4. Hukuk Dairesi 2016/3523 E. , 2018/101 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar ... ve ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine 26/01/2015 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 28/12/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlalinden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkili davacı derneğin işbirliği ile düzenlenen “... ve ... Markalar” isimli ödül töreninin basına kapalı yapıldığını, bu durumun basın mensuplarına bildirildiğini, buna rağmen salonu terk etmeyen bazı basın mensuplarına otel görevlileri tarafından müdahale edildiğini, bu olaya ilişkin davalı ...’in imtiyaz sahibi, diğer davalı ...’in ise eser sahibi olduğu ... ... Gazetesi’nin 25/11/2013 tarihli sayısında “Reklamcı Skandalı!” başlıklı haberin ve aynı gazetenin 26/11/2013 tarihli sayısının 5. sayfasında “Kel Başa Şimşir Tarak. Bir Plaket Ne Kadar?” başlıklı köşe yazısının yayınlandığını, bu yayınlarda müvekkili davacı dernek ve dernek başkanının sahtekarlık yaptığı, göstermelik ödül töreni düzenlediği, ödüllerin para karşılığı satıldığı, bu şekilde iş adamlarının söğüşlendiği vurgusu yapıldığını, bu haberler nedeniyle davacıların kişilik haklarının ihlal edildiğini belirterek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili, davaya konu haber ve köşe yazısnın güncel ve görünür gerçeğe uygun olduğu ve basın özgürlüğü kapsamında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanununun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece
kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu somut olayda; söz konusu haber ve köşe yazısının toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik olduğu, haberin verilmesinde kamu yararının söz konusu olduğu anlaşıldığından, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davalıların sorumluluğuna karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.