürüklediklerini söylediğini dile getirdiği,
    Mağdurenin komşusu olan S.G.aşamalarda benzer nitelikte; olay tarihinde düğünden döndükten sonra evde otururken dışarıdan "anne" diye bağırma sesi duyduğunu, pencereden baktığında M.A."yu ve mağdureyi gördüğünü, yanlarına gittiğinde mağdurenin annesininde geldiğini, mağdurenin sanıkların kendisini zorla götürmek istediklerini söylediğini, mağdureyi gördüğünde üzerinde düğündeki kıyafeti olduğunu, üzerinde toz, toprak olup olmadığını fark etmediğini ifade ettiği,
    Sanık S.K."nın babası B.K. 14.10.2002 tarihinde savcılıkta; olayı 13.10.2002 günü duyduğunu, oğluna sorduğunda, oğlunun böyle bir şey yapmadığını, iftira attıklarını, kızı zorla kendisine vermeye çalıştıklarını söylediğini, bunun üzerine oğluna eğer o kızı alırsan seni evlatlıktan reddederim dediğini belirttiği,
    Görgüye dayalı bilgisi olmayan ve soruşturma sırasında beyanı alınmayan mağdure S. T.’ın amcasının karısı A.T.mahkemede; olay tarihinde kayın validesinin evinde misafirlikte olduğunu, olayı duyduğunda dışarı çıktığını, mağdure ve annesinin çok heyecanlı olduklarını gördüğünü söylediği,
    Görgüye dayalı bilgisi olmayan ve soruşturma sırasında beyanı alınmayan mağdure S. T.’ın amcası M.T. mahkemede; olay tarihinde annesinin evinde misafirlikte olduğunu, saat 21.00 sıralarında yeğeni S."ın telaşlı olarak bir şekilde içeriye girerek, sanıkların S."i zorla sürüdüklerini ve kaçıp gittiklerini söylediğini, daha sonra eşiyle görüştüğünde mağdurenin çok perişan halde olduğunu gördüğünü beyan ettiği,
    Sanık M. P.soruşturma aşamasında 14.10.2002 tarihinde verdiği ilk ifadesinde; S. ve S."in birbiriyle konuşup görüştüklerini, düğünden dönerken S."ın S.le konuşacağını bu nedenle S."in evlerinin yakınlarında bulunan yıkık binada beklemesini istediğini, bir müddet burada bekledikten sonra gelen olmayınca ayrıldığını, eve doğru giderken S.ile S."i konuşurken gördüğünü, S."ın gel birlikte gidelim diye seslendiğini, S."in kendisini görünce bağırmaya başladığını, S."ın da kaçmaya başladığını, peşi sıra kendisininde kaçtığını, S."in niye bağırdığını bilmediğini, S."ın S."e kendisiyle ilgili bir şeyler söylemiş olabileceğini ifade ettiği,
    Sorguda farklı olarak; yıkık binada 5-6 dakika kadar bekledikten sonra S. ve S."in gelerek S.in evlerinin 30-40 metre kadar ilerisinde ağaçlık alanda oturmaya başladıklarını, rahat hareket ettiklerini, cinsel ilişkiye girdiklerini görmediğini, birbirine yakın şekilde oturup konuştuklarını, bir süre bekledik sonra eve gitmek için ayrıldığı sırada S."in gelmesi için seslendiğini, yanlarına giderken S."ın S."e bir şeyler söylediğini, bunun üzerine S."in "hayır M.yapmasın" dediğini ve bağırdığını, olay sonrasında S. ile giderlerken S."ın S."le konuşurken cenabet olduğunu söylediğini savunduğu, mahkeme ve keşifte de benzer nitelikte savunmalarda bulunduğu,
    Sanık S.K. soruşturma aşamasında 15.10.2002 tarihinde verdiği ilk ifadesinde; olay tarihinde düğünden dönerken M.e S."in düğünde kendisine güldüğünü bu nedenle S."le konuşmak istediğini söylediğini, S."in evlerinin önünden geçerken S."in çağırdığını, bahçede konuşalım dediğini, M."i beklemesi için yıkık binaya gönderdiğini, bahçeye girdikten sonra S.in öpmeye başladığını, S.i ittiğini, bu arada M."i çağırdığını, M.gelince S.in bağırmaya başladığını, S."in öpmesi nedeniyle boşaldığını,
