14. Hukuk Dairesi 2016/8805 E. , 2019/2897 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.04.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 17.11.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, davacının babası murisi ... ’ın ölümü üzerine dava konusu 848 parsel sayılı taşınmazın intikal ettiğini, muris ...’ın diğer mirasçılarından ...’ın babalarından kalan taşınmazın 15.052.800 hissesinden kendisine intikal edecek olan 2.588.800 payı davacı olan kardeşi ...’a sattığını 1976 tarihli harici satış sözleşmesi attığını, ...’ın sözleşmede taşınmazın kadastro müdürlüğünde itirazlı olması nedeniyle itiraz sonuçlanınca tapusunun devredileceğini taahhüt ettiğini ve zilyetliği devrettiğini, ...’ın 11.10.1993 tarihinde vefatı ile geriye mirasçıları olarak davalıları bıraktığını, tüm bu nedenlerle ...’ın harici satış sözleşmesi ile devretmiş olduğu 848 parseldeki davalılar adına tescil edilmiş olan 2.588.800 hissenin tapu kaydının iptali davacı adına tesciline mümkün olmadığı takdirde 1976 tarihli satış sözleşmesinde ödenmiş bulunan 50.000,00TL’nin günümüz değerine uyarlanarak davalılardan alınarak davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, kadastronun kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar hak düşürücü süre geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava; taraflar arasındaki tapulu taşınmaza ilişkin adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı alacağın, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre, iadesi talebine ilişkindir.
Dava şartları mahkemece, davanın her aşamasında re"sen dikkate alınır. Hak düşürücü süre, özel kanun olan 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nda düzenlenmiştir. Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesi uyarınca, kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıl geçtikten sonra artık, "kadastrodan önceki nedenlere" dayanılarak dava açılamaz.
Gerçekten, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi hükmünce tutanaklarda belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. Ne var ki davacı, tapu iptal tescil isteği yanında talebinin kabul görmemesi halinde tazminat talep etmiştir.
Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
Borçlar Kanununun konuya ilişkin 61 ve ardından gelen maddelerindeki (TBK"nın 77 ve ardından gelen maddelerindeki) düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.
Sebepsiz zenginleşme; bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Dava konusu taşınmaz yönünden; taraflar arasındaki harici satış sözleşmesi taşınmazın bulunduğu bölgedeki kadastro tespitinin kesinleştiği 10.10.1983 tarihinden önce yapıldığı için, her ne kadar sözleşme adi yazılı şekilde yapılmış olsa da geçerli sayılmaktadır.
Bu bilgiler ışığında somut olayda; dava konusu 848 parsel sayılı taşınmazın kadastro kesinleşme tarihinin 10.10.1983 tarihi olduğu, davanın açılış tarihinin ise 17.11.2014 olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesi uyarınca, kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu kuşkusuzdur. Dava konusu taşınmazın satışa konu olduğu tarihte tapusuz yerlerden olduğundan harici satış sözleşme ile devri geçerli olup, mahkemece tescil yönünden hak düşürücü süre gözetilerek davanın reddine karar verilmesi doğru ise de, geçerli sözleşme nedeniyle davalı taraf edimini yerine getirmediğinden sözleşmedeki bedeli iade etmek durumundadır. Geçerli sözleşme ifa edilmediğinden yapılması gereken iş bu sözleşme ifa edilmiş olsaydı, davacı taraf hangi oranda zenginleşecek ise bu miktarın hüküm altına alınmasıdır. Bu durumda mahkemece, satışa konu hisseyi dava tarihindeki gerçek değeri bilirkişlere hesaplattırarak bu miktar üzerinden karar verilmesi gerekirken tazminat yönünden de hak düşürücü sürenin dikkate alınarak hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.04.2019 tarihde oybirliği ile karar verildi.