(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2016/31131 E. , 2020/3438 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılardan ... vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar ve tazminatı, yıllık izin ücreti alacağı, fazla çalışma alacağı ile ulusal bayram genel tatil ücret alacaklarının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalılar Cevabının Özeti :
Davalılar cevap dilekçelerinde özetle; husumet itirazında bulunduklarını, davanın haksız ve dayanaksız olduğunu beyanla reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkeme Kararının Özeti :
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu :
Karar, davalılardan ... vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Gerekçe :
1-Taraflar arasında çözümlenmesi gereken ilk uyuşmazlık davacının hizmet süresinin tespit edilmesi ve davacının davalı ... bünyesinde değişen alt işverenler nezdinde geçen çalışmasının kıdem tazminatına etkisi konularında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 2/6. maddesi uyarınca, "Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur. "
İşyerinin tamamının veya bir bölümünün hukuki bir işleme dayalı olarak başka birine devri işyeri devri olarak tanımlanabilir. 4857 sayılı Kanun"un 6. maddesinde, işyerinin bir bütün olarak veya bir bölümünün hukuki bir işleme dayalı olarak başkasına devri halinde mevcut iş sözleşmelerinin devralana geçeceği düzenlenmiştir. Bu anlatıma göre, alt işverence asıl işverenden alınan iş kapsamında faaliyetini yürüttüğü işyerinin tamamen başka bir işverene devri 4857 sayılı İş Kanununun 6 ncı maddesi kapsamında işyeri devri niteliğindedir. Dairemizin kökleşmiş içtihatları da bu yöndedir .
Dosya içeriğine göre davacının yardımcı hizmet olan temizlik hizmetinde değişen alt işverenler işçisi olarak davalı ...’na bağlı hastanede çalıştığı anlaşıldığından, davalı Bakanlık ile davacının hizmet süresi boyunca değişen alt işveren ve son alt işvereni arasındaki ilişkinin 4857 sayılı Kanun"un 2/6. maddesi uyarınca asıl-alt işveren ilişkisi olduğu yönündeki mahkeme kabulü isabetlidir. Ancak yukarda açıklanan hukuki olgulara göre değişen alt işverenler arasında işyeri devri olup olmadığı, arada ödenen kıdem tazminatı bulunup bulunmadığı, varsa mahsubu gerekip gerekmediğinin belirlenmesi için davacının son alt işveren dahil tüm alt işverenlerdeki şahsi sicil dosyasının getirtilerek incelenmesi gerekmektedir.
Mahkemece davacının işçilik haklarından asıl işveren ve en son alt işverinin müşterek müteselsil sorumlu oldukları, davacının emekli olmak için iş akdini haklı nedenle feshettiği ve bu itibarla kıdem tazminatına hak kazandığının kabulü ile karar verilmiş ise de davacının işe giriş tarihi, çalışma süresi ve çalışma süresinin başlangıcı olarak iddia ettiği tarihten sonra da aynı işyerinde kesintisiz olarak çalışmaya devam edip etmediği hususları araştırılmamıştır. İddia edilen hizmet süresi bağlangıç tarihinden itibaren eksik olan tüm hizmet alım sözleşmeleri ve davacının sigortalı hizmet cetveli ile işe giriş ve işten ayrılış bildirgeleri celp edilmeli, davacının davalı Bakanlık bünyesinde alt işveren işçisi olarak işe başladığı tarih belirlendikten sonra, ara vermeden aynı işyerinde çalışmaya devam edip etmediği, başka bir deyişle alt işverenler arasında işyeri devri bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalı ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Anılan hususlar göz ardı edilerek eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2- Anayasa’nın 141. maddesinde vurgulandığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinde de açıklandığı üzere, mahkeme kararları, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler gösterilerek gerekçeli biçimde yazılmalıdır.
Öte yandan, mahkeme kararlarındaki gerekçelerin hüküm fıkralarına uygun olması gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.03.1963 gün ve 1963/4-99 esas, 1963/37 sayılı Kararı).
Dosyanın incelenmesinde gerekçe ile hüküm fıkrasının aykırı olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekten, 14.07.2016 tarihli kararın gerekçe kısmında, davacının 01.01.2004-05.07.2007 tarihleri arasında toplam 3 yıl 3 ay 5 gün çalıştığı belirtildiği halde, hüküm fıkrasında, 30.09.2015 havale tarihli bilirkişi ek raporunda, 8 yıl 2 ay 15 gün olarak tespit edilen hizmet süresi üzerinden hesaplanan kıdem tazminatı alacağı hüküm altına alınmıştır. Bu durumda, gerekçe ile hüküm fıkrası arasındaki bu çelişkinin giderilmesi suretiyle gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gereği açıktır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup ayrı bir bozma sebebidir.
3-Öte yandan; davacı iş akdinin davalı işveren tarafından haksız olarak sonlandırıldığını iddia etmiş olup, iş sözleşmesini emeklilik sebebi ile feshettiğine dair bir iddiası ve talebi yoktur. Buna rağmen mahkemece davacının talep etmediği ve dosya kapsamına göre de yöntemince ispatlanamayan emeklilik fesih sebebine dayalı olarak karar verilmesi isabetli görülmemiştir. Bu halde dahi, davacının sözleşmeyi kendisinin feshettiği kabulü halinde koşulları oluşmayan ihbar tazminatı alacağının hüküm altına alınması da kabul edilen fesih sebebine uygun düşmemektedir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 25.02.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.