“Hükümde "sanıkların ileride bir daha suç işlemeyecekleri yönünde mahkememizde kanaat hasıl olmadığından" denilerek CMK"nun 231/6-b maddesindeki takdir hakkı kullanıldığı anlaşılmakla, tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Sanıkların katılanı silahtan sayılan kazma sapıyla yaraladıklarının anlaşıldığı ve görevsizlik kararında da belirtildiği halde, sanıklar hakkında TCK"nun 86/3-e maddesinin tatbik edilmemesi, temyiz edenlerin sıfatına ve aleyhe temyiz olmadığına göre bozma sebebi yapılmamıştır" açıklaması ve eleştirisiyle onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 23.05.2012 gün ve 111537 sayı ile;
“...Hüküm tarihi 20.11.2007 olup, sanıklar Orhan ve Mehmet’in müşteki Necip’e yönelik kemik kırığına sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama suçu, 5237 sayılı TCK’nun 87/3, (86/1, 87/3.) maddelerinde düzenlenmiş olup, şikayete tabii suçlardan olmadığından 5560 sayılı Yasa ile değişik CMK’nun 231/5-14. maddesinin uygulanmasına hüküm tarihi itibariyle yasal olanak bulunmamaktadır. Hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasa ile değişik 231. maddesi sanık hakkında müşteki Necip’e yönelik kemik kırığına sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama suçu açısında da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına olanak tanımıştır. Dolayısıyla hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından lehe düzenlemeler getiren yasaya göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde yasal zorunluluk bulunmaktadır.
Sanıklar Orhan ve Mehmet’in kasti suçtan sabıka kayıtlarının bulunmadığı hususu da nazara alınarak, Yüksek Yargıtay’ın süreklilik kazanmış uygulamaları uyarınca hükümden sonra lehe yeni yasal düzenlemeler getiren hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun yerel mahkemece değerlendirilip, sanıkların hukuki durumlarının buna göre tayin ve takdiri gerektiğinden, sanıklar Orhan ve Mehmet haklarında müşteki Necip’e yönelik yaralama suçundan kurulan hükmün bozulması yerine onanmasına karar verilmesi yerinde değildir" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 10.10.2012 gün ve 28600-33927 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar hakkındaki yerel mahkeme hükmünün, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının değerlendirilmesi amacıyla bozulmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden; kasten yaralama suçundan TCK"nun 87/3 maddesi uyarınca 1 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar verilen ve sabıkaları bulunmayan sanıklar hakkında yerel mahkemece 20.11.2007 tarihinde; “sanıkların ilerde bir daha suç işlemeyecekleri yönünde mahkememizde kanaat hasıl olmadığından, TCK"nun 51 ve CMK"nun 231 maddelerinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına” karar verildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi için öncelikle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının mahiyeti ve uygulanma şartları üzerinde durulması gerekmektedir.
Kurulan hükmün sanık hakkında hukuki bir sonuç doğurmamasına imkan sağlayan ve bu yönüyle sanık lehine sonuç doğurduğunda şüphe bulunmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulaması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 günü yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkralar ile büyükler için de uygulamaya koyulmuş, aynı kanunun 40. maddesiyle de 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak kaydıyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tabi kılınmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanunla 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa’nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlar ile 5271 sayılı CMK"nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
a) Suça ilişkin olarak;
1- Yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında mahkûmiyet hükmü tesis edilmesi ve hükmolunan cezanın, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
2- Suçun, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
b) Sanığa ilişkin olarak;
1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
2- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi,
3- Mahkemece; sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
4- Sanığın bu kurumun uygulanmasını kabul etmediğine dair beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve sanık beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yerel mahkeme hüküm tarihinin 20.11.2007 olması ve 5728 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin henüz yürürlüğe girmemiş olması nedeniyle kurulan hükmün hukuki bir sonuç doğurmamasına imkan veren ve bu yönüyle sanık lehine olduğunda şüphe bulunmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanıklar hakkında uygulanıp uygulanmayacağının yerel mahkemece değerlendirilmesi gerektiği düşünülebilecek ise de; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanıklar hakkında uygulanabilmesi için objektif şartların varlığının yanında, "sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması" gerektiği, 5728 sayılı Kanunla, CMK"nun 231. maddesinin uygulanma şartlarının genişletilmekle birlikte bu sübjektif şart açısından bir değişikliğin yapılmadığı, yerel mahkemece; "sanıkların ilerde bir daha suç işlemeyecekleri yönünde mahkememizde kanaat hasıl olmadığından, TCK"nun 51 ve CMK"nun 231. maddelerinin uygulanmasına takdiren yer olmadığı" şeklinde gösterilen gerekçenin gerek hüküm tarihinde, gerekse 5728 sayılı Kanunla değiştirilen CMK"nun 231. maddesinde aynı şekilde yer alan bu subjektif şarta uygun olduğu, sanıkların yeniden suç işlemeyecekleri yönünde kanaatini açıklayan yerel mahkemece bu konunun tekrar değerlendirilmesinin bir fayda sağlamayacağı gibi, yargılamayı gereksiz yere uzatacağı hususları gözönüne alındığında Özel Dairece hükmün onanmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Nitekim CGK’nun 30.04.2013 gün ve 1446-154 nolu kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, yerel mahkeme hükmünden sonra 5728 sayılı Kanunla CMK"nun 231. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünden değerlendirme yapılması amacıyla hükmün bozulması gerektiği görüşüne dayanan itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 07.05.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi