Ceza Genel Kurulu 2013/1-285 E. , 2013/223 K.
"İçtihat Metni"İtirazname : 2008/107836
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : KOCAELİ 1. Ağır Ceza
Günü : 11.12.2007
Sayısı : 182-424
.
Sanık H. Ç..hakkında kasten öldürme suçuna teşebbüsten açılan kamu davasının yargılaması sonucunda eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kanaatiyle 5237 sayılı TCK"nun 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 5 yıl 7 ay 15 gün hapis, 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan aynı kanunun 13/1 ve 5237 sayılı TCK"nun 62, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba ilişkin, Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 11.12.2007 gün ve 182-424 sayılı hükmün sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 27.12.2012 gün ve 7000-10057 sayı ile;
"Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık H.."nin katılan İ.."e karşı kasten yaralama suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, haksız tahrik ve takdiri indirim sebebinin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçeler ile reddedilmiş, sanık E..hakkında elde edilen delillerin hükümlülüğe yeter nitelik ve derecede bulunmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde düzeltme nedeni dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin eksik incelemeye, katılan vekilinin eksik incelemeye, sübuta, suç vasfına, haksız tahrike yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle;
Sanık H.."nin katılan İ..e karşı kasten yaralama suçundan kurulan hükümde, sanığın adli sicil kaydına göre, Babaeski Sulh Ceza Mahkemesi"nin 24.05.2004 günlü, 2003/217 Esas 2004/145 Karar sayılı kararıyla 80.899.000 TL ağır para cezasına mahkum edildiği, 09.09.2004 tarihinde kesinleşen bu kararın 30.12.2004 günü infaz edildiği ve tekerrüre esas olduğu anlaşıldığı halde hakkında TCK’nun 58. maddesinin uygulanmaması yasaya aykırı ise de bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasının mahsus bölümüne "Babaeski Sulh Ceza Mahkemesi"nin 24.05.2004 günlü, 2003/217 Esas 2004/145 Karar sayılı kararıyla mükerrir olduğu anlaşılan sanık hakkında TCK’nun 58. maddesinin uygulanmasına" ibaresinin eklenmesine karar verilmek suretiyle düzeltilen, sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi onanmasına" karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 15.01.2013 gün ve 107836 sayı ile; Özel Dairece düzelterek onama kararının verildiği tarihten önce sanığın ölmesi nedeniyle hükmün bozulmasına ve sanık hakkındaki kamu davalarının düşmesine ve müsadereye karar verilmesi gerektiği görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 06.03.2013 gün ve 422-1784 sayı ile; "Sanığın 29.07.2009 tarihinde öldüğü nüfus kayıt örneğinden anlaşılmakla, sanık hakkında açılan kamu davasının 5237 sayılı TCK"nun 64. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmesi zorunluluğu bozmayı gerektirmekle bozulmasına, düşme kararı verilmediğinden bu konuda karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na gönderilmesine" karar verilmesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; çıkartılan nüfus kaydında sanığın temyiz aşamasında öldüğünün belirtilmesi halinde yapılması gereken işlemin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Temyiz aşamasında Yargıtay C.Başsavcılığınca UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) kullanılarak çıkarılan nüfus kayıt örneğinde, sanığın yerel mahkeme hüküm tarihinden sonra 29.07.2009 tarihinde öldüğü bilgisinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK’nun 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam edileceği, hükümlünün ölümü halinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte, müsadere ve yargılama giderlerine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
Buna göre, kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi halinde kovuşturma imkanının bulunmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı, kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi halinde ise mahkemece düşme kararı verilecektir. Ölümün ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirdiğinden iştirak halinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak ölümden önce tahsil edilmiş bulunan para cezaları mirasçılarına iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları da mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.
Görüldüğü gibi, suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından, düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.
Temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) vasıtasıyla alınan nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması veya sanık adına tebliğnamenin tebliğ edilmesi için çıkarılan evrakın öldüğünden bahisle iade edilmesi gibi durumlarda, ölümün kamu davasının düşürülmesini gerektiren bir neden olduğu da göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz merciince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilerek yerel mahkemelerce mahallinde yapılan araştırmada sanığın öldüğünün kesin olarak belirlenmesinden sonra düşme kararı verilmesinin sağlanması gerekmektedir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 05.03.2013 gün ve 1560-81, 05.03.2013 gün ve 131-75, 13.03.2012 gün ve 360-95, ile 06.05.2008 gün ve 97-101 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı üzerine Özel Dairece, UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) kullanılarak alınan nüfus kayıt örneğinde, sanığın hükümden sonra 29.07.2009 tarihinde öldüğü bilgisi yer aldığından, gerekli araştırmanın yapılarak sonucuna göre TCK’nun 64 ile 5271 sayılı CMK"nun 223. maddeleri uyarınca müsaderesine hükmolunan eşyayı da kapsayacak şekilde gereken hükmün mahkemesince verilmesinin temini için itirazın kısmen kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının ölüm nedeniyle düşme kararının Özel Dairece verilmesi gerektiğine ilişkin kısmının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının düşme kararının Özel Dairece verilmesi gerektiğine ilişkin kısmının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.04.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.