Sanık O.U.."un kasten öldürme suçundan 5237 sayılı TCK’nun 82/1-b ve 62. maddeleri uyarınca müebbet hapis, hırsızlık suçundan ise TCK’nun 142/1-b ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Şırnak Ağır Ceza Mahkemesince verilen 29.03.2011 gün ve 421-50 sayılı kısmen re"sen temyize tabi olan hükmün sanık müdafii tarafından da temyiz üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 10.12.2012 gün ve 4307-9225 sayı ile;
"a) Sanık O.."ın, canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürme suçu yönünden;
Maktule M.."in bağla boğmaya bağlı mekanik asfiksi sonucu öldürülmesinin tek başına suçun canavarca hisle ya da eziyet çektirerek işlendiğini kabule yeterli bulunmadığı, canavarca hisle öldürme, sırf öldürmüş olmak için öldürme, ölenin acı çekmesinden zevk duymak için öldürme olup, eziyet çektirerek öldürme ise ölümü meydana getirme bakımından zorunlu olmayan ve ölüme takaddüm eder vahşice hareketler olup sanığın öldürme kastının yanında işkence ya da eziyet çektirme kastının da bulunması gerektiği, sanığın canavarca hisle ya da eziyet çektirerek öldürme amacıyla hareket ettiğini kabule yeterli her türlü kuşkudan uzak yeterli kesin kanıt bulunmadığı, ancak sanığın cinsel saldırı suçunu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak ve yakalanmamak amacıyla maktuleyi öldürdüğü anlaşılmakla; sanık hakkında TCK’nun 82/1-h maddesi uyarınca karar verilmesi gerekirken, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek TCK’nun 82/1-b maddesi gereğince hüküm kurulması,
b) Sanık O..ın, nitelikli hırsızlık suçu yönünden;
Sanığın öldürme eylemini gerçekleştirdikten sonra ani ortaya çıkan kastla maktulenin ölmesinden yararlanarak cep telefonu ve evdeki eşyaların bir kısmını aldığı anlaşılmakla, TCK’nun 142/2-a maddesi uyarınca cezalandırılması gerekirken aynı Yasanın 142/1-b maddesi uyarınca hüküm kurulması,
c-Sanık hakkında belli haklardan yoksun bırakılmasına dair uygulama yapılırken TCK’nun 53/1-c maddesindeki hakları kullanmaktan aynı Yasanın 53/2. maddesi uyarınca hapis cezasının infazının tamamlanıncaya kadar, velayet, vesayet ve kayyımlık yetkisini kendi alt soyu üzerinde kullanmaktan ise koşullu salıverme tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gereğinin gözetilmemesi,
d-Şırnak adli emanetinin 2010/38 nolu sırasında kayıtlı olan kan, idrar, kıl ve sürüntü örnekleri ile tırnak parçalarının hükmün kesinleşmesi halinde imhasına, giyim eşyalarının ise hak sahiplerine iadesi yerine dosya içerisinde delil olarak saklanmalarına karar verilmesi" isabetsizliklerinden, ceza miktarı yönünden kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla bozulmasına karar verilmiştir.
Özel Dairece yapılan vasıflandırmaya ilişkin herhangi bir itirazı bulunmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 16.01.2013 gün ve 349279 sayı ile; aleyhe temyiz bulunmadığından bahisle hükmün eleştirilerek onanması gerektiği görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca dosyanın gönderildiği Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.03.2013 gün ve 425-1633 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Cinsel saldırı suçundan kurulan hüküm Özel Daire tarafından onanmak suretiyle kesinleştiğinden inceleme, sanık hakkında kasten öldürme ve hırsızlık suçlarından kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmış olup, eylemlerin sübutuna ilişkin bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya içeriği itibariyla da herhangi bir isabetsizlik bulunmayan somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; aleyhe temyiz bulunmayan davada, eylemin suçun nitelikli halini oluşturduğundan bahisle "eleştiri ile onama" mı, yoksa cezayı aleyhe değiştirme yasağı gözetilerek "bozma" kararı mı verileceğinin belirlenmesine ilişkindir.
Ayrıntılarına Ceza Genel Kurulunun 03.04.2012 gün ve 353-129 sayılı kararında yer verildiği üzere, aleyhe bozma yasağı; "temyiz davası yalnızca sanık veya müdafii ya da sanık lehine Cumhuriyet savcısı veya sanığın eşi ya da yasal temsilcisi tarafından açıldığında, hükümde, yaptırımın türü ve ağırlığı bakımından sonucu sanığın aleyhine ağırlaştırıcı, diğer bir deyişle, aleyhe sonuç verici düzeltmelerin yapılamaması veya kurulacak yeni hükümdeki cezanın, sanığın aleyhine olarak ilk hükümden daha ağır olamaması" şeklinde tanımlanmaktadır.
