Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/1
Karar No: 2018/1321
Karar Tarihi: 04.07.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/1 Esas 2018/1321 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2018/1 E.  ,  2018/1321 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 5. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 04.11.2013 gün ve 2012/118 E., 2013/616 K. sayılı karar davacı ... vekili ve davalı Aslan Avcı Döküm San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 24.03.2014 gün ve 2013/25252 E., 2014/6656 K. sayılı kararı ile;
    (…1-Davacı Kurum vekilinin temyiz talebi yönünden;
    21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ve ayrıca 5236 sayılı Kanun, katsayı artışı da uygulanmak suretiyle bu kanunların yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 2013 yılı için 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427’nci maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını 1.820,00 TL. olarak değiştirmiştir.
    Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde temyiz (kesinlik) sınırının saptanmasında alacağın tamamının gözetilmesi; tümü dava konusu yapılan bir alacağın kısmen kabulünde ise temyiz (kesinlik) sınırının belirlenmesinde kabul ve reddedilen miktarların esas alınması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427’nci maddesi hükmü gereğidir.
    İnceleme konusu davada kabul edilen ve davacının temyizine konu tutar 234.24 TL. olup, yukarıda değinilen temyiz (kesinlik) sınırını aşmadığından, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin miktar itibariyle kesinlik nedeniyle REDDİNE,
    2-Davalı vekilinin temyiz talebi yönünden;
    A-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    B-Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de, bozma ilamının gereği tam olarak yerine getirilmemiştir.
    Davanın yasal dayanağı olan, 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesinde; “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.” düzenlemesi getirilmiştir.
    Kaçınılmazlıktan, işveren tarafından tüm bu önlemler alındığı ve kazalı da bu önlemlere uyduğu halde kaza meydana gelmişse söz edilebilecektir. “Kaçınılmazlık, sosyal sigortalar uygulamasında, hukuksal ve teknik anlamda, olayın meydana geldiği tarihte geçerli olan bilimsel ve teknik tüm önlemlere rağmen zararın meydana geldiği ve önlenemediği durumları anlatan bir kavram…”(Prof.Dr. A. Can Tuncay, Kurumun işverene Rücuu-Olayda Kaçınılmazlık Durumu, Sicil İş Hukuku Dergisi, Sayı 4, s. 185) olup; bu halin kabulünün koşulu, “…vuku bulan olaya karşı koyulmazlık hali ve her türlü tedbirin alınmasına rağmen gerçekleşmesi önlenemeyen ve objektif bir kaçınılmazlık durumunun söz konusu olmasıdır. Umulmadık bir hal kaçınılmazlık olarak nitelenemeyecektir. Ummamak, ummayı düşünmemek ve zarar verici olay ile karşılaşmak, kaçınılmazlık olarak değerlendirilemez.” (Prof.Dr. Berin Engin, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İşverene Rücuya Nasıl Bakıyor?, Sicil İş Hukuku Dergisi, Sayı 4, s. 139)
    Mahkemece, meslek hastalığının oluşumunda kaçınılmazlığın bulunmadığını bildiren bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuş ise de, meslek hastalığında, işveren bu konuda her türlü tedbiri almış olsa bile, işin ve işyerinin niteliği sebebiyle bu hastalığın ortaya çıkması ihtimalinin bulunması ve bu nedenle hastalığın oluşumunda belli bir oranda kaçınılmazlığın etken olduğunun kabulü zorunlu olup, hükme esas alınan rapor bu yönüyle hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
    Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, alanında uzman bilirkişi heyetinden, kusurun oran ve aidiyeti ve meslek hastalığının oluşumunda kaçınılmazlığın etkisi konusunda rapor alınarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.…)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    2-Davalı Aslan Avcı Döküm San. ve Tic. A.Ş. vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava itirazın iptali istemine ilişkindir.
