3. Hukuk Dairesi 2020/1291 E. , 2020/6249 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANTALYA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen kurum işleminin iptali-istirdat davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf talebinin esastan reddine, davalı tarafın istinaf talebinin kabulü ile yeniden esas hakkında verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; imzaladığı hizmet sözleşmesi gereğince davalı kurumun sigortalılarına tedavi hizmeti verdiğini, ancak davalı kurumun mevzuata aykırı olarak sigortalısı Hediye Aslan isimli hastanın tedavisine ilişkin olarak 94.974,09 TL ve yine sigortalısı ... isimli hastanın tedavisi ile ilgili olarak olarak 11.220,58 TL olmak üzere toplam 106.194,67 TL kesinti yaptığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, kesilen tutarın faturaların teslim edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı kurumdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; bir tıbbi malzemenin bedelinin kurumca karşılanabilmesi için gerekli koşulların belli olduğunu, buna göre malzemenin uygun ameliyatta uygun koddan ve ilgili olduğu tıbbi daldan faturalanarak kurumun fiyatlandırma sistemine göre fiyatlandırılması ve kullanılan malzeme, tedavi, girişim ve ameliyatın geri ödeme kapsamında bulunması gerektiğini, bu nedenle kesintinin yasal mevzuat ve sözleşme gereği yapılmış olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; eczacı, adli tıp uzmanı ve emekli Sayıştay denetçisinden oluşan bilirkişi heyetinden alınan kök ve ek rapor doğrultusunda davalı kurumun sigortalı hasta Hediye ASLAN yönünden yaptığı 94.974,09 TL"lik kesintinin SUT hükümlerine uygun olduğu ancak sigortalı hasta ... yönünden yaptığı 11.220,58 TL"lik kesintinin SUT hükümlerine uygun olmadığı
gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 11.220,58 TL"nin kesintiye esas faturanın sunulduğu tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; karara karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; yeniden bilirkişi kurulu oluşturulmuş ve kurulca hazırlanan bilirkişi raporları esas alınarak; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmiş; karar, davacı tarafca temyiz edilmiştir.
1-Dava, kurum işleminin iptali ve yapılan kesintinin istirdadı talebine ilişkindir.
HMK"nın 266. maddesi hükmüne göre; çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
HMK"nın 267. maddesi hükmüne göre ise; mahkeme bilirkişi olarak yalnızca bir kişiyi görevlendirebilir, ancak gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle tek sayıda, birden fazla kişiden oluşacak bir kurul da görevlendirilebilir.
HMK’nın 281. maddesinde; tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Kurul halinde görevlendirme söz konusu ise bilirkişilerin bilgilerine başvurulan hususu biraraya gelerek aralarında mütalaa ve müzakere etmeleri gerekir. Bilirkişi kurulunun biraraya gelmeden rapor hazırlaması sağlıklı bir sonuca varılabilmesi açısından doğru bir usul olmadığı gibi HMK"nın 279 maddesi hükmüne de aykırılık teşkil eder.
Somut olayda; bölge adliye mahkemesince yapılan yargılamada; tensip tutanağı ile ilk derece mahkemesince görev verilen bilirkişiler haricinde, SGK mevzuatı, protokol, SUT ve uygulamaları konusunda uzman bir emekli Sayıştay denetçisi, bir eczacı, bir ortopedist, bir algoloji uzmanı ve bir hematoloji uzmanından oluşan bilirkişi kurulundan yeni bir rapor alınmasına karar verilmiş ise de; bir araya gelerek kendilerine verilen görev konusunda karşılıklı mütalaa ve müzakerede bulunmaları ve ortak bir rapor düzenlemeleri gereken
eczacı, SGK uzmanı ve emekli Sayıştay Denetçisinden oluşan bilirkişilerin 12/09/2018 tarihli raporu, hematoloji, algoloji ve ortepedi uzmanının ise bilahare 09/07/2019 havale tarihli ayrı bir raporu mahkemeye sundukları, ayrıca 09/07/2019 tarihli ikinci raporu düzenleyen bilirkişilerin ilk raporun sonuç kısmına katıldıklarını bildirmekle yetindikleri, işbu raporun yeterli inceleme ve araştırmayı içermediği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, 12/09/2018 tarihli bilirkişi raporunu düzenleyen heyette yer alan emekli Sayıştay denetçisinin, ilk derece mahkemesince alınan kök ve ek bilirkişi raporunu düzenleyen heyette de görev aldığı gibi ilk derece mahkemesince alınan kök ve ek raporda, ... isimli sigortalı hastaya kullanılan ilaç nedeniyle davalı kurumca yapılmış olan 11.220,58 TL tutarındaki kesintinin yerinde olmadığı yönünde görüş bildirmesine rağmen, bölge adliye mahkemesince alınan bilirkişi raporunda ise (ilk derece mahkemesince alınan rapordakinin aksine) 11.220,58 TL"lik kesintinin yerinde olduğu yönünde görüş bildirdiği, ayrıca sözü geçen bilirkişinin görüşünden neden döndüğüne ilişkin bir açıklamada da bulunmadığı belirlenmiştir.
Buna göre; bölge adliye mahkemesince alınan ve hükme esas teşkil eden bilirkişi raporlarının, hüküm vermeye yeterli olmadığı açıktır.
Hal böyle olunca, bölge adliye mahkemesince; öncelikle dosyanın (önceki bilirkişiler dışında) konusunda uzman bilirkişilerden oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetine verilmesi, raporlar arasındaki hata ve çelişkileri giderecek şekilde, somut verilere dayalı, gerekçeli, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli yeni bir bilirkişi raporu alınması ve ondan sonra hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, hüküm vermeye yeterli olmayan bilirkişi raporları esas alınarak yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre, davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının HMK"nın 371. maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenler ile davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının kararı veren bölge adliye mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kesin olmak üzere 09/11/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.