1. Hukuk Dairesi 2018/3213 E. , 2020/3507 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, mirasbırakan babası ..."ın maliki olduğu ... parsel sayılı taşınmazı davalı oğullarına haricen satış suretiyle temlik ettiğini, paylı olan taşınmazın tapu devri mümkün olmadığından ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/469 esas, 2002/688 karar sayılı kararı ile davalılar adına hükmen tescilinin sağlandığını, murisin taşınmazını satmaya ihtiyacı olmadığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakan adına tesciline, olmadığı taktirde tenkise ve ecrimisile karar verilmesini istemiş; 02.12.2008 tarihli duruşmada ecrimisil talebinden vazgeçmiştir.
Davalılar, dava konusu taşınmazın arsasının, 1991 yılında bedeli davalı ... tarafından ödenmek suretiyle satın alındığını, tescilin aile büyüğü olduğu için mirasbırakan adına yapıldığını, taşınmaz üzerindeki binayı ise hep birlikte yaptıklarını, mirasbırakan taşınmazı satmak istediğinde haricen satın alıp, ardından mahkeme kararı ile yeri edindiklerini, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmaz paylarının mahkeme kararı ile davalılar adına tescil edildiği, kesinleşmiş mahkeme hükmü iptal edilmeden tapu kaydının iptalinin istenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine ilişkin karar, Dairece; “... Somut olayda, murisin tapulu yerini davalı oğullarına haricen sattığından bahisle davalılar tarafından muris aleyhine tapu iptali ve tescil davası açıldığı, murisin ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/469 esas sayılı davasında yapılan yargılamada, gününden önce müracaatla celse açtırmak suretiyle vekili aracılığıyla davayı kabul ettiği, bir sonraki celseye bizzat duruşmaya katılıp vekilinin beyanlarını tekrar ettiği, kabul nedeniyle 09.10.2002 tarih, 2002/688 karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verildiği, kararın temyiz edilmeyerek kesinleşmesi üzerine davalılar adına 21.10.2002 tarihinde hükmen tescilin sağlandığı görülmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki, 01.04.1974 tarih, ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı şekliyle, muris muvazaasının oluşabilmesi için taşınmazın tapu sicillinde kayıtlı olması yanında murisin tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olması koşulunun gerçekleşmesi gerekir. Buradaki kastedilen irade açıklaması murisin bizzat tapu memurunun önüne giderek beyanda bulunması değil, her ne biçimde ve her ne yolla olursa olsun murisin iradesinin resmi memura ulaştırılması ve bu iradenin tapudaki muvazaalı devir işlemine esas olmasıdır, yani iradenin hangi vasıta ile değil, hangi amaçla tapu memuru önüne geldiği önemlidir. Sonuçta murisin iradesi tapudaki devir işlemine dayanak teşkil ettiğine ve açıklanan bu iradenin gerçek irade olmayıp mirasçıdan mal kaçırmak amacını güttüğü iddia edildiğine göre muris muvazaası nedenine dayanılarak açılan davanın dinlenmesi gerektiği açıktır. Bilindiği gibi, tapulu taşınmazların haricen satışları geçersiz olup harici satışa dayanılarak açılan davaların kanuna karşı hile nedeni ile reddedilmesi gerekir, ancak mahkemece istem kabul edilerek karar verilmiş ve kesinleşmiş ise bu kararın davanın tarafları açısından yasal sonuçlarının ortadan kaldırılması mümkün değildir. Kanun yararına temyiz edilip bozulsa bile davanın taraflarının hukuki durumu etkilenmeyecektir. Öte yandan, eldeki davanın davacısının o davaya müdahale etmesi, taraf olması ve bir hak talebinde bulunması da mümkün değildir, çünkü muris o tarihte sağdır ve davacının bu kararda ihlal edildiği iddia edilen miras hakkı terekenin açılması ile birlikte doğmuştur. Ancak kesinleşen mahkeme kararında eldeki davanın davacısı taraf olmadığından ve murisin halefi olarak değil, kendi miras hakkına dayanarak dava açmış bulunduğundan davacı yönünden kesin hükümden bahsedilmesi de mümkün değildir. Ayrıca, şu hususu da belirtmek gerekir ki murisin tapu memuru önünde oluşturmayıp da yukarıda verilen örneklerde olduğu gibi herhangi bir biçimde dışarıda oluşturup tapu memuru önüne gelen iradesi sonucu gerçekleştirilen taşınmaz devirlerinde muris muvazaasının incelenemeyeceği görüşü kabul edildiği taktirde bu uygulamanın yaygınlaşacağı ve Türk Medeni Yasasının miras hükümlerinin bertaraf edilebileceği de gözden uzak tutulmamalıdır. Diğer taraftan, tescile dayanak yapılan mahkeme kararı murisin kabul beyanına göre oluşturulmuş olup açıklanan bu iradenin murisin gerçek iradesi olup olmadığı o davada araştırılmamıştır. Gerçek iradenin satış mı bağış mı olduğu hususu ancak eldeki bu davada inceleme konusu yapılabilecektir. Mahkeme kararı, murisin tapudaki satışa yansıyan iradesinde, varsa, mevcut olan sakatlığı gideren bir karar olmayıp sadece davanın kabulü şeklinde açıklanan iradeyi belirleyen bir karardır. Davacı kanuna karşı hile kullanılarak muris muvazaasına başvurulduğu iddiası ile bu davayı açmış olup muvazaanın bir unsuru olarak kanuna karşı hile incelemesi de bu dava içerisinde yapılacaktır. Hâl böyle olunca; mahkemece, yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda davacının muris muvazaası iddiası bakımından gerekli inceleme ve değerlendirmenin yapılması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hukuki olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir...” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, temlikin muvazaalı olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Hükmüne uyulan bozma kararında, gösterildiği şekilde işlem yapılarak karar verilmiştir. Davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 18.50 TL. bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 06/07/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.