    Davacı SGK vekili Kurum sigortalısı Abdulbari Bingöl’ün davalı işverene ait işyerinde mesleki kronik kurşun infeksikasyonu tanısı ile meslek hastalığına yakalandığını ve bu rahatsızlığı nedeniyle Kurum tarafından masraf yapıldığını, yapılan masraflar nedeniyle Kurumun zarara uğradığını, zararın tahsili için icra takibine girişilmiş ise de davalı işverenin takibe ve borca itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili yasal süresinde talep edilmediğinden alacağın zamanaşımına uğradığını, öte yandan işverenin meslek hastalığından sorumlu tutulabilmesinin ancak kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı veyahut suç sayılabilir hareketinin varlığı hâlinde mümkün olduğunu, müvekkil şirketin ise işverene yüklenen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınarak yapılacak tespitte müvekkil şirkete isnat edilecek herhangi bir kusurun bulunmadığının anlaşılacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece verilen 23.09.2010 tarihli ilk kararda bölge çalışma müdürlüğü müfettişlerince davalıya ait işyerinde 30 dan fazla işçi için ayrı ayrı denetleme yapıldığı, denetim sonucu düzenlenen raporların çoğunda davalı işverenin %100 oranında kusurlu bulunduğunun belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün davalı vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece 30.01.2012 tarihinde verilen ilk kararda meslek hastalığı oluşumunda davalının kusurunun belirlenebilmesi için, belli oranda kaçınılmazlıktan söz edilebileceği göz önünde bulundurularak, konunun uzmanı bilirkişilerden usulüne uygun kusur raporu alınması gerektiği gerekçesiyle, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda sigortalının meslek hastalığına yakalanmasından dolayı davalı şirketin %90, sigortalının ise %10 kusurlu olduğunun tespit edildiği, ayrıca davalı şirketin yasal iş güvenliği tedbirlerini alması hâlinde sigortalının meslek hastalığına yakalanmasının önlenebileceği, bu hâliyle kaçınılmazlık ilkesinin de uygulanmasının söz konusu olmadığı gerekçesiyle, kusur oranları nispetinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece bilirkişi heyetinin raporunda önlemlerin tam olarak alınması durumunda kurşun zehirlenmesinin söz konusu olmayacağının belirtildiği, bu hâliyle davacı Kurum sigortalısının meslek hastalığına yakalanması olayında kaçınılmazlığın bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararını davacı ... vekili ve davalı Aslan Avcı Döküm San. ve Tic. A.Ş. vekili temyize getirmektedir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; sigortalının yakalandığı meslek hastalığının oluşumunda kaçınılmazlık ilkesinin uygulanmasının gerekip gerekmediği, burada varılacak sonuca göre kaçınılmazlık ilkesinin değerlendirilmesinde hükme esas alınan bilirkişi raporunun yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    I-Hukuk Genel Kurulunda işin esası görüşülmeden önce davacı ... vekilinin kararı temyiz etmesinde hukuki yararının bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
    Bilindiği üzere hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır.
    Mahkemece verilen 04.11.2013 gün ve 2012/118 E., 2013/316 K. sayılı kararı temyiz eden davacı ... vekilinin temyiz talebi Özel Dairenin 24.03.2014 gün, 2013/25252 E., 2014/6656 K. sayılı kararıyla “…ve davacının temyizine konu tutar 234.24 TL. olup, yukarıda değinilen temyiz (kesinlik) sınırını aşmadığından, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin miktar itibariyle kesinlik nedeniyle reddine…” karar verilmiştir. Artık davacı ... yönünden hüküm kesinleşmiş ve uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır. Bu nedenle davacı SGK vekilinin direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır.
    O hâlde davacı ... vekilinin direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
    II-Davalı Aslan Avcı Döküm San. ve Tic. A.Ş. vekilinin temyizi yönünden yapılan değerlendirmede;
    Öncelikle belirtilmelidir ki uyuşmazlığın çözümünde üzerinde durulması gereken husus hukuki güvenlik ilkesidir.
    Hukukî güvenlik ilkesi, temel haklarda korunan ortak bir değerdir. Bu ilke, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur ve Anayasa’nın bütününe egemen olan temel bir ilke görünümündedir. Hukuk devleti ilkesi, en kısa tanımıyla; “vatandaşların hukuki güvenlik içinde bulundukları, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu bir sistemi anlatır.” Hukuk devleti, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm işlem ve eylemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerektirir.
    Hukuk devleti ilkesinin, bünyesinde yer alan alt ilkelerden birisi de "hukukî güvenlik" ilkesidir. Anayasa Mahkemesi birçok kararında “hukuki güvenlik ilkesi”nin hukuk devletinin unsurlarından biri olduğunu kabul etmiştir. Yüksek Mahkemeye göre hukuk devletinde hukuk güvenliğini sağlayan bir düzenin kurulması asıldır. Hukuki güvenlik ilkesi gereğince devletin, vatandaşların mevcut kanunlara olan güvenine saygılı davranması, bu güvenlerini boşa çıkaracak uygulamalardan kaçınması gerekir. Bu durum hukuk devleti ilkesinin bir gereği olduğu kadar Anayasa’nın 5. maddesiyle devlete yüklenen, vatandaşların refah, huzur ve mutluluk içinde yaşamalarını sağlama, maddi ve manevi varlıklarını geliştirmek için gerekli ortamı hazırlama ödevinin bir sonucudur. Bu yönüyle, hukuk devletinin önemli bir unsuru olarak hukuki güvenlik ilkesi, yalnızca hukuk düzeninin değil, aynı zamanda belirli sınırlar içinde bütün devlet faaliyetlerinin belirli oranda önceden öngörülebilir olması anlamını taşır. Hukuki güvenlik sadece bireylerin devlet faaliyetlerine duyduğu güveni değil, aynı zamanda yürürlükteki mevzuatın süreceğine duyulan güveni de içerir.
