Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/144
Karar No: 2018/1324
Karar Tarihi: 04.07.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/144 Esas 2018/1324 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2018/144 E.  ,  2018/1324 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 08/10/2012 gün ve 2012/117 E., 2012/700 K. sayılı karar davalı Aslan Avcı Döküm San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 24.03.2014 gün ve 2013/25254 E., 2014/6657 K. sayılı kararı ile;
    (…1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2-Mahkemece, bozma ilamına uyulmuş ise de, bozma ilamının gereği tam olarak yerine getirilmemiştir. Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 26. maddesinde; “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve işgüvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya haksahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22 nci maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı (…)(2) Kurumca işverene ödettirilir. (Ek cümle:29/7/2003-4958/28 md.) İşçi ve işveren sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
    Kaçınılmazlık ise, “sosyal sigortalar uygulamasında, hukuksal ve teknik anlamda, olayın meydana geldiği tarihte geçerli olan bilimsel ve teknik tüm önlemlere rağmen zararın meydana geldiği ve önlenemediği durumları anlatan bir kavram…”(Prof.Dr. A. Can Tuncay, Kurumun işverene Rücuu-Olayda Kaçınılmazlık Durumu, Sicil İş Hukuku Dergisi, Sayı 4, s. 185) olup; bu halin kabulünün koşulu, “…vuku bulan olaya karşı koyulmazlık hali ve her türlü tedbirin alınmasına rağmen gerçekleşmesi önlenemeyen ve objektif bir kaçınılmazlık durumunun söz konusu olmasıdır.
    Mahkemece, hükme esas alınan kusur raporunda, işverenin her türlü tedbiri almış olsa bile, işin ve işyerinin niteliği sebebiyle bu hastalığın ortaya çıkması ihtimali yeterince irdelenmediğinden, anılan rapor hüküm kurmaya elverişli değildir.
    Mahkemece, sigortalının 04.08.1992-13.08.2008 tarihleri arasında uzunca bir süre davalı işveren yanında çalıştığı da gözetilerek, kusur irdelemesinde, meslek hastalığında, işverenin bu konuda her türlü tedbiri almış olsa bile, işin ve işyerinin niteliği sebebiyle bu hastalığın ortaya çıkması ihtimali nazara alınarak, belli orandaki bir kaçınılmazlıktan söz edilmesi gerekeceği göz önünde bulundurulmak suretiyle yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmelidir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır…)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava itirazın iptali istemine ilişkindir.
    Davacı SGK vekili Kurum sigortalısı Cemal Çelik’in davalı işverene ait işyerinde mesleki kronik kurşun infeksikasyonu tanısı ile meslek hastalığına yakalandığını ve bu rahatsızlığı nedeniyle Kurum tarafından masraf yapıldığını, yapılan masraflar nedeniyle Kurumun zarara uğradığını, zararın tahsili için icra takibine girişilmiş ise de davalı işverenin takibe ve borca itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili yasal süresinde talep edilmediğinden alacağın zamanaşımına uğradığını, öte yandan işverenin meslek hastalığından sorumlu tutulabilmesinin ancak kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı veyahut suç sayılabilir hareketinin varlığı hâlinde mümkün olduğunu, müvekkil şirketin ise işverene yüklenen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınarak yapılacak tespitte müvekkil şirkete isnat edilecek herhangi bir kusurun bulunmadığının anlaşılacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece verilen 20.12.2010 tarihli ilk kararda meslek hastalığının meydana gelmesinde davalı işveren şirketin % 90, Kurum sigortalısı Cemal Çelik"in ise % 10 oranında kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine Özel Dairece 30.01.2012 tarihinde verilen ilk kararda meslek hastalığı oluşumunda davalının kusurunun belirlenebilmesi için, belli oranda kaçınılmazlıktan söz edilebileceği göz önünde bulundurularak, konunun uzmanı bilirkişilerden usulüne uygun kusur raporu alınması gerektiği gerekçesiyle, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda olayda kaçınılmazlık unsurunun bulunmadığı, işverenin meslek hastalığının meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı Aslan Avcı Döküm San. ve Tic. A.Ş. vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece aynı gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararını davalı Aslan Avcı Döküm San. ve Tic. A.Ş. vekili temyize getirmektedir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; sigortalının yakalandığı meslek hastalığının oluşumunda kaçınılmazlık ilkesinin uygulanmasının gerekip gerekmediği, burada varılacak sonuca göre kaçınılmazlık ilkesinin değerlendirilmesinde hükme esas alınan bilirkişi raporunun yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle belirtilmelidir ki uyuşmazlığın çözümünde üzerinde durulması gereken husus hukuki güvenlik ilkesidir.
    Hukukî güvenlik ilkesi, temel haklarda korunan ortak bir değerdir. Bu ilke, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur ve Anayasa’nın bütününe egemen olan temel bir ilke görünümündedir. Hukuk devleti ilkesi, en kısa tanımıyla; “vatandaşların hukuki güvenlik içinde bulundukları, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu bir sistemi anlatır.” Hukuk devleti, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm işlem ve eylemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerektirir.
    Hukuk devleti ilkesinin, bünyesinde yer alan alt ilkelerden birisi de "hukukî güvenlik" ilkesidir. Anayasa Mahkemesi birçok kararında “hukuki güvenlik ilkesi”nin hukuk devletinin unsurlarından biri olduğunu kabul etmiştir. Yüksek Mahkemeye göre hukuk devletinde hukuk güvenliğini sağlayan bir düzenin kurulması asıldır. Hukuki güvenlik ilkesi gereğince devletin, vatandaşların mevcut kanunlara olan güvenine saygılı davranması, bu güvenlerini boşa çıkaracak uygulamalardan kaçınması gerekir. Bu durum hukuk devleti ilkesinin bir gereği olduğu kadar Anayasa’nın 5. maddesiyle devlete yüklenen, vatandaşların refah, huzur ve mutluluk içinde yaşamalarını sağlama, maddi ve manevi varlıklarını geliştirmek için gerekli ortamı hazırlama ödevinin bir sonucudur. Bu yönüyle, hukuk devletinin önemli bir unsuru olarak hukuki güvenlik ilkesi, yalnızca hukuk düzeninin değil, aynı zamanda belirli sınırlar içinde bütün devlet faaliyetlerinin belirli oranda önceden öngörülebilir olması anlamını taşır. Hukuki güvenlik sadece bireylerin devlet faaliyetlerine duyduğu güveni değil, aynı zamanda yürürlükteki mevzuatın süreceğine duyulan güveni de içerir.
    Hukuk devletinin hukuki güvenlik ilkesi, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre güvenle düzenleyebilmesi anlamına gelir. Kişilerin davranışlarını düzenleyen kurallar onlara güvenlik sağlamalıdır. Bu güvenliğin sağlanabilmesi, her şeyden önce, devletin kendi koyduğu hukuk kurallarına kendisinin de uymasına bağlıdır. Kanunları uygulama durumunda bulunanların da, başta mahkemeler olmak üzere, onları geriye yürür sonuçlar doğuracak yolda yorumlamamakla yükümlüdür.
    Öte yandan, hukuk devleti, devlet ve insan faaliyetlerine yön veren, yönetilenlere hukuk güvenliği sağlayan ilkeler bütünüdür. Devletin organ ve kurumları bakımından bu ilkeler birer sınırlama niteliği taşırken, vatandaşlar açısından hukuki güvenlik içinde yaşamanın araçları olarak işlev görmektedir.
    Hukuki güvenlikle bağlantılı olarak “genellik” ve “öngörülebilirlik”, hukuk devletinin iki temel unsuru kabul edilir. Genellik unsuru, hukukun özel kişi ya da durumlara değil, herkesi kapsayacak biçimde genel, soyut ve tarafsız, geçmişe uygulama yasağı çerçevesinde ileriye yönelik, kamuya açık kurallar üzerine inşa edilmesi anlamını taşır. Hukukun öngörülebilirliği ise, hukukun anlam açısından belirgin ve açıkça ifade edilmiş, istikrarlı ve birbiriyle uyumlu kurallar ile önceden tahmin edilebilir uygulamalara dayanmasıdır. Bireylerin hukukun gerektirdiği şeyi önceden bilmeleri ve davranışlarını buna göre düzenlemelerini sağlayan bir ilke olarak hukuki öngörülebilirliğin hukuki belirlilik ile ilişkisi, bu noktada çok açıktır. Hukuk kurallarının bütünüyle belirsiz olduğu kabul edildiğinde, hukuki öngörülebilirlikten de söz edilemeyecektir.
    Somut olayda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından davalı işveren nezdinde çeşitli tarihlerde yapılan denetimlerde 30’dan fazla işçinin kronik kurşun infeksikasyonu tanısı ile meslek hastalığına yakalandıklarının tespit edildiği, sigortalıların meslek hastalığına yakalandıklarının tespiti üzerine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından işçilere tedavi gideri ve geçici iş göremezlik ödemesi yapıldığı, yapılan masraflar üzerine Kurum zararının tahsili için açılan rücuen tazminat davalarında farklı mahkemelerce meslek hastalığının ortaya çıkmasında kaçınılmazlık ilkesinin bulunmadığına dair kusur raporlarına itibar edilerek kaçınılmazlık ilkesi uygulanmadan karar verildiği, bu şekilde verilen çok sayıdaki kararın Özel Dairece onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
    Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davalı işveren nezdinde aynı işyerinde çalışan ve meslek hastalığına yakalanan diğer sigortalılar yönünden görülen rücuen tazminat davalarında kaçınılmazlık ilkesi uygulanmadan verilen çok sayıdaki kararın Özel Dairece onanarak kesinleştiği göz önünde bulundurulduğunda, Özel Dairece kaçınılmazlığın değerlendirilmesine yönelik verilen bozma kararının hukuki güvenlik ilkesini zedeleyeceği açıktır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede bir kısım üyelerce, Genel Kurulun uyuşmazlığa konu dava ile bağlı bulunduğu, aynı işverene yönelik benzer davalarda verilen kararların uyuşmazlığa bir etkisinin bulunmadığı, bu nedenle somut olayda kaçınılmazlık ilkesinin değerlendirilmesinin gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş çoğunluk tarafından benimsenmemiştir.
    Bu nedenle, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekmektedir.
    S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429’uncu maddesi gereğince ONANMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 04.07.2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi