![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2017/5553
Karar No: 2020/3463
Karar Tarihi: 06.07.2020
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2017/5553 Esas 2020/3463 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptal ve tescil davası sonucunda yerel mahkemece kısmen kabulüne ilişkin verilen karar asıl ve birleştirilen davada davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..."ın düzenlemiş olduğu rapor okundu, açıklamaları dinlendi, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve terekeye iade isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile satış işleminin iptaline dair verilen karar Dairece"... Hemen belirtmek gerekir ki; tapu kaydına (zilyetliğe) dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktan ibarettir. Değişik anlatımla sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği-dolu pafta sistemi –genel ilke ile bağdaşmaz. Ne varki, davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtayın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur. (YHGK 11.11.1983 Tarih, 981/8-80 Esas, 983/1162 Sayılı Kararı. Kabule göre de, davada denkleştirme iddiası da ileri sürüldüğüne göre, miras bırakanın tüm mirasçıları saptanarak, bir denkleştirme olgusu bulunup bulunmadığı da araştırılmış değildir. Hal böyle olunca, öncelikle davacı tarafa tescil davası açılması konusunda önel verilmesi, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi, denkleştirme iddiası yönünden tarafların tüm delillerinin toplanması, sonucuna göre hüküm kurulması, tescil davası açılmadığı takdirde iptal davasının reddedilmesi gerekkirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir..." gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak davanın ... parsel yönünden kabulü ile davacı adına tesciline, ..., ..., ... parseller yönünden feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki davacı taraf, mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda tescil davası açmış ve eldeki dava ile birleştirilmiştir.
Bilindiği üzere; iddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın "açıklama ve ispat hakkı"nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır.
Öte yandan davaların birleştirilmesi durumunda birleştirilen davalar bağımsızlıklarını korumaya devam ettiklerinden birleştirilen davada bildirilen delillerin toplanması, tanıkların dinlenmesi zorunludur.
Somut olaya gelince; birleştirilen davada davalı tanık isimlerini sunduğu halde, bildirdiği tanıklar dinlenmeden sonuca gidildiği anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece birleşen davada davalının hukuki dinlenilme hakkı (6100 sayılı HMK. md. 27) dikkate alınarak, taraf delillerinin toplanması ve bildirilen tanıkların dinlenmesi, toplanan ve toplanacak tüm deliller yukarıda değinilen ilkeler uyarınca değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Kabule göre de; mirasbırakan adına tescil istendiği halde ölü kişi adına tescil hükmü kurulmayacağı ve dosya kapsamında sabit olduğu üzere mirasbırakanın davacı ve davalı dışında başkaca mirasçısı bulunmadığı gözetilerek davacının payı oranında tapu iptal ve tescile hükmedilmesi gerekirken taşınmazın tamamının davacı adına tesciline karar verilmesi doğru değildir.
Asıl ve birleştirilen davada davalı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.07.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.