    Hukuk devletinin hukuki güvenlik ilkesi, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre güvenle düzenleyebilmesi anlamına gelir. Kişilerin davranışlarını düzenleyen kurallar onlara güvenlik sağlamalıdır. Bu güvenliğin sağlanabilmesi, her şeyden önce, devletin kendi koyduğu hukuk kurallarına kendisinin de uymasına bağlıdır. Kanunları uygulama durumunda bulunanların da, başta mahkemeler olmak üzere, onları geriye yürür sonuçlar doğuracak yolda yorumlamamakla yükümlüdür.
    Öte yandan, hukuk devleti, devlet ve insan faaliyetlerine yön veren, yönetilenlere hukuk güvenliği sağlayan ilkeler bütünüdür. Devletin organ ve kurumları bakımından bu ilkeler birer sınırlama niteliği taşırken, vatandaşlar açısından hukuki güvenlik içinde yaşamanın araçları olarak işlev görmektedir.
    Hukuki güvenlikle bağlantılı olarak “genellik” ve “öngörülebilirlik”, hukuk devletinin iki temel unsuru kabul edilir. Genellik unsuru, hukukun özel kişi ya da durumlara değil, herkesi kapsayacak biçimde genel, soyut ve tarafsız, geçmişe uygulama yasağı çerçevesinde ileriye yönelik, kamuya açık kurallar üzerine inşa edilmesi anlamını taşır. Hukukun öngörülebilirliği ise, hukukun anlam açısından belirgin ve açıkça ifade edilmiş, istikrarlı ve birbiriyle uyumlu kurallar ile önceden tahmin edilebilir uygulamalara dayanmasıdır. Bireylerin hukukun gerektirdiği şeyi önceden bilmeleri ve davranışlarını buna göre düzenlemelerini sağlayan bir ilke olarak hukuki öngörülebilirliğin hukuki belirlilik ile ilişkisi, bu noktada çok açıktır. Hukuk kurallarının bütünüyle belirsiz olduğu kabul edildiğinde, hukuki öngörülebilirlikten de söz edilemeyecektir.
    Somut olayda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından davalı işveren nezdinde çeşitli tarihlerde yapılan denetimlerde 30’dan fazla işçinin kronik kurşun infeksikasyonu tanısı ile meslek hastalığına yakalandıklarının tespit edildiği, sigortalıların meslek hastalığına yakalandıklarının tespiti üzerine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından işçilere tedavi gideri ve geçici iş göremezlik ödemesi yapıldığı, yapılan masraflar üzerine Kurum zararının tahsili için açılan rücuen tazminat davalarında farklı mahkemelerce meslek hastalığının ortaya çıkmasında kaçınılmazlık ilkesinin bulunmadığına dair kusur raporlarına itibar edilerek kaçınılmazlık ilkesi uygulanmadan karar verildiği, bu şekilde verilen çok sayıdaki kararın Özel Dairece onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
    Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davalı işveren nezdinde aynı işyerinde çalışan ve meslek hastalığına yakalanan diğer sigortalılar yönünden görülen rücuen tazminat davalarında kaçınılmazlık ilkesi uygulanmadan verilen çok sayıdaki kararın Özel Dairece onanarak kesinleştiği göz önünde bulundurulduğunda, Özel Dairece kaçınılmazlığın değerlendirilmesine yönelik verilen bozma kararının hukuki güvenlik ilkesini zedeleyeceği açıktır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde bir kısım üyelerce, Genel Kurulun uyuşmazlığa konu dava ile bağlı bulunduğu, aynı işverene yönelik benzer davalarda verilen kararların uyuşmazlığa bir etkisinin bulunmadığı, bu nedenle somut olayda kaçınılmazlık ilkesinin değerlendirilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş çoğunluk tarafından benimsenmemiştir.
    Bu nedenle, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekmektedir.
    S O N U Ç : 1-Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı ... vekilinin temyiz isteminin, temyizde hukuki yararı bulunmadığından REDDİNE,
    2-Yukarıda (II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429’uncu maddesi gereğince ONANMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 04.07.2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi