10. Hukuk Dairesi 2014/1583 E. , 2014/2653 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Bakırköy 14. İş Mahkemesi
Tarihi : 15.11.2013
No : 2009/191-2013/896
Davacı, 20.06.1981-15.10.1981 tarihlerindeki davalı işveren nezdinde geçtiği hizmetinin tespitini istemiştir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, 20.06.1981-15.10.1981 tarihlerindeki davalı işveren nezdinde geçtiği hizmetinin tespitini tespitini talep etmiş, Mahkemece, çalışmanın çırak olarak geçtiği belirtilerek sigortalılık başlangıcının tespitine karar verilmiştir.
Öncelikle, 506 sayılı Yasa"nın 3. maddesinin 2/B bendine göre, "Özel Kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları..." uygulanmamakta olup, Mahkemece davacının çırak olarak çalıştığı belirtilerek, tüm sigorta kollarına tabi olarak sigortalılık başlangıcının tespitine karar verilmesi isabetsizdir.
Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 2089 sayılı Çırak Kalfa ve Ustalık Yasası"nın 4. maddesinde, bu Kanuna tabi bir sanatı o sanat için düzenlenen tarih ve pratik öğrenim programına göre o işyerinde öğrenmek amacıyla bir çıraklık sözleşmesi ile, bir işyeri sahibinin hizmetine giren kimseye çırak deneceği; 16. maddesinde ise, işyeri sahibi veya temsilcisinin çırak adayını çalıştırmaya başlamadan önce velisi veya kanuni mümessili ile üç örnek yazılı bir çıraklık sözleşmesi yapmaya mecbur olduğu; 20. maddesinde, sözleşmenin bir örneğinin Mahalli Çıraklık Eğitim Komitesi"ne, derneğe kayıtlı ise, ilgili derneğe veya odaya vermek ve sicil numarasını alarak sözleşmeye yazmak zorunda olduğu bildirilmiştir. Diğer taraftan bir kişiye çırak denilebilmesi için, o kimsenin durumunun bu özel kanunda çıraklar hakkında yapılan tarife ve nitelendirmeye uyması gerekir. Yani, taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenirken, başka bir ifade ile, davacının belirtilen tarihte çırak olup-olmadığına karar verilirken, çalışma ilişkisine bakılarak karar verilmelidir.
Kişi işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bir fiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.
Dosyadaki kayıt ve belgelere göre; davacının 20.06.1981 işe başlama tarihli işe giriş bildirgesinde çırak olarak çalıştığına dair bir açıklama olmadığı gibi, taraflar arasında yapılmış çıraklık sözleşmesine ilişkin, yazılı bir belge de ibraz edilmemiştir.
Somut olayda, “çıraklık sözleşmesinin” varlığı araştırılmadığı gibi, beyanlarına başvurulan tanık anlatımlarından, davacının çalışmalarının, meslek ve sanat eğitimine veya üretime yönelik olup olmadığı konusunda bir kanaate ulaşılamamaktadır.
Mahkemece; taraflar arasında yapılmış bir çıraklık sözleşmesinin varlığı usulünce araştırılmalı; çalışma ilişkisini bilebilecek tanık anlatımlarına başvurulmalı; varsa ibraz edilecek sair bilgi ve belgeler incelenip değerlendirilmeli, okul durumuna ilişkin belgeler ilgili Milli Eğitim Müdürlüğünden celbedilerek, ilköğretimin zorunlu olduğu da gözetilerek davacının hangi tarihte eğitimini bıraktığı hususu açıklıkla belirlenmeli, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde yapılacak değerlendirme ile, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Kabule göre de, 506 sayılı Yasanın 60. maddesinin (G) bendindeki “Bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir” biçimindeki düzenlemenin gözetilmemesi, ayrıca davanın kısmen kabulüne karar verilmesine rağmen kendisine vekille temsil ettiren davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi de ayrıca isabetsizdir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı Ş.. Ş.."a iadesine, 13.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.