19. Hukuk Dairesi 2017/3059 E. , 2018/4989 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki birleşen menfi tespit davaları ile birleşen alacak davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın reddine, birleşen menfi tespit davasının kısmen kabulüne, birleşen alacak davasında karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl dava ve birleşen davalar davalısı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- KARAR -
Asıl davada davacı vekili, davalı bankaya olan kredi borçlarını ödediklerini, kredi borçlarının teminatı olarak verdikleri çeklerin davalı banka tarafından dava dışı şirkete olan kefaletleri nedeniyle iade edilmediğini,dava dışı şirketin kredi borcuna olan kefaletlerinin geçerli olmadığını, dava dışı şirket ile imzalanan kredi sözleşmesine davacı şirketin yönetim kurulunun onayı ve muvafakatı olmaksızın kefil sıfatıyla imza atıldığını, davalı bankanın geçersiz olan kefalete dayanarak hapis hakkını kullanıp çekleri iade etmemesinin yasal olmadığını, bu çeklerin zamanaşımına uğramasına sebebiyet vererek zarar görmelerine neden olduğunu belirterek davalı bankanın dava dışı şirket ile yaptığı kredi sözleşmesine olan kefaletlerinin iptaline, hapis edilmiş olan çeklerin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı banka vekili, davalı bankanın kredi sözleşmesinden kaynaklanan yasal ve akdi hapis hakkını kullandığını, davacı şirketin kefaletinin geçerli olduğunu, davacının 25.03.2010 tarihi itibariyle asaleten ve kefaleten borçlarının kapanmış olması nedeniyle sözkonusu çeklerin iadesi ile icra dosyalarının davacıya temlik edileceğine ilişkin gönderilmiş olan ihtarnameye olumsuz cevap vererek temerrüde düştüğünü savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen 2009/670 Esas sayılı dosyada davacı vekili , davalı banka ile kredi sözleşmesi imzalandığını, kredinin teminatı olarak müşteri çeklerinin verildiğini, borcu aşan miktarda olan çeklerin iade edilmesi için davalı bankaya ihtar keşide edildiğini, ancak çeklerin iade edilmediğini, buna ilişkin yaptırılan delil tespitinde alınan raporda çeklerin davalı banka tarafından yasal dayanağı olmadan alıkonulduğunun tespit edildiğini, davalı bankanın borç kalmamasına rağmen toplam 279.550,00 TL bedelli çekleri elinde tutarak herhangi bir işlem yapmadığını belirterek davacı şirketin borçlu olmadığının tespiti ile çeklerin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen 2009/670 Esas sayılı dosyada davalı banka vekili, asıl davada verdiği cevapları tekrarlayarak davacının mahkemenin 2009/686 Esas sayılı dosyası ile aynı konuda dava açtığını, ... bu dosya ile birleştirilmesi gerektiğini, dava tarihi itibari ile karşı tarafın davasının hukuki mesnetten yoksun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama ve toplanan deliller doğrultusunda, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulü ile asıl davada talep edilen kefalet iptali talebinin reddine, bir kısım çeklerin davacıya iadesine, borca mahsup edilen çekler yönünden davanın reddine karar verilmiş, hükmün asıl ve birleşen dosya davalı banka vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 29/02/2012 tarih, 2011/8132 Esas ve 2012/3073 Karar sayılı bozma ilamında ;” dava konusu yukarıda açıkça belirtilen 7 adet çek yönünden Mahkemece verilen kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında infazda tereddüt uyandıracak ve engel olacak şekilde birbiriyle çelişen hüküm tesis edilmiş olduğu anlaşılmış olup bu durum 1086 sayılı HUMK"nun 388/2. ve 389. maddelerine ve 6100 sayılı HMK"nın 297/2. maddesine aykırı olduğundan Mahkeme kararının bozulması gerekmiştir. ” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyulmuş olup,bozmadan sonra davacı tarafından açılan ... 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/20 Esas sayılı dosyasının bu dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Birleşen 2013/20 Esas sayılı dosyada davacı vekili, davalı ile akdedilen kredi sözleşmesi kapsamında davalı bankaya müşteri çekleri verildiğini, kredi borçlarının 28.11.2008 tarihinde ödenerek kapatıldığını, 3 ayrı icra takibine konu edilmiş olan toplam 71.000,00 TL bedelli 5 adet çekin davalı bankanın zamanında iade etmesi gerekirken iade etmediğinden dolayı tahsil kabiliyetlerini kaybetmiş olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL.nin çeklerin keşide tarihlerinden itibaren yasal faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 18.04.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 71.000,00 TL’ye çıkarmıştır.
