Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/7694
Karar No: 2019/7578

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/7694 Esas 2019/7578 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2017/7694 E.  ,  2019/7578 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: .... Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ve davalı ... vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacılar vekili 17/03/2015 havale tarihli asıl dava dilekçesinde ve 24/03/2016 tarihli birleştirilen dosya dava dilekçesinde özetle; .... mevkii, 540 parsel sayılı taşınmazın orman sınırları içerisinde bulunduğundan bahisle ....sayılı dosyası ile dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda dava konusu taşınmazın orman sınırları içerisinde bulunduğundan bahisle tapu kaydının iptal edildiğini, ancak bu durumun davacıları mağdur ettiğini, dava konusu taşınmazın imar planı içerisinde bulunduğunu, taşınmazın meskun mahal içerisinde ve belediye hizmetlerinden faydalanan alan içerisinde yer aldığını, taşınmazın arsa niteliğinde olması da dikkate alınarak müvekkillerinin hissesine düşen rayiç bedelin fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL"sinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, 19/12/2016 havale tarihli harçlandırılmış ıslah dilekçesinde ise, asıl dava yönünden dava değerini 10.000 TL"den 229.929,82 TL"ye birleştirilen dava yönünden dava değerini 10.000 TL"den 65.694,23 TL"ye yükselterek asıl ve birleştirilen davadaki toplam dava değerine tapu iptal kararının kesinleşmesinden itibaren yasal faiz yürütülmesini istemiştir.
    Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın kabulü ile ana dava bakımından 10.000,00 TL"nin tapu iptal davası kesinleşme tarihinden itibaren, 219.929,82 TL"nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak 02/02/2016 tarihli bilirkişi raporunda hisseleri belirtilen davacılara hisseleri oranında ödenmesine, birleştirilen dava bakımından, davanın kabulü ile 10.000,00 TL"nin tapu iptal davası kesinleşme tarihinden itibaren, 54.694,23 TL"nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak 02/02/2016 tarihli bilirkişi raporunda hisseleri belirtilen davacılara hisseleri oranında ödenmesine karar verilmiş, hükme karşı davalı ... vekili ile davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve .... Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi tarafından davalı ... vekilinin istinaf itirazlarının reddine, davacılar vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabul kısmen reddi ile ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak ana dosya bakımından davanın kabulü ile 229.929,28 TL"nin 32.847,12"şer TL"sinin davacılar ..., ... (....), ..., ..."a, 98.541,35 TL"sinin davacı ..."a tapu iptal kararının kesinleşme tarihi olan 12/09/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak verilmesine, birleştirilen dosya bakımından davanın kabulü ile 65.694,23 TL"nin 32.847,12 TL"sinin davacı ..."a, 32.847,11 TL"sinin davacı ..."ya tapu iptal kararının kesinleştiği 12/09/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak verilmesine karar verilmiş, hüküm davacılar ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır.
    Dosya kapsamından çekişmeli 540 parsel sayılı taşınmazın 1957 yılında yapılan tapulama sırasında 5.100 m² yüzölçümü ve tarla niteliği ile asıl ve birleştirilen davacıların kök murisi....adına tespit ve tescil edildiği, davacı Orman Yönetimi tarafından 1945 yılında yapılan orman kadastrosuna göre kesinleşen tahdit içinde kaldığı iddiasıyla tapu kaydının iptali istemiyle açılan dava .... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/155 E. - 2007/258 K. sayılı kararıyla kabul edilerek tapu kaydının iptaliyle taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tescil edildiği, bu kararın 12/09/2007 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleştiği ve tapuda infaz da edildiği, taşınmazın 22/2-a uygulaması ile de 402 ada 30 parsel sayısını alarak 4.877,53 m² yüzölçümü ve orman niteliği ile tapuda kayıtlı olduğu, eldeki asıl davanın 17.03.2015 tarihinde birleşen davanın ise 24.03.2016 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
    İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve arazi niteliğindeki taşınmaza gelir metodu ile değer belirlenerek hüküm kurulduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, HMK"nın 302/5. ve 373. maddeleri uyarınca dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacılara yükletilmesine 17/12/2019 günü oy çokluğuyla karar verildi.
