Hukuk Genel Kurulu 2015/3460 E. , 2018/389 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “işçilik alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Samsun 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 28.11.2014 gün ve 2014/867 E.-2014/902 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 05.03.2015 gün ve 2015/889 E.-2015/3345 K.sayılı kararı ile;
“... 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı vekili, davacının mevsimlik işçi olarak çalıştığı dönemde yıllık izin hakkının kullandırılamadığını iddia ederek yıllık izin alacağının tahsilini talep etmiştir.
Davalı mevsimlik çalışan işçinin yıllık izin hakkı olamayacağını, alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davacının 1999 yılındaki çalışmasının 11 ayın üzerinde olduğu görülmüş buna göre bu dönem için mevsimlik akitten sürekli çalışma olgusuna geçildiği anlaşılmakla sadece bu yönü değerlendiren bilirkişi raporuna göre ve bu yıl için yıllık ücretli izin hakkının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
4857 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, mevsimlik işlerde yıllık ücretli izinlere ilişkin hükümler uygulanamaz. Bir başka anlatımla, mevsimlik işçi İş Kanununun yıllık ücretli izin hükümlerine dayanarak, yıllık ücretli izin kullanma veya buna dayanarak ücret alacağı isteminde bulunamaz. Hemen belirtmek gerekir ki, bu kural nispi emredici nitelikte olup, işçi lehine bireysel ya da toplu iş sözleşmesi ile yıllık ücretli izne ilişkin hükümler düzenlenebilir. Bu durumda sözleşmedeki izinle ilgili hükümler uygulanacaktır. Diğer taraftan, bir işyerinde mevsimlik olarak çalıştırılan işçi, mevsim bitiminde, mevsimlik iş dışında askı süresi içinde işverenin diğer işyerlerinde çalıştırılıyorsa, devamlı bir çalışma olgusu söz konusu olduğundan, bu durumda işçinin yıllık ücretli izin hükümlerinden yararlandırılması gerekir. Aynı işverene ait yazlık ve kışlık tesislerde, sezonluk işlerde fakat tam yıl çalışan işçiler de, 4857 sayılı Yasanın 53/3 maddesi ve Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliğinin 12 nci maddesi uyarınca yıllık ücretli izne hak kazanacaklardır.
Somut olayda da, davacı işçi 1999 yılında 342 gün çalıştığından, çalışılmayan süre bakımından Anayasal dinlenme hakkını kullanmasına imkan bulunmamaktadır. Bu durumda 1999 yılındaki fiili çalışma süresine göre mevsimlik statüden vazgeçilmiş, taraflar arasında işçinin yıllık izin ücretine hak kazanacak şekilde sürekli çalışmasına dair bir sisteme geçilmiş olur. Mahkemenin 1999 yılı açısından yıllık izin alacağının kabulü açıklanan nedenle yerindedir. Ancak, davacının 2000 yılındaki çalışması 287 gün olup çalışma 11 ayın altında kaldığından mevsimlik işçi olarak geçen bu dönem açısından davacının yıllık izne hak kazanamayacağının gözetilmemesi hatalı olup bozma nedenidir...)
gerekçesiyle oy çokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yıllık ücretli izin alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin davalı işyerinde çalışıp emeklilik sebebiyle işten ayrıldığını, müvekkilinin ilk işe girdiğinde mevsimlik işçi kadrosuna alınıp 2001 yılında asıl kadroya geçirildiğini, işten ayrılırken işveren tarafından yıllık izne hak kazanamadığı iddiasıyla izin ücretlerinin ödenmediğini, müvekkilinin mevsimlik işçi olarak işe başladığı andan emekli olduğu tarihe kadar olan izin süresinin belirlenmesine esas kıdemi ve toplu iş sözleşmesi de dikkate alınarak hesaplama yapılmasını ve kullandırılmayan yıllık izin karşılığı ücretlerin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davacının kadroya alındığı 2001 yılına kadar yılın belirli zamanlarında mevsimlik işçi olarak çalıştırıldığını, dolayısıyla mevsimlik işçi statüsünde çalışılan dönem itibariyle yıllık izin ücretine hak kazanamayacağını, daimi işçi kadrosuna geçirildikten sonra ise yıllık izinlerinin kullandırıldığını, kullanılmayan yıllara ait izin ücretlerinin ise tarafına ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece mevsimlik iş sözleşmesi ile çalışan davacının 1999 yılındaki çalışmasının 11 ayın üzerinde olduğu, 2001 yılında kadroya geçirildiği, davacının mevsimlik işte çalışsa da işe giriş tarihine göre yıllık izin süresinin belirlenmesine esas kıdemi dikkate alınarak 1999 yılı için çalışılmayan süre bakımından anayasal dinlenme hakkını kullanmasına imkân bulunmadığından, 1999 yılından emekli olduğu yıla kadar olan sürenin belirlendiği, kullanılan veya varsa fesihle birlikte ödenen yıllık ücretli izin günlerinin mahsup edildiği, kalan izin süresi olduğundan karşılığı ücretin kabulünün gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde belirtilen nedenle bozulmuştur.
Mahkemece davacının 1999 yılındaki çalışma süresi göz önüne alınarak taraflar arasında statü değişikliği yapıldığı ve nitekim 1 yıl sonra da bu sorun çözülerek davacının kadroya geçirildiği, tüm bu nedenlerle mahkemece verilen kararın Hukuk Genel Kurulu içtihatları doğrultusunda olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiş, direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, mevsimlik statüde çalışan davacı işçinin 1999 yılındaki çalışmasının 11 ayın üzerine çıkması nedeni ile bu yıldan itibaren mevsimlik işçi statüsünün sona erip ermediği ve buna bağlı olarak davacının 1999 yılından başka 2000 yılı için de yıllık izne hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplamaktadır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, mahkemece davalı nezdindeki çalışması sona eren davacı işçi açısından 2.077,81 TL fark yıllık ücretli izin alacağının davalıdan tahsiline ilişkin olarak verilen kararın, hüküm altına alınan alacak miktarı dikkate alındığında kararın verildiği 26.06.2015 tarihi itibari ile geçerli 2.080-TL"lik kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı ve burada varılacak sonuca göre temyiz isteminin esastan incelenmesinin mümkün olup olmadığı ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, 1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanunun 450"nci maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada bir takım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3"üncü maddesi;
“Bölge Adliye Mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un Geçici 2" nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanun’un temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Yukarıdaki madde metninden Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454"üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere 21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 427"nci maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
Direnme kararının verildiği 26.06.2015 tarihinde bu miktar 2.080,00 TL’dir.
16.07.1981 gün ve 2494 sayılı Kanunun geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
Yeri gelmişken eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar vardır:
Davacı vekili, müvekkilinin mevsimlik işçi olarak işe başladığı andan emekli olduğu tarihe kadar olan izin süresinin belirlenmesine esas kıdemi ve toplu iş sözleşmesi de dikkate alınarak hesaplama yapılmasını ve kullandırılmayan yıllık izin karşılığı ücretlerin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda davacının emeklilik sırasında ödenen yıllık ücretli izin tutarının mahsubu ile belirlenen fark yıllık ücretli izin alacağı hüküm altına alınmıştır. Davacının toplam 2.077,81 TL fark yıllık ücretli izin alacağının bulunduğu gerekçesi ile mahkemenin önceki hükmünde direndiği anlaşılmaktadır. Belirtilen ve direnmeye konu bu miktar direnme kararının verildiği 26.06.2015 tarihinde temyiz kesinlik sınırı olan 2.080,00 TL’nin altındadır.
Şu hâle göre, bozma ve direnme kararlarının kapsamı itibariyle davacının talep edebileceği toplam alacak miktarının 2.080,00 TL’nin altında olduğu uyuşmazlık konusu değildir.
Hâl böyle olunca davalı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibari ile reddine karar verilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 28.02.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.