Birleşen 2013/20 Esas sayılı dosyada davalı banka vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının asaleten ve kefaleten borçlarının 25.03.2010 tarihinde kapatılmış olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ve davacıya gönderilen ihtarnameye verilen cevapta davacının çekleri iade almaktan imtina ettiğini, yapılan işlemlerin sözleşme hükümlerine uygun olduğunu, çeklerin zamanaşımına uğramasında bankanın herhangi bir sorumluluğunun ve kusurunun olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yapılan yargılama neticesinde, asıl davada davacının dava dışı şirkete olan kefaletinin kredi sözleşmesinin yasaya uygun olarak düzenlendiği ve kefil sıfatıyla atılan imzaya itiraz olmadığı için geçerli olduğu, kefaletin iptaline yönelik talebin reddi gerektiği, asıl davada ve birleşen 2009/670 Esas sayılı dosyadaki menfi tespit ve çek bedellerinin tahsiline ilişkin taleplerinin ise davacının davalı bankaya olan asaleten ve kefaleten borçlarının 25.01.2009 tarihinde kapatıldığı, bu hususun davalı banka tarafından da kabul edildiği, menfi tespit talebinin kabulu gerektiği, asıl ve birleşen 2009/670 Esas sayılı dosyada davacı tarafından davaya konu edilen ve davalı banka tarafından iade edilmeyen çeklerin zamanaşımı sürelerinin dolma ihtimali bulunduğundan çeklerin iadesi talep edilmiş ise de yargılama aşamasında bir kısım çeklerin zamanaşımı sürelerinin dolduğu,bir kısmının ise tahsil kabiliyetlerinin kalmadığının ileri sürülerek taleplerini çek bedellerinin istirdatına dönüştürüldüğü, 14 adet 187.750,00 TL bedelli müşteri çeklerinden 8 adet toplam 52.750,00 TL bedelli çeklerin davacı banka tarafından tahsil edilip, davacının ve davacının kefili olduğu davadışı şirketin borcundan mahsup edildiği, davacının bu çekler yönünden talebinin reddi gerektiği, 4 adet toplam 65.000,00 TL bedelli çekler yönünden ise davalı bankanın bu çeklerin zamanaşımına uğramasına sebebiyet verdiği, 2 adet toplam 70.000 TL bedelli çeklere ilişkin davalı banka tarafından icra takibi yapıldığı, tahsilat işlemlerinin tamamlanmadığı,ağır kusurunun olduğu, bu nedenle 6 adet toplam 135.000,00 TL bedelli çeklerin davacı yönünden tahsil kabiliyetinin kalmadığı, bu çekler yönünden bedel tahsil talebinin kabulü gerektiği, bozmadan sonra birleşen 2013/20 Esas sayılı dosyaya ilişkin açılan davada dava konusu edilen 5 adet toplam 71.000,00 TL bedelli çekler ile ilgili asıl dava ve birleşen 2009/670 Esas sayılı dosyası içinde değerlendirme yapılıp karar verildiği gerekçeleriyle asıl davadaki kefalet iptaline yönelik talebin reddine, asıl ve birleşen 2009/670 Esas sayılı dosyasındaki menfi tespit ve çek iadesi taleplerinin kısmen kabulüne, 6 adet çek bedeli olan 135.000,00 TL.nin davalı bankadan tahsiline, birleşen 2013/20 Esas sayılı dosyasında ise davaya konu edilen çekler ile ilgili asıl ve birleşen dosyada hüküm verildiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm asıl ve birleşen dosyalar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl ve birleşen dava menfi tespit istemine ilişkin olup,tarafların haklılık durumunun dava tarihi itibariyle değerlendirilmesi gerekir.Mahkemece öncelikle dava tarihi itibariyle davacının davalı bankaya olan alacak borç durumunun tespit edilmesi gerekmektedir. Mahkemece dava tarihi dikkate alınmaksızın davadan sonra yapılan ödemeler ile bir takım mahsup işlemlerinin hükme esas alınması doğru değildir.Ayrıca asıl ve birleşen davada menfi tespit istemi ve çeklerin iadesine ilişkin iki ayrı talep olmasına ve hüküm fıkrasının 2. bendinde menfi tespit davasının kısmen kabulüne denilmiş olmasına rağmen davacının dava tarihi itibariyle borçlu bulunup bulunmadığı borçlu değil ise ne kadar miktardan borçlu olmadığı yönünde tespit yapılarak menfi tespit konusunda açık bir karar verilmemesi de hatalı olmuştur. Buna mukabil alacak istemine konu birleşen 2013/20 Esas sayılı davada mahkemece kabul kararı verilen davaya konu çeklerden toplam 135.000,00 TL bedelli 6 adet çeke ilişkin zamanaşımına uğradığı ve tahsil kabiliyetlerinin bulunmadığı belirtilerek davalı bankadan tahsiline yönelik karar verilmiş ise de zamanaşımına uğramış çeklerin icra ve dava yolu ile temel ilişki ve sebepsiz zenginleşme uyarınca tahsili mümkün olabilecektir.Davacının yasal yollara başvurması neticesinde çeklerin tahsilinin mümkün olmaması neticesinde davalının kusuru olduğu takdirde davalıya müracaat edilerek tahsili istenebilir.Bu nedenle bu aşamada davalı bankadan zamanaşımına uğramış çekler nedeniyle çek bedellerinin tahsiline karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde temyiz eden asıl ve birleşen dava davalısına iadesine, 16/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.