Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/4209
Karar No: 2020/3515
Karar Tarihi: 06.07.2020

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2018/4209 Esas 2020/3515 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2018/4209 E.  ,  2020/3515 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
    -KARAR-
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı payları oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davacılar, mirasbırakan babaları ..."ın ... ada ... parsel ile ... ada ... ve ... parsel sayılı taşınmazlarını dava dışı ..."e, "nın ise bir süre sonra mirasbırakanın oğlu olan davalı ..."e satış göstermek suretiyle devrettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, murisin mal satmaya ihtiyacının olmadığını, davalı ... dışındaki diğer davalıların da tapu kaydının iptali ile haklarını istediklerini, ancak davalı ..."in taşınmazı devretmeden bir an evvel davanın açılabilmesi için kendilerinin davacı olarak iş bu davayı açtıklarını, bu dava neticesinde hak sahibi olacaklarından davalı ... dışındaki diğer mirasçıların da davalı olarak gösterildiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile mirasbırakanları ..."ın mirasçılarının miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir. Aşamada davalı ..."in açılan davayı sonuçsuz bırakmak için dava konusu ... parsel sayılı taşınmazı muvazaalı olarak ..."a devrettiği ileri sürerek, ..."ı davaya davalı olarak dahil etmişlerdir.
    Davalı ..., taşınmazı bedeli karşılığında ve iyiniyetli olarak satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Diğer davalılar savunma getirmemişlerdir.
    Mahkemece, temliklerin muvazaalı olduğu, tüm mirasçılar adına tapu iptali ve tescil talep edilmiş ise de sadece mirasbırakanın üç mirasçısı tarafından dava açıldığı gerekçesiyle davalılar ... ve ... yönünden davanın kabulü ile davacılar adına tapu iptali ve tescile karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1921 doğumlu mirasbırakan ..."ın 12.06.2008 tarihinde ölümü ile mirasçı olarak davacı kızları ... ... ve ... ile davalı çocukları ..., ... ..., ..., ... ve ..."in kaldıkları, davalı olarak gösterilen mirasçılardan mirasbırakanın kızı ..."in mirasbırakandan önce 1968 yılında, mirasbırakanın eşi ..."ın ise 30.11.2010 tarihinde mirasbırakandan sonra, fakat dava açılmadan önce öldüğü, mirasbırakan ..."in çekişme konusu ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazlarını 05.04.2006 tarihinde dava dışı ..."e, ..."nın da 17.08.2007 tarihinde mirasbırakanın oğlu davalı ..."e satış suretiyle temlik ettiği, davalı ..."in ise ... parsel sayılı taşınmazı davaya dahil edilen diğer davalı ..."a dava açılmadan iki gün önce 29.12.2010 tarihinde satış suretiyle devrettiği, davanın da 31.12.2010 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
    Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Öncelikle davalı ..."ın taşınmazı temlik aldığı tarih itibariyle davaya dahil edilmesine ilişkin dilekçenin 6100 Sayılı HMK"nun 124. maddesi kapsamında kaldığı anlaşılmakla davalı ..."in bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının Reddine.
    Diğer taraftan; tarafların, davada taraf ehliyetlerinin bulunması dava şartıdır (HMK m.114/1-d). Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler (HMK m. 115/1). Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usûlden reddine karar verir. Gerçek kişiler, yaşadıkları süre içerisinde taraf ehliyetine sahiptirler. Taraf ehliyeti, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar (MK m. 8; 28/1) ve ölümle sona erer (MK m.28/1). Taraf ehliyeti ölümle sona ereceğinden, dava tarihinden önce ölmüş olan kişi adına dava açılamaz; açılmış ise dava şartı yokluğundan usulden reddedilir.
    Bu durumda; davalılar ... ve ..."in dava açılmadan önce öldükleri, bir başka ifadeyle ölü kişiye karşı dava açıldığı anlaşılmakla, bu davalılar yönünden Hukuk Muhakemeleri Kanunu 115/2. maddesi gereğince dava şartı (taraf ehliyeti) yokluğundan davanın usulden reddine verilmesi gerekmektedir.
    Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
    Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK"nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
    Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
    Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
    Somut olaya gelince; mirasbırakan tarafından dava dışı ..."ya, ..."nın ise davalı ..."a yaptığı temlikin muvazaalı olduğu anlaşılmakta ise de dava konusu ... parsel sayılı taşınmaz bakımından, taşınmazı son temlik alan davalı ..."ın kötüniyetli olup olmadığı hususunda mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
    Hal böyle olunca; yukarıdaki ilkeler gereğince araştırma ve inceleme yapılarak davalı ..."a yapılan temlikin muvazaalı olup olmadığı, ..."ın iyiniyetli olup olmadığının usulüne uygun olarak araştırılması, bahsedilen davalının köyüniyetli olduğu sabit görülür ise bu davalıya temlik edilen ... parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın kabulüne, aksi takdirde davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
    Kabule göre de; davalı ..."ın sadece ... parsel sayılı taşınmaz bakımından sorumlu olacağı gözetilerek dava tarihi itibariyle vekalet ücreti, harç vs. diğer yargılama giderlerinden bu oranda sorumlu tutulması gerekirken, bu hususun gözardı edilerek davalı ... yönünden tüm taşınmazlar bakımından davanın kabulüne karar verilmesi de isabetsizdir.
    Davalı ..."ın yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davalı ..."a geri verilmesine, 06.07.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi