"Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın piyasaya sürmek amacıyla sahteliğini bilerek aldığı parayı üzerinde bulundurma şeklinde gerçekleşen eyleminin 5237 sayılı TCK"nun 197/1 madde ve fıkrası ile 765 sayılı TCK"nun 316/4 ve 318. maddelerinde tanımlanan suçları oluşturacağı ve ceza süresi itibariyle de 765 sayılı TCK"nun 316/3 ve 318. maddelerinin sanık lehine olduğu gözetilmeden, suç niteliğinin tayininde yanılgıya düşülerek 5237 sayılı TCK"nun 197/2. madde ve fıkrası ile uygulama yapılması" isabetsizliğinden ceza süresi yönüyle kazanılmış hak korunmak suretiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmadan sonra mahalline giden dosyayı esasa kaydederek yeniden yargılama yapan yerel mahkeme tarafından ara kararla Cumhuriyet savcısının temyiz istemi dikkate alınmaksızın inceleme yapıldığının Özel Daireye bildirilmesi üzerine, Özel Dairece maddi hata olduğundan bahisle karar düzeltme yoluna gidilmesinin talep edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 17.06.2011 gün ve 161695 sayı ile; "...O yer Cumhuriyet savcısının CMUK"nun 310. maddesine uygun bir şekilde yasal süresi içerisinde açmış olduğu temyiz davası hakkında bir karar verilmesi gerektiği değerlendirilmekle, bu doğrultuda düzenlenen "Ek Tebliğname" ile birlikte bir karar verilmesi" istemiyle karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.
Yargıtay 8. Ceza Dairesince 13.10.2011 gün ve 10462-11005 sayı ile; "...yerel Cumhuriyet savcısının aleyhe temyizi ile ilgili karar verilmesi yönünden, Dairemizce verilen 12.10.2010 tarih, 2008/3507 esas ve 2010/11553 sayılı kararının ortadan kaldırılması hususunda Ceza Genel Kuruluna itiraz edilip edilmeyeceğinin takdiri için dosyanın Yargıtay C.Başsavcılığına Tevdiine" karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 06.12.2011 gün ve 161695 sayı ile;
" Dosyanın incelenmesinde, 01.06.2011 tarihli hükme ilişkin esas hakkındaki mütalaasına aykırı karar verildiği anlaşılan yerel Cumhuriyet savcısının 02.06.2006 hakim havale tarihli dilekçesi ile süre tutum talebinde bulunduğu ve 31.07.2006 tarihli dilekçesi ile de mütalaası doğrultusunda sanığın eyleminin "Tedavüle sahte para sürmek" suçunu oluşturduğu gerekçesiyle sanık aleyhine temyiz itirazında bulunduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımızca mahkeme hükmüne ilişkin olarak yalnız sanık müdafiinin temyiz talebi nazara alınarak tebliğname düzenlenmiş ve Yüksek Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 12.10.2010 tarihli kararı ile de hüküm yalnız sanık müdafiinin temyiz talebi doğrultusunda inceleme konusu yapılarak CMUK"nun 326/son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakları korunmak suretiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
YCGK’nun 12.12.1994 gün ve 1/317-338 E.K. ve 24.6.1997 gün ve 1/195-185 E.K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere, temyiz bir davadır ve temyiz incelemesi yapılabilmesi için bir temyiz davasının varlığı gerekir. 1412 sayılı CMUK"nun 310. maddesi uyarınca temyiz davasından söz edilebilmesi için de süresi içerisinde yapılmış bir istek koşulunun varlığı gerekmektedir.
YCGK’nun 15.10.1984 gün ve 297/820 E.K. sayılı kararında da; "CMUK.nun 312. maddesine göre müddeti içinde verilen temyiz istidası hükmün katileşmesine mani olacaktır... Hükmün kesinleşmesi için, kanun yoluna gidilmemesi veya gidilip geri alınması veya temyiz isteğinin ister usulden, ister esastan reddedilmesi gerekir…Yerel Cumhuriyet Savcısı hükmü sanık aleyhine temyiz etmekle hükmün kesinleşmesini önlemiştir…Bir sanık hakkında bir suçtan verilen hüküm bir bütün teşkil eder, bir noktadan kanun yoluna gidildi veya bozuldu o halde öteki noktalar kesinleşti demeye yani kısmi kesinleşmeye olanak yoktur. Böylece kesinleşen kısım olmayınca olağanüstü yasal yola da gidilemez (Kunter No:514, s.737).. Hal böyle olunca, hata sonucu görülüp incelenmeyen Yerel Cumhuriyet Savcısının itirazlarının incelenmesi…" gerektiği karara bağlanmıştır.
Dosyada, yerel Cumhuriyet savcısının CMUK"nun 310. maddesine uygun olarak süresi içerisinde sanık aleyhine açmış olduğu bir temyiz davası mevcuttur, ancak bu dava karara bağlanmamıştır. Bu hususta bir karar verilmediği için de 5271 sayılı CMK"nun 308. maddesinde yer alan süre şartının olayda söz konusu olamayacağı değerlendirilmiş ve bu nedenlerle Yüksek Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 12.10.2010 gün ve 2008/3507 Esas 2010/11553 Karar sayılı sanık hakkındaki hükmün CMUK"nun 326/son maddesi uyarınca bozulması ilamına karşı sanık aleyhine itiraz yoluna gitmek zorunluluğu doğmuştur" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
Ceza Genel Kurulunca 10.07.2012 gün ve 667-478 sayı ile, 5271 sayılı CMK’nun 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile değişik 308/2-3. maddesi uyarınca itiraz konusunda bir karar verilmek üzere dosya Özel Daireye gönderilmiş, ancak Özel Dairece 29.11.2012 gün ve 27273-36402 sayı ile; "Dairemizin 13.10.2011gün, 2011/10462-11005 sayılı kararında ayrıntılarıyla açıklandığı üzere Cumhuriyet savcısının aleyhe temyiz istemi nazara alınmadan verilen 12.10.2010 gün, 2008-3507 esas ve 2010/11553 sayılı Dairemiz kararının Ceza Genel Kurulunca incelenmesi için itirazda bulunması gerektiği cihetle, itirazın incelenmesi için dosyanın Ceza Genel Kurulu"na gönderilmesine" şeklindeki gerekçeyle itirazın yerinde görülüp görülmediği konusunda bir karar verilmeden Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık aleyhine yapılan ve Özel Dairece incelenmeyen yerel Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin incelenmesinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de, 5271 sayılı CMK’nun 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile değişik 308/2. maddesi uyarınca itirazın gönderildiği Özel Daire tarafından itirazın kabulü veya reddi konusunda bir karar verilmeden Ceza Genel Kurulunca değerlendirme yapılmasının mümkün olup olmadığı öncelikle değerlendirilmelidir.
Olağanüstü kanun yolları arasında yer alan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nun 308. maddesinde; " Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re"sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz" şeklinde düzenlenmiş olup, 05.07.2012 gün ve 28344 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak aynı gün yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile,
"(2) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir" şeklinde iki fıkra eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır. 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna 6352 sayılı Kanunun 101. maddesi ile, "Ceza Muhakemesi Kanununun 308 inci maddesinde yapılan değişiklikler, bu Kanunun yayımı tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulunda bulunan ve henüz karara bağlanmamış dosyalar hakkında da uygulanır" şeklindeki geçici madde eklenmek suretiyle de kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Ceza Genel Kurulunda bulunan dosyalarında itiraz konusunda bir karar verilmek üzere Dairelere gönderilmesi gerektiği belirtilmiştir.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesine 6352 sayılı Kanunla eklenen fıkralar birlikte değerlendirildiğinde; Özel Daire kararlarına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz edildiğinde dosyanın itiraz konusunda bir karar verilmek üzere öncelikle Özel Daireye gönderilmesi gerekmekte olup, en kısa sürede itirazı inceleyecek olan Özel Dairenin itirazı yerinde gördüğü takdirde kararını düzeltmesi, aksi takdirde itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle itiraz konusunda bir karar verilmek üzere dosyayı Ceza Genel Kuruluna göndermesi gerekmektedir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Özel Dairenin 12.10.2010 gün ve 3507-11553 sayılı bozma kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itiraz üzerine dosyanın gönderildiği Özel Dairece itiraz nedenlerinin yerinde olup olmadığı yönünde herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın, bozma kararına karşı itiraz edilmesi gerektiği görüşüyle dosya Ceza Genel Kuruluna gönderilmiş olup, 5271 sayılı CMK"nun 6352 sayılı Kanunla değişik 308. maddesi uyarınca itiraz nedenlerinin yerinde görülüp görülmediği konusunda öncelikle Özel Dairece karar verilmesi gerektiğinden, dosyanın itiraz konusunda karar verilmek üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Genel Kurul Üyesi ise;" itiraz nedenlerinin Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
5271 sayılı CMK"nun 6352 sayılı Kanunla değişik 308. maddesi uyarınca itiraz nedenlerinin yerinde olup olmadığı konusunda öncelikle karar verilmesi için dosyanın
Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 07.05.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.