3. Hukuk Dairesi 2020/9898 E. , 2020/6196 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; arsasını satmayı vaat eden davalıya 5.000 Euro ödediğini, ancak davalının arsasını satmadığı gibi ödediği bedelin tahsili için başlattığı takibe de haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptali ile davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı; davacının iddia ettiği alacağın zamanaşımına uğradığını, aralarında satım sözleşmesi ilişkisi bulunmayan davacının iddiasını yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının, alacağını BK’nın 66.maddesi uyarınca bir yıllık süre içinde talep etmediği gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere, maddi olguları bildirmek taraflara, bunların hukuki niteliklerini saptamak ise hakime aittir (HMK md 33).
Dava dilekçesindeki açıklamalardan; davacının, şifahi olarak düzenlenen taşınmaz satım sözleşmesi gereğince davalıya 14/03/2005 tarihinde ve "alım satım kaparo bedeli" açıklaması ile havale ettiği 5.000 Euro nedeniyle, sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak başlattığı takibe vaki itirazın iptalini istediği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında şifahi olarak düzenlendiği iddia edilen tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme, resmi şekilde yapılmadığından hukuken geçersizdir(TMK md.706, BK md.213, Tapu Kanunu md.26 ve Noterlik Kanunu md.60). O nedenle, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Ancak, geçersiz sözleşmeden kaynaklansa dahi, 07/06/1939 tarihli ve 1936/31 Esas 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı
uyarınca, zamanaşımı süresi dava tarihinde yürürlükte olan BK"nın 125. maddesine göre on yıl olduğu gibi, zamanaşımı sözleşmenin yapıldığı tarihte değil, sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiği tarihte başlar.
Somut olayda; davacının, tapuda ferağ verilmediğini ileri sürerek, davalı hakkında icra takip tarihini başlattığı 07/10/2011 tarihi itibariyle ifanın imkansız hale geldiği anlaşılmaktadır. Diğer bir anlatımla, on yıllık zamanaşımı süresi ancak bu tarih itibariyle işlemeye başlamıştır.
Buna göre, mahkemece, davanın açıldığı 16/05/2012 tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilerek, işin esasının incelenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.