    KARŞI OY YAZISI
    Dava, kesinleşmiş orman kadastrosuna göre orman sınırları içerisinde kalan davacılara ait taşınmazın tapusunun iptal edilmesi nedeniyle tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminat (TMK md.1007) istemine ilişkindir.
    Türk Medenî Kanunun 1007. (eski M.K. 917.md.) maddesi; “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder." Hükmü amirdir.
    TMK 1007. maddede yer alan “Devletin sorumluluğunun oluşabilmesi için; tapu sicilinin tutulmasında sicil görevlisinin hukuka aykırı bir eylem veya işleminin olması, bu eylem veya işlem sonucunda bir zararın doğmuş olması, eylem veya işlem ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir.
    Tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan zararlardan Devletin sorumluluğunun mevzuatımız içerisinde yer alan kusursuz sorumluluk hallerinden biri olduğu doktrin ve uygulamada kabul edilmektedir.
    Kusursuz sorumlulukta uygun illiyet bağından söz edebilmek için hukuka aykırı işlem veya eylem ile zararın oluşması arasında nedensellik bağının olması ve illiyet bağını kesen sebeplerin bulunmaması gerekir. Kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin veya üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması ya da zararın doğmasında öngörülmeyen bir halin etkili olması gerekmektedir.
    Bu açıklamalar kapsamında dava değerlendirildiğinde; davacılar kendilerine ait taşınmazın orman sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptal edildiğini ve bu şekilde mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Taşınmazın bulunduğu yerde 1945 yılında orman kadastrosu yapılmış ve ilan edilerek kesinleşmiştir. Daha sonra aynı bölgede 1957 yılında yapılan tapulama sırasında, orman tahdit sınırları içerisinde bulunan davaya konu bu taşınmaz, zilyetlik ve kazandırıcı zamanaşımı nedeniyle davacıların kök murisi....adına tespit edilmiş, itiraz edilmediği için de kesinleşerek tespit gibi tapu kaydı oluşmuştur. Daha sonra miras yoluyla davacılara intikal etmiştir.
    Bir yerde tesis (arazi) kadastrosu yapılırken, daha önceden yapılmış olan ve kesinleşen orman kadastrosu var ise bu sınırlara riayet edilerek tesis kadastrosunun yapılması gerekir. Tazminata konu olan taşınmaz 1945 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında orman olarak ilan edilip kesinleşen orman tahdit sınırları içerisinde kalan bir yer olduğu sabittir.
    Anayasamızın 169. maddesinde; "... Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz..." hükmü yer almaktadır. Bu hükümde de açıkça yer aldığı üzere ormanların zamanaşımı ile iktisabı mümkün değildir.
    Davaya konu olan taşınmaz, daha önceden ilan edilip ve kesinleşen orman kadastrosuna göre orman niteliğinde olduğundan, özel mülkiyete konu olamayacağı veya zamanaşımı ile mülkiyetin kazanılamayacağı Anayasamızın hükmü gereğidir. Hem Anayasamızın hükmü ve hem de yapılan arazi kadastrosunun ikinci kadastro niteliğinde olması nedeniyle davacı adına yapılan tespit ve tescil, yolsuz tescil niteliğindedir. Hukuk Genel Kurulu Kararlarında ve Dairemiz’in yerleşik uygulamasında bu tür yolsuz tesciller yok hükmünde kabul edilmektedir. Her ne kadar şeklen bir tapu kaydı oluşmuş ise de, bu tapu kaydı mülkiyeti kazandıran bir belge niteliğinde değildir.
    Kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinilmesi bakımından ...., mülkiyet hakkının kapsamını belirlerken iç hukuktaki düzenlemeler ile yargısal uygulamaları gözeterek bir sonuca varmaktadır. Buna göre, orman veya mera gibi alanların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile kazanılamayacağına dair Türk Hukukundaki düzenlemeler nedeniyle, başvurucuların bu taşınmazların mülkiyetini elde etmelerini sağlayabilecek bir meşru beklentilerinin doğmasının mümkün bulunmadığı kabul edilmektedir. ....
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tapu kaydını tereddütsüz bir mülkiyet belgesi olarak kabul etmekte ise de, Türk Hukukundaki uygulama farklı yöndedir.
    Hukuk Genel Kurulunun 19.02.2003 gün 2003/20-102 esas 2013/90 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, Türk Medeni Kanunun kabul ettiği sisteme göre tapuya tescilin geçerli olabilmesi ve mülkiyet hakkının doğması için geçerli bir hukuksal nedene dayanması zorunludur. Geçerli bir hukuksal nedene dayanmayan tesciller, yolsuz tescil niteliğinde olup sahibine mülkiyet hakkı kazandırmaz. Yolsuz tescille, kamu malı niteliğinde olan taşınmazların özel mülkiyete dönüştürülerek hukuksal niteliklerinin değiştirilmesi hukuken mümkün değildir. Aksinin kabulü, Anayasamızın 169. maddesi hükmünün yok sayılması ve dolanılması anlamına gelecektir. Burada yolsuz tescil olduğundan tapu kaydının mülkiyet hakkını temsil etmediği, başka bir deyişle, davacı tarafından mülkiyet kazanılmadığı için davacı adına oluşan tapu kaydının iptal edilmesi ile de mülkiyet hakkının ihlal edilmesi söz konusu olmayacaktır. Bu nedenle mülkiyet hakkından yoksun bırakılma iddiası, dosya kapsamı ile uyuşmadığından mülkiyet hakkından bedelsiz yoksun bırakıldığına ilişkin iddia ve buna mukabil taşınmazın rayiç bedeli kadar tazminat verilmesi yerinde değildir.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tapunun orman olduğu gerekçesi ile iptal edilmesi durumunda hiçbir bedel ödenmemesini hak ihlali kabul etmiş, makul bir tazminat ödenmesi gereğine değinmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, makul tazminat miktarını, taşınmazın rayiç bedeli olarak kabul etmektedir (29.09.2010 tarih 2010/ 14-386 Esas 2010/427 Kararı). Ancak kanaatimce; tapulu bir yerin sonradan orman sınırları içerisine alınmasından farklı olarak, dava konusu halde olduğu gibi önce orman kadastrosu yapılmış ve daha sonra arazi kadastrosu yapılmış olması halinde hukukumuza göre arazi kadastrosunun ikinci kadastro niteliğinde olması ve yerin özel mülkiyete konu bir yer olamayacağı hususunun kesinleşmesi nedeniyle yok hükmünde olan tapu kaydı ile mülkiyet kazanılmadığı için makul tazminat miktarının taşınmazın rayiç bedeli değil, bu kayda güvenerek tapu sahibinin imar ve ihya çalışmaları nedeniyle taşınmaza yapmış olduğu masraflar ve katmış olduğu müspet değer miktarında olması gerekir.
    Bu açıklamalar ışığında, davacıların tapusunun iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet haklarından yoksun bırakıldığı iddiası, mülkiyet hakkının hiç doğmaması nedeniyle hukukî gerçeği yansıtmadığından, tapunun iptalinden dolayı Hazineyi TMK’nın 1007. maddesi gereğince sorumlu tutmanın mümkün olmadığı, bir an için sorumlu tutulması gerektiği kabul edilse dahi, hükmedilmesi gereken tazminat miktarının taşınmazın rayiç bedeli değil, tapu malikinin bu kayda güvenerek, imar ve ihya çalışmaları nedeniyle taşınmaza yapmış olduğu masraflar ve katmış olduğu müspet değer miktarında olması gerektiği kanaatinde olduğumdan, tazminat kararının onanması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum. 17.12.2019


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi