17. Hukuk Dairesi 2018/4903 E. , 2019/477 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki muvazaalı işlemin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan ... ile boşanma aşamasında oldukları, anılan davalının müvekkilinden mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazı muvazaalı olarak 01.02.2011 tarihinde davalı ..."a devrettiğini belirterek, bu muvazaalı satışın iptali istemiştir.
Davalılar ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde, muvazaalı satışın olmadığını, haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı ..."nin taşınmazı bir an önce elden çıkarmak istediği, bu konuda çeşitli kişilere teklif götürdüğü, davacıdan mal kaçırma amacına giriştiği, taşınmaz satış bedelini diğer davalıdan almadığı, satışın göstermelik olarak yapıldığı, davalı ..."ın satış tarihindeki ekonomik durumunun bu taşınmazı almaya yetmediği, satış bedelinin ödendiğine dair hiçbir kanıt gösterilmediği, kredi ödemelerinin ... tarafından yapıldığı, satıştan hemen sonra taşınmazın on yıllığına kiralık olarak Medine"ye teslim edildiği göz önüne alındığında, davalıların amacının devam eden boşanma davası sonucunda, davacının olası katılma alacağını tahsil etmesinin önüne geçmek olduğu, bu nedenle yapılan satış işleminin tarafların gerçek iradelerini yansıtmaktan uzak olduğundan bahisle davanın kabulü ile satışın iptali ile davalı ... adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava BK"nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkindir.
HMK"nin 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK"nun 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler.
3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere,muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı,alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK"nun 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
Somut olayda, dava BK"nun 19.maddesine dayalı olarak açılmıştır. Davacı ile davalı ...’nin boşandığı boşanma kararında davacı lehine hükmedilen nafaka veya tazminat alacağının olmadığı, Bodrum Aile Mahkemesinin 2015/1032 Esas sayılı dosyasından tarafların karşılıklı olarak açtıkları katkı payı alacağı davasının devam ettiği anlaşılmaktadır.
Bu halde, mahkemece, katkı payı alacağı davasının sonucunun bekletici mesele yapılarak, bu dava sonunda davacının bir alacağı olmadığının anlaşılması halinde davanın reddine, aksi durumda yani bir alacağın varlığı halinde ise davanın kabulü ile bu alacağı için İİK"nun 283/1.maddesinin kıyasen uygulanarak davacıya haciz ve satış isteme yetkisi verilmesine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 22/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.