1. Hukuk Dairesi 2018/4387 E. , 2020/3491 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki 3/4 payını davalı ..."den aldığı borç karşılığında ona devrettiğini, borç ödendiği zaman taşınmazın kendisine temlik edileceğini kararlaştırdıklarını, ancak davalı ..."nün taşınmazdaki payını geri vermemek için davalı ..."ya devrettiğini, davalılar arasındaki işlemin de muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., tapu sicilindeki kayda güvenerek işlem yapan iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu; davalı ... ise davacının kendisine olan borçlarını ödemeden karşılıklı rızaya dayanan bu inançlı işlemden dolayı tapunun devrinin istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Kesin hüküm nedeniyle davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “... davacının o davadaki beyanı hakkın özünden feragat olmayıp davayı takipten vazgeçme olarak değerlendirilmelidir. Bu durumda da ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/84 esas, 2003/189 karar sayılı kararı eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca; işin esasının incelenmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır.” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davalı ..."nün kayıt maliki olmaması nedeniyle hakkındaki davanın reddine, davalılar arasındaki devir işleminin danışıklı olduğu gerekçesiyle davalı ..."ya yönelik davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece “Somut olayda, davacının kayden maliki bulunduğu çekişme konusu ... ada ... parsel sayılı kargir apartman vasıflı taşınmazın 3/4 payını 30.4.2001 tarihli akitle ve satış yoluyla davalı ..."ye temlik ettiği, ..."nün tapu senedinin arkasına ""iş bu tapu borç karşılığı alındı, bana borcunu ödediği zaman iade etmeyi kabul ediyorum"" şeklinde yazıp imzaladığı, daha sonra ..."nün taşınmazdaki diğer paydaşın 1/4 payını da 1.8.2002 tarihinde icraen satın aldıktan sonra tamamını aynı tarihte davalı ..."ya sattığı, davalı ... vekilinin 07/12/2004 tarihli celsedeki beyanında; taraflar arasında gerçekleşen sözleşmenin inanç sözleşmesi olduğunu, davacının borcunu mahkeme veznesine depo etmesi için önel verilmesi, borç ödendikten sonra iptal-tescil kararı verilmesi gerektiğini beyan ettiği, bu beyanın satışın gerçek satış olmadığı yönünde ikrar niteliği taşıdığı tartışmasızdır. Ancak, davacının karşılıklı edimler içeren inanç sözleşmesine dayanarak taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini isteyebilmesi için 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 81. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 97 m.) uyarınca öncelikle kendi edimini yerine getirmesi zorunludur. Ne var ki, davacının davalı ..."den aldığı borcun miktarı ve ne kadarlık kısmının ödendiği noktasında hükme yeterli bir araştırma yapılmış değildir. Hal böyle olunca; öncelikle, borcun miktarının tespiti, davacının ne miktar borcu ödediğinin açıklığa kavuşturulması, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 97.maddesi (818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 81.maddesi) gereğince borcun tespiti halinde borcu mahkeme veznesine depo etmesi için davacıya önel verilmesi, borç para miktarını yatırdığı takdirde bu paranın davalıya ödenmesi koşuluyla tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken, değinilen bu yön üzerinde durulmaksızın yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde ve özellikle hükmüne uyulan bozma ilamı gözetilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalılar vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine.
Bilindiği ve 6100 sayılı HMK 297/2. maddesinde; düzenlendiği üzere (1086 sayılı HUMK’nun 388/son md.) hüküm sonucu kısmında; “istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasa maddesinin bu açık hükmünün sonucu olarak, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.
Ancak, mahkemece Türk Borçlar Kanununun 97. maddesi uyarınca depo edilen borç miktarının inançlı işlemin tarafı olan davalı ...’ye ödenmesine ilişkin hüküm kurulması gerekirken, infazda sorun yaratacak şekilde depo edilen bedelin ödenmesine ilişkin olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmaması ile iptaline hükmedilen payın hangi davalı adına kayıtlı olduğunun belirtilmemesi doğru değildir.
Ne var ki, değinilen hususlar yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün 2. bendinin hükümden çıkartılarak hükme 2. bent olarak “2- Dava konusu ... ilçesi, ... 1 Mahallesi, ... güney mevkiinde bulunan (kargir apartman) taşınmazın davalı ... adına kayıtlı olan 3/4 payının iptali ile davacı ... oğlu ... 1976 doğumlu ... ... ... köyü nüfusuna kayıtlı ... adına kayıt ve tesciline, davacı tarafından depo edilen 46.382,78 TL’nin karar kesinleştiğinde davalı ...’e ödenmesine,” cümlesinin yazılmasına; davalılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK"nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06/07/2020 tarihinde oybirliğle karar verildi.