10. Hukuk Dairesi 2013/4959 E. , 2014/2718 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İstanbul Anadolu 1. İş Mahkemesi
Tarihi :28.12.2012
No :2011/1254-2012/1392
Dava, 08.07.1987 – 24.04.1992 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğunun ve prim borçlarının yapılandırılmasına ilişkin 6111 sayılı Yasadan yararlandırılması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacının, 08.07.1987 – 03.08.1991 tarihleri arasında vergiye, 30.09.1987 – 24.04.1992 tarihleri arasında İstanbul Kahveciler Odasına kaydı bulunmakta olup; Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil ve prim borçları nedeniyle 6111 sayılı Yasadan yararlandırılmasına ilişkin 30.05.2011 tarihli dilekçesinin Kurum tarafından, 01.10.2008 tarihi öncesinde tescilinin bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiği görülmüştür.
Davanın yasal dayanağı olan ve 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25 inci maddelerinde kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler, meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren zorunlu sigortalı sayılmış iken, anılan maddelerde 2229 sayılı Kanun ile yapılan ve 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, kendi adına ve hesabına çalışma olgusu sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. Daha sonra, Kanunun 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanunla değişik 24 üncü maddesinin (1) numaralı bendinin (a) ve (h) fıkralarında, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların zorunlu sigortalı kabul edilebilmesi için, esnaf ve sanatkârlar gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar yönünden vergi kaydı, gelir vergisinden muaf olanlar yönünden kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı bulunma koşulu getirilmiş; anılan madde 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunla bir kez daha değiştirilip kapsam genişletilerek, gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar (vergi kaydı bulunanlar) veya esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı bulunanlar ya da kanunla kurulu meslek kuruluşunda usulüne uygun kaydı olanlar zorunlu sigortalı olarak kabul edilmiştir.
619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin geçici 1. maddesi ile kayıt ve tescilsiz sigortalılara 04.10.2000 tarihinden itibaren yeniden tescil imkânı ile geçmişe yönelik olarak borçlanma getirilmiş, ancak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname Anayasa Mahkemesi’nce daha sonra iptal edilmiştir.
02.08.2003 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun’un 47. maddesi ile 1479 sayılı Yasaya eklenen geçici 18. maddesi; yasanın yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde Kuruma başvurmak şartıyla, 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin geçici 1. maddesindeki hükmü tekrarla, sigortalılık niteliğini taşıdıkları hâlde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmayanlara, 20.04.1982 tarihinden başlayarak vergiye kayıtlı oldukları dönemleri borçlanma imkanı getirilmiştir.
Davacı adına 1259 180 207 ve 0829 112 074 Bağ-numaralı iki adet giriş bildirgesi bulunmakta olup; Mahkemece, bu giriş bildirgelerinin davalı Kurum’a verilip-verilmediği araştırılmalı; Kurum’a verilmediğinin anlaşılması durumunda şimdiki gibi; verildiğinin anlaşılması durumunda ise, Kurum kayıtlarına intikal tarihi araştırılarak, 1479 sayılı Kanunun Geçici 18. maddesinin yürürlüğü öncesinde verildiğinin anlaşılması durumunda, kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmasının bulunduğu anlaşılan uyuşmazlık konusu dönemde, sigortalı sayılması gerektiği esas alınarak, sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak, elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 13.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.