Latince "reformatio in pejus" olarak adlandırılan, öğreti ve uygulamada ise, "lehe yasa yolu davası üzerine hükmü aleyhe değiştirmeme zorunluluğu, aleyhe düzeltme yasağı, aleyhe bozma yasağı, aleyhe bozmama zorunluluğu, yaptırımı ve sonuçlarını aleyhe kötüleştirememe yasağı, yaptırımı ve sonuçlarını ağırlaştıramama kuralı" olarak ifade edilen bu ilkenin amacı; hükmün aleyhine de bozulabileceğini düşünen sanığın, bazı davalarda istinaf ya da temyiz yasa yoluna başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek ve kanun yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.
Anılan kural, 1412 sayılı Ceza Muhakemesi Usulü Kanununun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326. maddesinin 4. fıkrasında; "hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz" şeklinde kanuni düzenlemeye kavuşturulmuştur. Ceza yargılama hukukumuzda bu madde dışında yaptırım ve cezayı aleyhe değiştirme yasağını düzenleyen başka bir hüküm de bulunmamaktadır. Buna göre ceza hukukunda genel anlamda kazanılmış hak kavramından bahsedilemeyeceği, yalnızca 1412 sayılı CMUK"nun 326. maddesinin son fıkrası uyarınca sınırlı biçimde uygulanabilecek bir "cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi" veya "aleyhte düzeltme yasağı"nın söz konusu olduğunun kabulü gerekmektedir.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 307/4. maddesinde de; "hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262. maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz" düzenlemesine yer verilmek suretiyle, aleyhe bozmama ilkesi korunmuştur.
Kanunun açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere; yaptırım ve sonuçlarını aleyhe değiştirme yasağının kapsamı yalnızca ceza ve yaptırım miktarı ile sınırlıdır. Kanun koyucu suçun niteliği veya adı yönünden sanık yararına kazanılmış bir hak tanımamıştır.
Temyiz davasının yalnızca sanık veya varsa müdafii ya da sanığın yararına olarak Cumhuriyet savcısı ya da 1412 sayılı Kanunun 291. maddesinde belirtilen kişiler tarafından açılması veya hükmün kendiliğinden temyize tâbi olması halinde, Yargıtayca suç niteliğinde yanılgıya düşüldüğü saptandığında aleyhe temyiz bulunmasa bile, cezanın tür ve miktarı yönünden kazanılmış hak saklı kalmak koşuluyla hükmün bozulmasına karar verilecektir. Aksinin kabulü hukuk kuralları ile yasal düzenlemelerin ülke genelinde farklı uygulanmasına yol açar ki, bu durum eşitlik, adalet ve hakkaniyet ilkelerine aykırılık oluşturacaktır. Zira aynı eylem nedeniyle farklı mahkemelerde yargılanan sanıklardan, suçunun hukuki niteliği doğru olarak belirlenen sanığın mahkûmiyeti ile zamanaşımı, süreli veya süresiz olarak bir kamu görevini üstlenmekten yoksun bırakılma, seçme ve seçilme hakkının kaybı gibi hak yoksunluklarının yanında, olası bir genel veya özellikle de özel af karşısında değişik sonuçlarla karşılaşmasına rağmen, suç vasfı hatalı olarak belirlenen sanığın, açıklanan sonuçlarla karşılaşmaması söz konusu olabilir ki, bu durum eşitlik ilkesi ile hak ve adalet duygusuna da uygun değildir. O halde, lehe temyiz davası üzerine suç vasfının saptanmasında hataya düşüldüğünün belirlenmesi halinde cezanın tür ve miktarı yönünden kazanılmış hak saklı tutularak hükmün bozulmasına karar verilmelidir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Somut olayda, işlemiş olduğu cinsel saldırı suçunu gizlemek amacıyla Melek Besler"i öldüren ve daha sonra maktulün ölümünden yararlanarak hırsızlık eylemini gerçekleştiren sanığın, kasten öldürme suçundan TCK"nun 82/1-b ve 62. maddeleri uyarınca müebbet hapis, hırsızlık suçundan TCK"nun 142/1-b ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin yerel mahkeme hükmünün, Özel Dairece sanığın eylemlerinin cinsel saldırı suçunu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak ve yakalanmamak için kasten öldürme ve kişinin ölmesinden yararlanmak suretiyle hırsızlık suçlarına uyduğunun kabulü ile hükmün yalnızca sanık lehine temyiz edilmiş olması nedeniyle, ceza miktarı yönüyle kazanılmış hak saklı tutulmak şartıyla bozulmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.04.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.