1. Hukuk Dairesi 2018/2547 E. , 2020/3460 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davalı ... aleyhine açılan davanın kabulüne diğer davalılar aleyhine açılan davaların usulden reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ... davalılar vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..."ın düzenlemiş olduğu rapor okundu, açıklamaları dinlendi, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR
Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, davalılardan ..."in Mahalli İskan Komisyonu"nun 30.06.1998 tarih ve 359 sayılı kararı ile tarımsal iskana hak kazandığını, verilen karar gereğince de dava konusu olan 2198 parsel sayılı taşınmazın aile bireyi olan diğer davalılarla birlikte adına tescil edildiğini ancak 2011 yılında Bakanlık Teftiş Kurulunca yapılan incelemede, davalıların hak sahibi belirlendiği tarihten önce Sosyal Güvenlik kayıtlarının bulunduğu tespit edildiğinden, mahalli İskan Komisyonu"nun 14.12.2011 tarih ve 2011/129 sayılı kararı ile hak sahipliklerinin iptal edildiğini sözkonusu kararın iptali istemiyle davalılar tarafından açılan idari davanın ise reddine karar verildiğini ileri sürerek, İskan Kanunu Uygulama Yönetmeliği"nin 18. maddesi gereğince dava konusu taşınmazdaki davalılar adına kayıtlı payların iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, yolsuz tescilin söz konusu olmadığını davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar Dairece "...Hemen belirtilmelidir ki davalı ... yönünden adına tahsis işlemi iptal edildiğine ve bu iptal kararı kesinleştiğine (artık tescilin dayanağı ortadan kalktığına) göre davalı ... adına mevcut kaydın yolsuz tescil durumunda bulunduğu gözetilerek davanın kabul edilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazı yerinde değildir. Reddine. Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince... Öte yandan; dava koşulu gerçekleşmediği taktirde, işin esası hakkında hüküm kurulamayacağı gibi her dava kural olarak açıldığı tarihteki koşullar dikkate alınarak sonuçlandırılır. Somut olaya gelince; davaya konu taşınmazın davalılar adına 1/5"er hisse ile kayıtlı olduğu, Mahalli İskan Komisyonu’nun davalıların hak sahipliklerinin ve daha önce alınmış komisyon kararının iptaline ilişkin kararın davalılar ..., ..., ... ..., ..., ..."e tebliğ edilmediği, buna karşın davalı ..."ye tebliğ edilerek kesinleştirildiği anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, davalılar ..., ..., ..., ... yönünden hak sahipliklerinin ve daha önce alınmış komisyon kararının iptaline ilişkin komisyon kararının taraflara tebliğ edilmeden (idari karar kesinleşmeden) yolsuz tescil hükümlerine dayalı olarak
davanın açılamayacağı (zira her davanın açıldığı tarihteki koşullar) gözetilerek davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değildir... " gerekçesiyle bozulmuş mahkemece bozma ilamına uyularak davalı ... yönünden davanın kabulüne, diğer davalılar yönünden davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Mahalli İskan Komisyonu’nun 30.06.1998 tarih ve 359 sayılı kararıyla 2510 sayılı Kanun uyarınca göçebe olması nedeniyle aile temsilcisi davalı ..."nin hak sahibi sayılmasına karar verildiği ve buna dayalı olarak çekişme konusu ... parsel sayılı taşınmazın adı geçen davalı ... ailesi olan diğer davalılar adlarına 17.01.2006 tarihinde 1/5"er pay ile tahsisen tescil edildiği, başvuru veya hak sahipliği karar tarihinden önce davalı ..."nin sosyal güvenlik kaydının bulunduğunun tespit edilmesi üzerine davalıların, Mahalli İskan Komisyonu’nun 14.12.2011 tarih ve 129 sayılı kararı ile hak sahipliklerinin ve daha önce alınmış komisyon kararının iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 5543 sayılı İskan Kanunu’nun Geçici 7/3.maddesinde, “ Mülga 2510 sayılı Kanuna göre hak sahibi olanların hak sahiplikleri herhangi bir koşul aranmaksızın bu Kanuna göre devam eder.” düzenlemesi yer almaktadır.
Öte yandan, bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğünün meydana geleceği 09.05.1960 gün 21/9 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı gereğidir. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlayabileceğimiz bu hal, usul hukukunun vazgeçilmez temellerinden birisi olup, kamu düzeni ile ilgilidir. Ne var ki, usuli kazanılmış hak kuralının istisnalarından birisi de yanılgıya dayalı bozma kararına uyulmuş olmasıdır.
Bu kapsamda vurgulanmalıdır ki, maddi hataya dayalı olan bir bozma kararına uyulmuş olunması halinde usuli kazanılmış hakka değer verilmesi mümkün değildir. Maddi hataya dayalı bozma kararına uyulmuş olması itibariyle kazanılmış hakkın bulunmadığından söz edilebilmesi için ancak Yargıtay Dairesinin vardığı sonuç, her türlü değer yargısının dışında, hiçbir suretle başka biçimde yorumlanamayacak, tartışmasız ve açık bir maddi hata olarak belirlenmelidir.
Somut olayda, yukarıda açıklanan yasal düzenlenmeler karşısında çekişme konusu ... parsel sayılı taşınmazda davalıların hak sahipliği 5543 sayılı İskan Kanunu’nun Geçici 7/3. yasal hükmü ile herhangi bir koşul aranmaksızın bu Kanuna göre devam edeceğinden Dairenin 30.05.2016 tarih ve 6884-6591 sayılı bozma kararında davalı ... yönünden kabulü, diğer davalılar yönünden usulden reddi ile Hazinenin hak sahibi olacağının kabul edilmiş olması maddi yanılgıya dayalıdır.
Hal böyle olunca, her ne kadar davalılar tarafından idare mahkemesinde açılan iptal davasının reddine karar verilmiş ise de, 12.07.2013 tarihinde kabul edilen 6495 sayılı Kanun ile 5543 sayılı İskan Kanunu’na eklenen Geçici 7/3.maddesinde yer alan düzenleme dikkate alındığında davalıların hak sahipliklerinin kayıtsız şartsız devam edeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Tarafların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davalılara geri verilmesine, 06.07.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.