1. Hukuk Dairesi 2018/1435 E. , 2020/3517 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, taşınmaz bedeli, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde taşınmaz bedeli, olmazsa tazminat isteklerine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ..."nün ... parsel sayılı taşınmazının 1/5"er paylarını davalı ..., davalı ..., dava dışı ... ve ...., davalı ..."a satış göstermek suretiyle devrettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, davalılar ..., ... ve ... ile mirasbırakanın oğlu olan diğer davalı ..."ın akrabalıkları bulunduğunu, dava dışı kişilere satılan paylar bakımından satış bedelinin kendisine verileceği konusunda söz verildiği halde bu paylardan da herhangi bir para alamadığını, dava dışı kişilere yapılan temliklere bağlı olarak davalı ..."ın eşine ve çocuğuna ev satın alındığını, mirasbırakanın malvarlığında ise herhangi bir artış olmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde miras payı oranında satış bedellerinin ödenmesine, olmazsa tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, satış işlemlerinin gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen ilk karar Dairece; "...miras bırakanın 26.02.1990 ve 04.05.1994 tarihlerinde ... sayılı parseldeki 1. ve 2. kat daireleri hakkında satış vaadi sözleşmesi yaptığının anlaşılmasına, 2006 yılındaki temlik işlemlerinin anılan harici satışları resmileştirmek ve gerçekleştirmek amacına yönelik olduğunun belirlenmesine göre her iki temlik yönünden davanın reddedilmesi doğrudur. Ancak, davada ayrıca dava dışı ... ve ..."a yapılan temliklerden dolayı bedelin davalı ..."a ödendiği de iddia edilmiş ve miras payı oranında tazminat isteğinde bulunulmuş, ne var ki,
mahkemece bu yönden hiçbir araştırma ve inceleme yapılmaksızın dava tümüyle reddedilmiştir. Öte yandan, davalılardan Muharrem"e yapılan satış işlemi ile ilgili olarak da muvazaa iddiası yeterince irdelenmemiştir. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak davalı ..."e temlik edilen pay bakımından muvazaa iddiasının değerlendirilmesi, dava dışı ... ve ..."a yapılan temliklerle ilgili ödemelerin ..."a intikal ettiği iddiasının gerçek olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir."" gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyulduktan sonra davanın reddine ilişkin olarak verilen ikinci karar bu kez Dairece "" ... mahkemece, içeriği açıklanan dairenin bozma ilamına uyulmasına karşın bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğini söyleyebilme imkanı yoktur. Hemen belirtilmelidir ki, dava konusu temliklerin 2006 ve 2010 yıllarında yapıldığı, davalı ...’ın eşi, kızı ve kendisi adına kayıtlı taşınmazların ise 2000, 2003 ve 2007 yıllarında edinildiği gözetildiğinde, dava konusu taşınmazların satış bedelinin davalı ... tarafından alındığı iddiası kanıtlanamadığından, davalı ...’tan bedel istenmesine ilişkin talebin reddine karar verilmesi doğrudur. Ancak, bozma ilamında işaret edildiği üzere davalı ...’a yapılan temlik bakımından hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığı söylenemez. Hâl böyle olunca; mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı ve yukarıda açıklanan ilke ve olgular uyarınca tanıkların yeniden çağrılarak dinlenilmesi, davalı ...’e yapılan temlikin muvazaalı olup olmadığının araştırılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. "" gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davalı ..."e temlik edilen paya ilişkin satışın gerçek olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1936 doğumlu mirasbırakan ..."nün 12.09.2010 tarihinde ölümü ile mirasçı olarak ilk eşinden olan davacı kızı ... ve ikinci eşinden olan davalı oğlu ..."ın kaldıkları, mirasbırakan ..."nin çekişme konusu ... parsel sayılı taşınmazdaki 1/5"er paylarını 02.03.2006 tarihinde davalı ..."e, 06.03.2006 tarihinde davalı ..."ye, 25.12.2006 tarihinde dava dışı ... ve ..."a, 04.05.2000 tarihinde ise davalı ..."e satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın oğlu davalı ..."ın dava dışı eşi ..."ın erkek kardeşi olan davalı ..."nin dava dışı kızı ... ile; davalı ..."in dava dışı oğlu ..."ın evli oldukları yani davalı ... ve davalı ..."in dünür oldukları anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Bilindiği ve Türk Medeni Kanunu"nun 6. maddesinde düzenlendiği üzere "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." Yine 6100 sayılı HMK"nun 190/1. maddesi gereğince "ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Somut olaya gelince; toplanan deliller yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde davacı tarafın muvazaa iddiasını kanıtladığı ancak davalı ..."in dava konusu paya ilişkin temlikin gerçek bir satış işlemi olduğunu ve satış bedelini mirasbırakana ödediğini ispatlayamadığı, dolayısıyle davalı ..."e yapılan temlikin muvazaalı olduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, mirasbırakan tarafından ..."e temlik edilen pay bakımından davanın kabulüne ve davacının miras payı oranında tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davacıya geri verilmesine, 06.07.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.