    Sorguda farklı olarak; M.le S."in evlerinin önünden geçerlerken S."in seslendiğini ve görüşmek istediğini söylediğini, S.ile yaklaşık bir yıldır arkadaşlık yaptığını, ancak son bir aydır köyde S."in başka erkeklerle ilişkisi olduğuna ilişkin dedikodular çıkması nedeniyle konuşmadığını, bu nedenle S."in kendisi ile konuşmak istemiş olabileceğini, yol üzerinde ayak üstü konuşurken, S."in  "gelen giden olur bahçeye gidelim" demesi üzerine bahçeye girdiklerini, S."in öpmeye başladığını, kendisinin de S.."i öptüğünü, fakat S."in daha fazla yaklaşmak istemesi üzerine M.e seslenerek gidelim dediğini, bu sırada S."in başındaki örtüyü çıkarak bağırmaya başladığını ifade ettiği, mahkeme ve keşifte de benzer nitelikte savunmalarda bulunduğu,
    Mağdure ve sanıkların suç tarihinde 18 yaşından büyük oldukları,
    Anlaşılmaktadır.
    Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemeli, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
    Somut olay bu açıklamalar ışığında ve tüm dosya içeriği gözönüne alınarak değerlendirildiğinde;
    Sanıklar S.ve M."in aşamalarda istikrarlı bir şekilde üzerlerine atılı suçlamaları kabul etmemeleri, mağdure S."in sanık S."la arkadaşlıkları olmadığını beyan etmesine rağmen sanık S."ın mağdure S."le daha önceden tanıştığını, yaklaşık bir yıldır arkadaşlık yaptıklarına ilişkin beyanının sanık M. tarafından doğrulanması, mağdurenin olay tarihinde olay yerine gelen kişilere ve babasının müracaatı sonrası savcılıkta verdiği ilk ifadesinde sanıkların kendisini kaçırmaya çalıştığını, başka bir şey yapmadıklarını beyan etmesine karşın, adli raporların alınmasından sonra sanık S.ın zorla ırzına geçtiğini ifade etmesi ve bu bağlamda beyanları arasında çelişkiler olması, mağdurenin sanık M."e karşı söylediği "babama deyiveririm M. sözünün olayın yakınlarında bulunan tanık M. ve "anne" diye bağırmasının yine olay yakınlarında evlerinde bulunan mağdurenin annesi H. T.ve komşuları S.G.tarafından duyulması karşısında, olayın mağdurenin anlattığı şekilde gerçekleştiğinin kabulü halinde mağdurenin sanıkların tarafından zorla sürüklenerek götürüldüğü ve S.."ın ırzına geçtiği sırada bağırması durumunda sesinin komşuları ve ailesi tarafından duyulabileceğinin anlaşılması, ayrıca bu hususu doğrular biçimde tanık M."nın olay tarihinde mağdurun "babama deyiveririm M. sözünü duyduğunu, öncesinde bir söz duymadığını beyan etmesi, mağdurenin vücudunda ve özellikle de cinsel organı çevresinde zorla ırzına geçildiğine dair bulguların olmaması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sanıkların mağdureyi zorla kaçırıp, sanık S."ın sanık M."in yardımıyla mağdurenin zorla ırzına geçtiği şüphe boyutunda kalmakta ve sübuta ermemektedir.
    Sanıkların, kesin bir kanaat vermekten uzak olan mağdure S."in çelişkili beyanlarına dayanılarak atılı suçtan cezalandırılmasına karar verilmesi, evrensel bir ilke olan şüpheden sanık yararlanır ilkesine ayrılık oluşturacaktır.
    Bu itibarla, atılı suçu işledikleri hususunda her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanıkların beraatı yerine mahkumiyetine karar veren yerel mahkeme mahkumiyet hükmü ve Özel Daire onama kararı isabetsiz olduğundan Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün sanıkların beraati yerine mahkumiyetlerine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan ondört Genel Kurul Üyesi; "sanıkların suçlarının sübuta erdiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABÜLÜNE,
    2-Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 17.04.2012 gün ve 2564-4474 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- Karaman Ağır Ceza Mahkemesinin 09.03.2006 gün ve 37-56 sayılı kararının sanıkların beraatı yerine mahkumiyetine hükmolunması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.06.2013 günü yapılan birinci müzakerede gerekli çoğunluk sağlanamadığından, 11.06.2013 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

     

     

     


     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi