3. Hukuk Dairesi 2020/4602 E. , 2020/6308 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 1989 yılında Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutularak Türkiye’ye geldiğini, Devlet bakanlığınca hazırlanan göçmen evleri projesi kapsamında borçlandırılarak konut satın aldığını, bu bağlamda 13.000.000 TL ( eski lira ) peşinat ödediğini, bu ödemenin konut maliyetinden düşülmesi gerekirken düşülmediğini ileri sürerek, bu ödemenin güncelleştirilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL’nın yasal faizi ile davalılardan tahsilini istemiş, ıslah ile talebini 16.745,17 TL.ye yükseltmiştir.
Davalılar, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, zamanaşımı süresinin dolduğunu ve davanın haksız olduğunu savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemenin davanın kabulüne dair kararının Dairemizce bozulması üzerine mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dairemizin , 29/01/2019 tarih ve 2017/7405 Esas, 2019/734 Karar sayılı ilamı ile “Davacının, Devlet Bakanlığı koordinatörlüğünde yapılan göçmen konutlarından daire satın aldığı, ilerde maliyet hesabından mahsup edilmek üzere 13.000.000 TL (eski para) ödediği, konutun davacıya teslim edilip tapuda devir işleminin yapıldığı, davacının dava dışı bankadan kredi kullanıp ödeme yaptığı, ancak maliyet hesabı çıkarıldığında arada oluşacak farkı da aynı koşullarda ödemeyi taahhüt ettiği konusunda ihtilaf yoktur. Uyuşmazlık, davacının yaptığı peşin ödemenin maliyet hesabına göre borçlandığı anlaşılan davacı borcundan mahsup edilip edilmediği hakkındadır. Mahkemece, davalının Eylül 1993 tarihinde ilk taksit yatırma anında sözleşmede belirlenen taksit tutarından (416,931 TL) az
tahsilat yapılmadığından peşinat olarak yatırılan 13.00 TL (Bu miktarlar TL den altı sıfır atılmadan önceki miktarlardır)"nin mahsup edilmediğini bilebilecek durumda olduğunu bu nedenle ilk taksit yatırma tarihinden itibaren zamanaşımı süresinin başladığı ve dava tarihi itibariyle de 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosyanın taraflarça temyizi ve karar düzeltme talepleri üzerine Dairemizce davanın esasına girilerek inceleme yapıldığı ve karar verildiği, dosyanın geçirdiği safahat ve bozmaya uyulmasına rağmen Anayasa Mahkemesinin 07.01.2016 tarihli kararı gereği yeniden yapılan yargılama neticesinde zamanaşımı nedeniyle (usulden) red kararı verilmesi usulen mümkün değildir. Mahkemece, davanın esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. Hükmün bu nedenle bozulması gerekirken, Dairemizce 25/04/2017 tarih ve 2017/4102 Esas, 2017/4934 Karar Karar sayılı ilamda "mahkemece mahsup işleminin yapılıp yapılmadığı somut olarak kanıtlanmadan sadece celbedilen yazılar ve belgelerdeki soyut ifadeler ve emsal içtihat üzerine varsayıma dayalı olarak ödenen peşinatın mahsup edildiğinin kabulü yürürlükteki mevzuata ve evrensel hukuk ilkelerine aykırıdır. Bu durum Anayasa Mahkemesi"nin 17.07.2014 tarih ve 2013/4495 Başvuru sayılı ilamında da açıkça belirtilmiştir. O halde, mahkemece, ödenen peşinatın mahsup edilip edilmediği yönünde tüm belgeler ve dosya kapsamında alınan mahsup yapılmadığına ilişkin bilirkişi kurulu raporu ve bu rapora yönelik itirazlar da dikkate alınmak suretiyle ödenen peşinatın mahsup edildiği somut olarak kanıtlandığı takdirde davanın reddine şayet mahsup işlemi somut olarak kanıtlanamıyorsa davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken" şeklinde kararın bozulduğu bu kez yapılan inceleme ile anlaşılmış olduğundan, davalının karar düzeltme talebinin kabulüne, Dairemize ait 25/04/2017 tarih ve 2017/4102 Esas, 2017/4934 Karar sayılı ilamın kaldırılmasına, hükmün yukarda açıklanan değişik nedenlerle bozulmasına...” şeklinde hükmün bozulması üzerine, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur. Mahkemece, yaptırılan bilirkişi incelemesi ve tüm dosya kapsamına göre davacının yatırdığı avansın mahsup edildiğinin her türlü şüpheden uzak, somut ve ikna edici delillerle davalı tarafça usulünce kanıtlanamadığı, davalı TOKİ"nin avans ödemesinin taksitlerden mahsup edildiği savunmasının yetirince açıklığa kavuşturulamadığı, ilgili bakanlıklarla ve kurum içi yapılan genel ve soyut ifadeler içeren yazışmaların mahsup yapılmasına kanıt olarak gösterilemeyeceği vicdani kanaatine varıldığından hakkaniyet ilkesi gereğince davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosyanın incelenmesinde, davacı ile dava dışı banka arasında imzalanan borçlanma sözleşmesinin 1. maddesinde "... borçlu, yukarıda belirtilen miktarın kullandırılmış krediye göre saptanmış olduğunu, borçlanmaya esas kesin maliyetin, inşaatın tamamlanması aşamasından sonra yapılacak kesin hesaplardan sonra tespit edileceğini ve kesin hesap sonucu bulunacak maliyete göre borç miktarının artması halinde, artan miktar için de işbu borçlanma sözleşmesinin aynen takbik edileceğini, bankaca kesin hesap şekline herhangi bir itirazı olmayacağını peşinatın ve taksit tutarlarının artış oranına göre yeniden belirlenecek bu sözleşme hükümlerine göre ödeneceğini, kabul ve beyan eder." şeklinde düzenlenmeye yer verildiği, dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacının dava dışı bankadan kredi kullanıp borçlandırma sözleşmesi ile 76.789.435, borçlandırma senedi ile 12.230.795 TL( eski para ), olmak üzere toplam 89.020.230 kredi kullanıp, ödeme yaptığı, ancak maliyet hesabı çıkarıldığında arada oluşacak farkı da aynı koşullarda ödemeyi taahhüt ettiği, borçlanma sözleşmelerinin ileride doğacak ilave maliyeti de kapsayacak şekilde düzenlendiği,
Devlet Bakanlığınca konutun kesin maliyet hesabının her bir daire için 90.000.000 TL ( eski para ) olarak belirlendiği, kesin maliyet hesabının resmi verilere göre hazırlanması ve o tarihte taraflar arasında herhangi bir husumet bulunmaması nedeniyle bu kesin maliyet hesabına itibar edilmesi gerektiği ve böylece davacının kullandığı kredi miktarı tutarında borçlandığı anlaşılmaktadır. Buna karşılık yapılan maliyet hesaplarında göçmen konutlarının şerefiyelendirmesi de gözetildiğinde maliyetlerin davacı borçlanmasının üzerinde kaldığı görülmektedir. Bu durumda mahkemece davacı tarafından yatırılan peşinatın borçtan mahsup edildiği kabul edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.