16. Hukuk Dairesi 2020/2171 E. , 2020/3063 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı ..., satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, ... İlçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan ve kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmaz bölümlerinin adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 7.712,69 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz bölümünün davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı, davalı Hazine temsilcisi ve davalı ... vekili tarafından ayrı ayrı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı ...’un hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda (B), (C) ve (D) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümlerine ilişkin hükme yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.
Davalı Hazine temsilcisi ile davalı ... vekilinin hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen bölüme ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Mahkemece, çekişmeli taşınmaz bölümü yönünden, davacı lehine imar-ihya ve zilyetlikle edinme koşulları gerçekleştiği kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve uygulama hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki, dava, TMK"nın 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkindir. Davacı, zilyetliğe dayalı olarak çekişmeli taşınmaz bölümünü evvelki malikinden satın aldığını ve 20 yılı aşkın bir süredir kullandığını, TMK madde 713/1"deki iktisap şartlarının lehine oluştuğunu ileri sürerek adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacının, aynı dava dilekçesi ile aynı satın alma senedine dayalı olarak, aynı iddialarla açtığı tescil davasının, ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 1999/206 Esas, 2001/62 Karar sayılı kararı ile "taşınmazın tespit dışı bırakılma tarihi olan 1993 yılı ile davanın açıldığı 1999 yılı arasında yasanın aradığı 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisap süresinin dolmadığı" gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanunu"nun 714. maddesinde "kazandırıcı zamanaşımı sürelerinin hesaplanmasında, kesilmesinde ve durmasında, Borçlar Kanunu"nun zamanaşımına ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır" hükmüne yer verilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 154/2. (eski BK m.133/2.) maddesinde alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurduğu takdirde zamanaşımının kesileceği ifade edilmiştir. Tescil davalarında, zilyedin tescil istemiyle başvuruda bulunması dava, Hazinenin veya tapu kayıt maliki mirasçılarının tescil istemine karşı koymaları da defi niteliğindedir. Zilyet tarafından dava açılması, davalı Hazine veya kayıt malikinin mirasçıları tarafından davaya karşı konulması zamanaşımını keser. Zamanaşımının kesilmesinin sonuçlarını belirten Türk Borçlar Kanunu"nun 156. (eski BK"nın 135.) maddesine göre, zamanaşımının kesilmesi halinde sürenin yeniden işlemesi gereklidir. Zamanaşımının kesilmesinin doğal sonucu ise, önceki sürenin hukuken geçersiz sayılmasıdır. O halde, önceki dava, süren zilyetliği kesmiştir. Dava tarihinden, tescil isteminin eksik süre yönünden reddine ilişkin kararın kesinleştiği tarihe kadar gerçekleşen zilyetlik ise, davaya konu olması itibariyle hesaba katılamaz. Sonradan açılan tescil davasında da zilyetlikle kazanma koşullarının tümünün birlikte gerçekleşmesi zorunludur. Bu itibarla, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 713. maddesinin 1 ve 2. fıkraları gereğince açılan tescil davasının süre yönünden reddedilmesi halinde; aynı yerle ilgili olarak açılan ikinci davanın olumlu sonuçlanabilmesi için, ilk kararın kesinleşmesinden itibaren taşınmaz üzerindeki zilyetliğin davasız ve aralıksız ve malik sıfatıyla yeniden 20 yıl sürmesi gerekir. Bu ilke, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 19.01.2007 gün ve 2005/1 Esas, 2007/1 Karar sayılı ilamında da aynen benimsenmiştir. Ne var ki somut olayda mahkemece, davacı tarafından, daha evvel, aynı iddia ile, aynı satın alma senedine dayalı olarak açılan ve red kararı ile sonuçlanan ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 1999/206 Esas, 2001/62 Karar sayılı dava dosyası içerisinde yer alan kroki ile eldeki dosyada mevcut kroki çakıştırılmak suretiyle çekişmeli bölümün, hakkında daha önce red kararı verilen taşınmaz ile aynı yer olup olmadığı saptanılmamış, aynı yer olduğunun anlaşılması halinde daha önce açılıp red ile sonuçlanan davanın kesinleşme tarihinin 23.01.2002 olduğu göz önüne alındığında eldeki davanın açılış tarihi itibariyle süre yönünden red edilip edilmeyeceği üzerinde durulmaksızın karar verilmiştir.
Hal böyle olunca; Mahkemece, yukarıda belirtilen dava dosyasındaki kroki ile eldeki dosyada mevcut kroki yöntemince çakıştırılmak suretiyle, çekişmeli taşınmaz bölümünün hakkında daha evvel red kararı verilen taşınmaz ile aynı yer olup olmadığı duraksamasız biçimde belirlenmeli, taşınmazların aynı yer olmadığının tespiti halinde işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece yukarıda belirtilen hususlar göz ardı edilerek eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulması isabetsiz olup, davalı Hazine temsilcisi ile davalı ... vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalı ..."na iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.09.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.