19. Hukuk Dairesi 2018/3772 E. , 2020/363 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonucunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, davacı ile dava dışı ... arasında imzalanan genel kredi sözleşmesini davalının müşterek ve müteselsil borçlu sıfatı ile imzaladığını, kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle girişilen icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı dava devam ederken müddeabihi ... Yönetimi A.Ş."ne temlik etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı banka tarafından 4077 sayılı Kanun"un 10/3. maddesinde belirtilen muacceliyet şartına uygun ihtarname çekilmediği, muacceliyet şartı gerçekleştirilmiş olsa bile davalının 4077 sayılı Kanun"un 10/3. maddesi gereğince davalının kefaletinin adi kefalet hükmünde olması nedeniyle davalıdan önce asıl borçluya müracaat ettiğini ispatlayamayan davacı bankanın davalı hakkında takip başlatamayacağı, kefil olarak kabul edilen davalının kefil olduğu miktarın sözleşmenin 15. sayfasında yazılmamış olması nedeniyle davalının kefaletinin geçersiz olduğu, bu nedenle davacı bankanın bu sözleşmeden kaynaklanan borçlar nedeniyle davalıdan talepte bulunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2016/160 esas ve 2016/8338 karar sayılı ve 05.05.2016 tarihli kararı ile "Uyuşmazlık genel kredi sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Genel kredi sözleşmesi ticari nitelikte bir sözleşmedir. Ticari nitelikteki sözleşmedeki kefalet adi kefalet hükmünde olmayıp müteselsil kefalet hükümlerine tabidir. Mahkemece bu yönde bir inceleme yapılarak davalının sorumlu olduğu miktar belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir." gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, taraflar arasında imzalanan 31.03.2009 tarihli genel kredi ve teminat sözleşmesinin incelenmesinde; dava dışı Eşe Yeşilçam ile banka arasında 20.000,00 TL limitle akdedildiği, davalının aynı limitle müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığı, ancak müşterek ve müteselsil borçluların imza hanesinde müşterek ve müteselsil borçlu olunan miktar kısmının boş (sıfır) olduğunun tespit edildiği, davalının sözleşmeye imza atmakla birlikte sorumlu olduğu azami tutarın yazılmadığının tespit edildiği, kefaletin yasal şekil şartlarının bulunmadığından geçersiz olduğu, bu nedenle davalının yapılan takipten sorumlu olamayacağı, 6098 sayılı TBK"nun 583. maddesinde kefalet sözleşmesinin, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağının, kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğinin kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğu düzenlemesinin yer aldığı, ancak davalının sözleşmeye imza atmakla birlikte sorumlu olduğu azami tutarın yazılmadığının tespit edildiği, bu nedenle sözleşmenin kefaletin yasal şekil şartlarını taşımadığından geçersiz olduğu ve davalıyı sorumluluk altına sokamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Dairemiz’in 05.05.2016 tarihli bozma ilamında da belirtildiği üzere genel kredi sözleşmesi ticari nitelikte olup sözleşmedeki kefalet de müteselsil kefalet hükmündedir. Sözleşme tarihi itibariyle sözleşme hükümleri 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir. Bu nedenle 6098 sayılı TBK.’nun 583. madde hükmü bu dava konusu sözleşmede uygulanamaz. Genel kredi sözleşmesinin 1. maddesinde de kredi limiti 20.000,00 TL olarak belirtilmiş olup, bu limit davalı müteselsil kefilin sorumlu olduğu limit olarak kabul edilmelidir. Kaldı ki davalı kefilin 31.03.2009 tarihli kredi toplam ödeme plânında imzası olup kefaleti de kabul etmiş bulunmaktadır. Bu nedenle mahkemece davalının 20.000,00 TL kefalet limiti üzerinden sorumlu olduğu kabul edilerek toplanacak deliller doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken hatalı hukuki değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 10.02.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.