Hırsızlık suçundan sanık G.F.in 765 sayılı TCK"nun 491/2, 62, 522, 55/3 ve 647 sayılı Kanunun 4. maddeleri uyarınca 3.806 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Kartal 1. Çocuk Mahkemesince verilen 04.02.2008 gün ve 238-4 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 13.02.2012 gün ve 5198-2909 sayı ile;
“Sanığa iddianame okunmadan, okunmuşsa bu husus tutanağa geçirilmeden sorgusu yapılmak suretiyle 5271 sayılı CMK"nun 191/3-b maddesine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlanması " isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 28.03.2012 gün ve 147613 sayı ile;
“Soruşturma sonunda düzenlenen iddianame sanığa tebliğ edilmemiş, sanık duruşmadan kaçtığından hakkında yakalama emri çıkarılmış, sanık yakalama sonunda getirilerek yargılandığı mahkemede 23.10.2007 tarihinde sorgusu yapılmıştır. Bu celsede sanığa 5271 sayılı CMK’nun 147 ve 191. maddeleri uyarınca tüm yasal hakları hatırlatılmış, suçu anlatılarak savunma ve delilleri sorulmuştur. Sanık yasal haklarını anladığını, savunmasını kendisinin yapacağını, suçla ilgili olarak açıklamada bulunmaya hazır olduğunu açıklamıştır. Savunmasında; suçlamayı kabul etmediğini, savcılıkta verdiği ifadesini aynen tekrar ettiğini, olay günü arkadaşı olan diğer sanık N.Y.’nın gelerek kendisini evden çağırdığını birlikte boş bir arsanın yanına gittiklerini, boş olan arsada koyu renk bir Doğan marka araç olduğunu arkadaşı N.’ın suça konu aracın dayısına ait olduğunu söyleyerek çalıştırılması konusunda yardım istediğini, yardım amacıyla aracın yanına gittiğini, araçla uğraşırken bir kişinin seslendiğini, kaçmaya başladıklarını ve adının M..olduğunu öğrendiği kişinin ateş ettiğini, kaçarken bir süre sonra düştüğünü ve ondan sonrasını hatırlamadığını beyan ederek iddianame ile uyumlu savunma yapmıştır.
5271 sayılı CMK’nun 191/3-b maddesinde, iddianamenin duruşmada hazır bulunan sanığa okunması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Bu düzenleme ile amaçlanan sanığın hangi eylemden dolayı yargılandığı hakkında bilgi sahibi olabilmesi ve mahkeme huzurunda kendisini savunabilmesidir.
Sanığın sorgusu sırasında suçlamanın ne olduğu anlatılmıştır. Hangi suçlama ile karşı karşıya olduğunu öğrenmiştir. CMK’nun 147/1 -b de yüklenen suç anlatımı dahil CMK"nun 147. maddesinde düzenlenen tüm hakları hatırlatılan, dosyada önceki ifadesi ile nüfus ve sabıka kaydı yüzüne karşı okunan sanık, iddianame ile uyumlu savunma yapmıştır. Her hukuka aykırılık bozma nedeni değildir. Tüm dosya içeriğine göre iddianamenin okunduğu ancak zapta geçmediği sanığın iddianameye uyumlu savunmasından anlaşılmıştır. Sanığın savunma hakkının kısıtlandığına ilişkin açık bir ihtilaf dosya içerisinde görülmemiştir
Bu nedenle, Yüksek 13. Ceza Dairesinin anılan kararındaki savunma hakkının kısıtlandığına ilişkin düşüncesinde isabet yoktur” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve dosyanın esasının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 13. Ceza Dairesince 01.10.2012 gün ve 18248-20289 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın hırsızlık suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa 5271 sayılı CMK"nun 191/3-b maddesine aykırı olarak iddianame okunmadan sorgusu yapılmak suretiyle savunma hakkının sınırlanıp sınırlanmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
21.09.2004 tarihinde düzenlenen iddianamenin sanığa tebliğ edilmediği, pul olmadığından bahisle ihzaren celbine karar verilen sanığın aşamalarda duruşmaya gelmemesi nedeniyle üç kez daha zorla getirilmesine karar verildiği, önceki adresinden ayrılarak gittiği, yeni adresi araştırmalar sonucu da tespit edilemediğinden savunması alınamayınca hakkında yakalama emri çıkarıldığı, 23.10.2007 günü yakalanan sanığın yerel mahkemece savunması alınmadan önce tutanağa; “Sanığa 191. maddede belirtilen yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmasının kanuni hakkı olduğu ....hatırlatıldı... Sanık yasal haklarını anladığını, dosyada müdafii olduğunu ancak müdafii yardımından yararlanmak istemediğini, savunmasını kendisinin yapacağını ve suçla ilgili açıklamaya hazır olduğunu belirtmekle, suçu anlatıldı, savunma ve delilleri soruldu” şeklinde açıklamalar yazıldığı, iddianamenin okunduğu ya da yakalama müzekkeresi ve eklerinin okunduğu biçiminde bir açıklamanın yazılmadığı, bir sonraki oturumda da sanığın yokluğunda mahkûmiyet hükmünün kurulduğu anlaşılmaktadır.
