
Esas No: 2017/1235
Karar No: 2018/1386
Karar Tarihi: 02.10.2018
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1235 Esas 2018/1386 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “ecrimisil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ordu 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.03.2013 gün ve 2012/280 E., 2013/121 K. sayılı karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 04.11.2013 gün ve 2013/12288 E., 2013/15083 K. sayılı kararı ile,
“…Dava, paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden dava konusu 185 ada 15 parsel sayılı taşınmazın ¼ payının davacı, ¾ payının ise davalı adına kayıtlı olduğu, taşınmazın arsa niteliği taşıdığı ancak üzerinde depo, işyeri ve 3 katlı bina bulunduğu, binanın 2. katındaki daireyi davacının, kalan kısımları ise davalının kullandığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava konu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanınönlenilmesini ve ecrimisil isteyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.
Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz.
Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı)
Bilindiği üzere ecrimisilkötüniyetli zilyedin malike ödemekle yükümlü olduğu bir bedeldir. Somut olaya yukarıdaki ilkeler uyarınca bakıldığında, taraflar arasında fiili kullanım biçiminin oluştuğu, davacının taşınmazdaki binanın 2. katındaki daireyi kullandığı, davalının diğer bölümleri kullanmasının kötüniyete dayalı olduğunun söylenemeyeceği bu nedenle ecrimisilden sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı açıktır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, paydaşlar arasında ecrimisil istemine ilişkindir.
Davacı vekili; 185 ada 15 parsel sayılı taşınmazın ¼ payının müvekkiline ait olduğunu, dava konusu taşınmazdaki binanın altında bulunan iş yerinin davalı tarafından kiraya verilerek kullanıldığını ve kira gelirinin davalı tarafından alındığını diğer taraftan iş yerinin yanında bulunan deponun ve binanın iki katının da davalı kullanımında olduğunu ileri sürerek 15.07.2000 tarihinden dava tarihine kadar toplam 10.000 TL ecrimisilin faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; dava konusu taşınmazın ¾ payının davalıya ait olduğunu, taşınmaz üzerinde fiili taksim olup, davacının taşınmazdaki payına karşılık kullandığı bölüm bulunması nedeniyle ecrimisil talep edemeyeceğini ve davayı kabul etmemekle birlikte istenilen bedelin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece paydaşı olduğu malı kullanmasına engel olunan paydaşın, mahrum kaldığı ecrimisil bedelini talep hakkı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyiz etmesi üzerine karar Özel Dairece yukarıda gösterilen gerekçeyle bozulmuştur.
Yerel mahkemece aynı gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından bina altında bulunan iş yerinin davalı tarafından kiraya verilerek kullanılması nedeniyle davacının haksız işgal tazminatı isteyip isteyemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 683. maddesi uyarınca bir şeye malik (sahip) olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir. Ecrimisilde bir kişinin malına haksız olarak el atan, zilyetliği elinde tutan, kullanan veya kira vererek gelir elde eden kişiden talep edilebilecek tazminat türüdür. Bir başka ifade ile ecrimisil, iyi niyetli olmayan zilyedin geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız olarak alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında ödemek zorunda olduğu tazminat olup, yasal dayanağını TMK’nın 995. maddesinden almaktadır.
Bilindiği üzere her paydaşın, paylı mülkiyet konusu şeyin tamamı (veya bir kısmı) üzerinde yararlanma hakkı bulunmaktadır. Bu hak, ne mekân (yer), ne de zaman itibariyle sınırlandırılmıştır. Hâl böyle olunca paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan, payına vaki el atmanın önlenilmesini veya ecrimisili kural olarak her zaman isteyebilir. Fakat yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre paylı bir taşınmazda paydaşlardan birinin diğerinden ecrimisil (işgal tazminatı) isteyebilmesi yararlanmadan men isteğine karşı konulması hâlinde mümkündür. Ne var ki taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişler ise kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmî taksime veya şûyuun satış suretiyle giderilmesine, yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK’nın 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. O hâlde payına karşılık taşınmazda çekişmesiz kullandığı yer bulunan paydaşın açacağı ecrimisil davasının dinlenilme olanağı yoktur.
Somut olayda, davacının Ordu 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/271 Esas sayılı dosyasında taşınmazdaki payına karşılık binada kullandığı daire bulunduğuna dair beyanı ile dosya içinde bulunan tanık anlatımlarından çekişme konusu iş yerini davalının önceleri kahvehane olarak işletirken sonrasında davacının da muvafakati ile kiraya vererek kullandığı, bir başka ifade ile davalı tarafın yararlanmasına bırakıldığı, bu durumda taşınmazda fiili kullanım biçimi oluştuğu ve dolayısıyla davalının kullanımının kötü niyetli olmadığı hususları dikkate alınmadan ecrimisilden sorumlu tutulması doğru değildir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan daireler hakkında fiili kullanım biçimi oluştuğu hâlde, zemin katta bulunan iş yerleri ile ilgili fiili kullanım biçiminin oluşmaması nedeniyle davalının ecrimisilden sorumlu olacağı, direnme kararının bu nedenle onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 02.10.2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.