10. Hukuk Dairesi 2013/15953 E. , 2014/2628 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Kocaeli 2. İş Mahkemesi
Tarihi :30.05.2013
No :2011/525-2013/212
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine hükmedilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Prim Belgeleri başlığını taşıyan 79. maddenin 10. fıkrasına göre; yönetmelikle belirlenen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca saptanamayan sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile kanıtlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının dikkate alınacağı açıklanmıştır.
Anlaşılacağı üzere, çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Buna göre; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
İstem döneminde yürürlükte bulunan davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Yasa"nın 3. maddesinin son bendinde, el halıcılığı dokuma işlerinde çalışanlar hakkında yalnız iş kazaları ile meslek hastalıkları, analık ve hastalık sigorta kollarının uygulanacağı; ancak bunların istek halinde malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta kolları bakımından 85. madde hükmüne göre isteğe bağlı sigortalı olabilecekleri belirtilmiştir. Bu düzenleme 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Yasanın 57. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Somut olayda, O.. İ.. işyerinin el halıcılığı dokuma atölyesi niteliğinde işyeri olduğu sabittir. Dosya içindeki bilgi ve belgelerle davacının O.. İ.."a ait halı dokuma atölyesinde işverene bağımlı olarak ve hizmet akdi ile çalıştığı, davacıya halı dokumak üzere evinde tezgah tahsis olunmadığı, işin işverenin denetim ve gözetiminde hizmet akdi ilişkisi oluşturacak şekilde gerçekleştiği açıktır. Öte yandan işveren tarafından 05.12.1998 tarihli işe giriş bildirgesi de verildiğine göre çalışmanın hizmet akdi kapsamında geçtiğinin kabulü gerektir.
Mahkemenin H.. Sanayi Limited Şirketi yönünden davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmesi isabetli ise de; O.. İ.. yönünden davanın kabulü yerine reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 13.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.