5271 sayılı CMK’nun 176/1. maddesinde iddianamenin çağrı kağıdı ile birlikte sanığa tebliğ edileceği hükme bağlanmış, aynı maddenin son fıkrasında da iddianamenin tebliği ile duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerektiği belirtilmiştir.
CMK’nun “İfade ve sorgunun tarzı” başlıklı 147. maddesinin 1. fıkrasında; “Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde aşağıdaki hususlara uyulur:
a) Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, kimliğine ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür.
b) Kendisine yüklenen suç anlatılır” denilmek suretiyle, sorguya çekilmeden önce sanığa yüklenilen suçun anlatılması gerektiği vurgulanmıştır.
Aynı kanunun "Duruşmanın başlaması" başlıklı 191. maddesinin 3. fıkrasında ise;
“Duruşmada, sırasıyla;
a) Sanığın açık kimliği saptanır, kişisel ve ekonomik durumu hakkında kendisinden bilgi alınır,
b) İddianame veya iddianame yerine geçen belge okunur,
c) Sanığa, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu ve 147 nci maddede belirtilen diğer hakları bildirilir,
d) Sanık açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusu yapılır” düzenlemelerine yer verilerek, sanığın sorgusu yapılmadan önce iddianamenin ve iddianame yerine geçen belgenin okunması gerektiği belirtilmiştir.
AİHS nin 6/1. maddesinin 1. cümlesinde; “Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir……”,
Aynı maddenin 3. fıkrasında ise; "Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir:
a) Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek…” hükümleri yer almaktadır. Adil yargılama; yalnızca davanın erken sonuçlandırılması olmayıp, sanık ile katılana tüm haklarını tamamen kullanma imkanı sağlanarak yargılamanın en az giderle ve en kısa zamanda sonuçlandırılması olduğundan, modern hukuk sistemlerinde sözlülük, doğrudanlık ve yüz yüzelik ilkeleri kabul edilmiştir.
Kanun koyucu da, CMK"nun 176. maddesinde iddianamenin çağrı kağıdı ile birlikte sanığa tebliğini ve savunması hazırlanmasına imkan sağlanmak üzere tebliğ ile duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunmasını öngörmüş, ayrıca 191. madde ile sanığın üzerine atılı suçu ayrıntılarıyla öğrenmesi ve savunma hakkını en iyi şekilde kullanması için iddianamenin okunması zorunluluğunu getirmiştir. Sözkonusu düzenlemeler savunma ve yapılan isnadı öğrenme hakkı kapsamında olup, sanığın hakkındaki suçlamalardan haberdar olması ve daha etkili savunma yapması amaçlanmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
21.09.2004 tarihinde düzenlenen iddianamenin sanığa tebliğ edilmediği ve çıkarılan yakalama emri sonucunda 23.10.2007 günü yakalanarak aynı tarihte savunması alınmadan önce iddianamenin okunmadığı anlaşıldığından, yargılama aşamasında hiçbir şekilde iddianameden haberdar olmayan ve savunması alınmadan önce de iddianame kendisine okunmamış olan sanığın savunma hakkının 5271 sayılı CMK"nun 191/3-b maddesine aykırı davranılmak suretiyle sınırlandığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı isabetli olup, itirazın reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Başkanı ve sekiz Genel Kurul Üyesi; "Hakkında yakalama müzekkeresi çıkarılan sanığa, yakalama müzekkeresi ekinde iddianameninde tebliğ edildiği, yakalandıktan sonra sorguya çekilme aşamasında, CMK"nun 191. madde hükümlerinin açıklandığı, sanığın suçunu bildiğini ve müdafii istemeyip savunmayı kendisinin yapacağını belirterek, atfedilen suçlama paralelinde savunmasını yaptığından, suçunu bilen ve buna göre savunmasını yapan sanığa yakalama ekinde de iddianame tebliğ edildiğine göre, bu olaya münhasıran itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 28.05.2013 günü yapılan ilk müzakerede gerekli çoğunluk sağlanamadığından,
04.06.2013 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.